Dünyanın her yerinde magazin esnafı kalça kıvırarak popüler şarkı seslendirmekten başka toplum katkısı olmayan birtakım yosmaları şişire şişire "ünlü sanatçı" yapıyor, sonra onları sergilemekten ekmek yiyor. Hayranları da heyecandan baygınlık geçiriyor avuç dolusu para ödeyip o balonlara bakarken.
Girne'de bir otel açılışını onurlandıracak iken "Oralarda insan hakları çiğneniyor, kadınların ırzına geçiliyor" türünden söylentiler duyduğu için caydığı bildirilen Jennifer Lopez adlı kadına kızmadım. Menajeri iş açısından artıları eksileri tartıp öyle karar vermiştir.
Kadına 3 milyon dolar ödemeyi kabul eden otel yönetimine de kızmadım. Demek ki onun gelmesinin o ölçüde iş artışı sağlayacağını hesaplamışlar.
Öyle bir artış getirecek kadar Lopez tiryakisi olan insanlara içerliyorum.
Belki onun gibilere yosma dediğim için siz de bana kızdınız? Olayı duyunca internette dolaşıp sağlam kaynaklardan biyografik bilgi derledim hanım hakkında. Bilginize sunayım da kendisine notu siz verin.
(Yanlış anlaşılmasın. Yosmalara itirazım yok; hoşlanırım da haspalardan. Ama namus meraklısı rolüne çıkıp herkesi aptal yerine koyarlarsa sinirime dokunurlar.)
***
Efendim, Jennifer Lopez 41 yıl önce New York'un makbul olmayan bir semtinde Latin kökenli ana babadan dünyaya gelmiş. Katolik. Basına söylediklerine bakılırsa, dindar. Aile değerlerine bağlı. "Mazbut bir insanım, başkalarının da öyle olmasını beklerim" diyor.
Ama daha büluğ çağındayken hızlanmış; 15 yaşında yavaşlayıp "ilk aşkı" David Cruz'a bağlanmış. (Sonra kopmuş.) Para düşmanı Hazret-i İsa'ya bağlılığı da kendi para aşkını engellememiş: 19 yaşında iyi ücretle bir gece kulübünde dans ederek erkek azdırıyormuş.
Dans hünerlerini ikinci sınıf filmler ve dizilerde piyasaya sürerek zenginledikten sonra, nasılsa parayı unutup bir garsona tutulmuş. Pattadak evlenmiş Ojani Noa ile. Birkaç ay sonra "Yanlış yaptım" diyerek boşanmış, ama bir lokanta satın alıp adamı oraya müdür atamış. Ve hemen kovmuş. Noa başına gelenleri anlatan bir kitap yazmış. Jennifer dava açıp 545 bin dolar tazminat almış.
Noa büsbütün düşman olup evlilikleri hakkında film yapmaya ve içine birlikte çekmiş oldukları mahrem video görüntülerini koymaya kalkmış. Jennifer 10 milyon dolar tazminat talebiyle dava açıp girişimi durdurmuş. Noa küplere binip 100 milyon dolarlık tazminat talebiyle mahkemeye başvurmuş. Dava pingpongu sürüyor.
(Jennifer'den hukuk yoluyla hesap soracaklarını açıklayan bizim otel yöneticilerimize iyi şanslar!)
Ünlü sanatçının bilinen büyük aşklarından bir sonrakinin adı Sean Combs. Müzik prodüktörü geçinen, mafyamsı bir tipmiş. Bir gece Manhattan'daki bir gece kulübünde eğlenirlerken onun adamlarıyla bir başka grup arasında kavga çıkmış, karşılıklı ateş açılmış.
Jennifer ile Sean kaçarlarken polis kovalayıp durdurmuş. Arabalarında ruhsatsız tabanca bulunmuş. Soruşturma sürüyor. Sean "Bu karı insanın başını belaya sokuyor" diyerek defetmiş Jennifer'i.
Katolik güzeli çok geçmeden Cris Judd adlı bir dansçıyla evlenmiş. (Adamın hangi akla hizmet ettiği bilinmiyor.) Ancak birkaç ay sürmüş o izdivaç da. Çünkü hanım aralarında aktör Ben Affleck'in de bulunduğu başka erkeklerle açıkça kırıştırıyormuş.
Ben ünlü sanatçıyla haşır neşirliğin reklam değerini hesaba katarak evlenme önermiş. Jennifer önce yanaşmamış ama 1.2 milyon dolar değerinde pembe tektaş yüzük karşılığında razı olmuş. Gelgelelim düğüne iki saat kala vazgeçilmiş. Nedeni bilinmiyor.
Uzatmayalım. Arkadan başka serüvenler ve bir evlilik daha. Doğurulan ikizlerin fotoğraf hakkını People dergisine 6 milyon dolara satmak falan. Bereket versin, hayır olsun. Benim midemin kaldırmadığı, hanımın paraya değil de yalnızca "insan haklarının savunulması" türünden değerlere bağlı görünmesi. Ve son demeçlerinden birinde koyu Katolikliğini bir kere daha vurgulayarak ettiği laf:
"Yapay tohumlamayla gebelik gibi şeylere karşıyım. Onuruma dokunuyor."
***
Otel yöneticileri ve eğlence piyasasının bütün kodamanları lütfen biraz daha dikkatli seçim yapsın, ünlü sanatçı diye etiketlenen her mala para saçmasın. Müşterilerden de bir rica: körü körüne hayranlıklara azıcık fren lütfen. İnsan haklarıma dokunulmuş gibi oluyorum.