Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Babil Kulesi'nde

Avrupa Gazeteciler Derneği yılın en iyisi diye SABAH'ı seçerken En İyi Ulusal Kanal ödülünü de TRT'ye verdi ya. Bir okurdan tuhaf bir mesaj aldım:
"TRT'ye karşı çıkıyorsunuz. Buna ne diyeceksiniz?"
Hoppala diyeceğim. Geçen hafta bir başka okurun telefonda söylediklerine şaştığım gibi.
"TRT'nin Nâzım Hikmet belgeseli diye yayımladığı şeyi ben de seyrettim. Haklısınız; çok kötü. Ama o kanalda çok iyi şeyler de yapılıyor. Bir yanlışa bakarak niçin düşman oluyorsunuz TRT'ye?"
Galiba ortamdaki gerginlikler alınganlık yatkınlığımızı öyle yoğunlaştırdı ki, neredeyse bir düğmenin çarpık iliklenmiş olduğunu söylemek düşmanlık sayılacak.
Ben yıllar önce, TRT'nin tek kanal olduğu dönemde, özel televizyonculuğa izin verilirken onun reyting kaygılarından uzak bir kalite platformu gibi desteklenmesini savunuyordum. Özel kanal furyası başlayıp yer yer bayağılık işportasına döndükten sonra, UNESCO aracılığıyla hastalığın tedavisine katkı sağlayacak Televizyon Vakfı'nın kurulması girişimime bir bütün yıl harcadım.
Başta Aydın Doğan olmak üzere alanın en baba patronlarından ıslak imzalı onaylar aldım, yasal hazırlıkları tamamladım, finansman buldum. Ama üstlerine ışık tutulmasından ürken yöneticilerin savsaklaması, kimselerin de emek bağışlamaya yanaşmaması yüzünden havada kaldı tasarı.
Yaşım ve durumum yükü tek başıma sırtlamama uygun değil. Elini altına koyacak birileri çıkarsa bugün de uygulanmaya hazır bulunan projeden en somut yararı TRT sağlar.
Genel Müdürü ile görüşmeyi bunları da konuşmak ve "kanalı tam BBC düzeyine getirmek" yolunda yapıldığını duyduğum hazırlıkları öğrenmek için istemiştim. Gerekli bilgiler verilirse, durumu kamuoyuna yansıtmayı basın görevi sayarım.
Yani düşmanlık değil, doğru şeylere karınca kararınca destek verme söz konusu. Gerginlik konularımız yetiyor da artıyor. Yanlış yorumlarla yenilerini icat etmeyelim lütfen.

***

Şekil tartışmalarının gündem başlarında olduğu bugünlerde televizyon deyince küçük ama sinir bozucu birkaç nokta geldi aklıma.
O alanda saniyeler altın değerindedir. (Reklam fiyatlarını düşünün.) Öyleyken ekranlarımızda zaman çok kötü kullanılmakta.
Haber bültenlerinde -diksiyon dersine ivedilikle muhtaç- muhabirler bilgileri gereksiz tekrarlarla verdikten sonra sunucu "Falanca arkadaşımız filanca olayı feşmekan yerden şu ve bu ayrıntılarla bizlere duyurduğu için kendisine teşekkür ederiz" diye lafı uzatıyor. İki sözcükle teşekkür edip bir sonraki habere geçse olmaz mı?
Kimi bültenler yayımlanırken ekranın yarısında sunucunun görüntüsü bırakılıyor. "Ünlü" kişinin yan gözle haber dinleyişini seyrediyoruz dakikalarca. Televizyon izleyiciye hizmet aracıdır, sunucu egosuna değil.
Kimi konukların ağız freni kopuk. Lafı kaptılar mı, susturabilene aşk olsun! Sunucu "Beni duyabiliyor musunuz?" diye araya girmek için kıvranırken seyirciye de hafakanlar basıyor. Çok konuklu tartışmalarda kimi zaman birkaç kişinin birden bağırışması ayrı dert. Bir uğultudur gidiyor. Anlam manlam hak getire.
***

Genelde de dil kargaşası biçimsel sorunlarımızın en vahimi. Ağız değil, beyin kakofonisi yaratmakta.
Cumhuriyet'te yazmaya başlayan Füsun Akatlı "Dil kimsenin oyuncağı değildir" dedikten sonra yaşlı başlı yazarların "akl-ı selim insan" diye kafa göz yarmalarından yakınıyor. Haklı ama umutsuz çaba. Yer ettikten sonra kemikleşen, kafaları da yanıltan çarpıklıklardan hangisini düzelteceksiniz?
"Damak tadı" lafından geçilmiyor. Tat alma sinirlerinin damakta değil de dilde bulunduğunu düşünen var mı?
Telefon açan herkes "Müsait misin?" diyor. İnsan değil durum müsait olur. Öldürülenin infaz edildiği yazılıyor. İnsan değil karar infaz edilir. "Üç tane milletvekili" deniyor. İnsanın değil karpuzun tanesinden söz edilir.
Kendi sözcüklerimizdeki kargaşa yetmezmiş gibi yabancılardan aldıklarımızın anlamlarını da ters yüz ediyoruz. "Whitewash" sözcüğündeki "wash" yıkama değil, aklamak için badana etme anlamına gelir. Oysa "brainwashing" deyimini ilk çeviren "beyin yıkama" buyurmuş karşılık diye. O gün bugün propagandayla sapıttırılan kişilere "Beyni yıkandı" diyoruz. Sanki zihni kirletilmemiş de temizlenmiş gibi.
Babil Kulesi eğlenceli yer. Sinirleriniz sağlamsa.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA