Kemal Tahir'in romanlarında çok geçer: "Kederle gülümsedi." Tuhaf bir karışımdır. Kasvete gömülmek, ama kahredici tablonun içindeki berbat gülünçlüğün de farkında olmak...
Dünkü perşembe gününün öğle saatlerinde yerli ve yabancı kanalların haber bültenlerini izlerken gazeteden aradılar. Sayfa düzeni yazının biraz kısa olmasını gerektiriyormuş.
Kederle gülümsedim.
Kısa değil, sıfır yazı yazmak geliyordu içimden. Kol kanat kıran bir duygu anaforunun göbeğindeydim.
Keder, öfke, utanç...
En çok da utanç.
***
Ölümlerin en korkuncu çıkış yolu olmayan bir yerde ağır ağır gerçekleşendir. Erişilemeyecek derinlikte yakıtsız kalmış denizaltı içinde oksijenin günler boyunca tükenmesiyle can vermek gibi.
O duruma bir patlamanın şokunu, yaraların acısını, metan gazını, zifiri karanlığı ve arkadaş iniltilerini ekleyin. Aile geçindirecek üç kuruş için yarım kilometre toprak altına inen insanlarımız o kâbusta öldüler. Yakınları bunu bilerek beklediler. Hep bilecekler.
Yerin üstündeki tuzu kuru hemcinsleri ne yapmaktalar?
***
Dünyanın en güçlü kişileri olduğu söylenen
"büyük devlet" liderleri her şeyden önce petrol düşünüyorlar.
Everest boyunda bir manda pisliği gibi o dünyanın ortasında durup duran bir çelişki gerçeği var: nükleer silah kullanma sabıkalısı tek ülke olan Amerika, saldırganlığı sürüp giden İsrail'in nükleer silahlarını görmezden gelirken İran'a
"Senin nükleer silah edinmeni en vahim tehlike sayıyor ve edinmeyeceğin yolundaki garantilerine inanmıyorum" diyor.
İstediği güçlenmiş garantileri Türkiye ve Brezilya koparıyorlar İran'dan. Amerika zorlama bahanelerle mızıkçılık ederek çamura yatıyor. Öteki
"büyük" liderler de uzanıyorlar aynı çamura.
Ne var bu küresel rezilliğin gerisinde?
Petrol deposu Ortadoğu üstüne nüfuz ve para hesapları.
***
Yurt içinde ne yapıyoruz?
"Atatürk'ün kurduğu" partinin tarihsel olacağı söylenen kurultayının arifesindeyiz. Vatandaşlar görev taliplerinin önerecekleri çözüm listelerini bekliyorlar. Hazırlık aşamasında tartışılacak çok şey var.
İran konusundaki edepsizliğe gösterilecek tepki... İşsizlik... Sosyal adaletsizlik... Kürt, Alevi, Ermeni sorunları... Sivilleşme... Davalar... Eğitim... Saymakla bitmez.
Ama gündemi tek sorun öylesine kaplamakta ki, onları ele almaya vakit yok. Kurultaya 48 saatten az kalmışken piyasaya sürülen yeni iddialar her şeyin önüne geçiyor. Gırtlak gırtlağa tartışıyoruz:
Zamparalık yapılırken pantolon gardıroba asılır mı?
Çorap rengi tutuyor mu?
Bacaktaki kıllar kimin?
***
Kederle gülümsüyorum ama...
Gömülecek madencilerden çok, çok utanıyorum.