Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

TRT'ye dilekçe

Dünyada büyük şeyler var, küçük şeyler var. Hangisi hangisidir, ayırt etmek kolay olmaz her zaman.
Küçük görünen şey büyük görünüşlüye pratikte ağır basabilir.
Hani, ne demiş kazak koca:
"Dünya nereye gidiyor? Memleketin hali ne olacak? Öyle konulara evde ben karışırım. Nereye taşınacağız? Çocuk hangi okula gidecek? Ne satın alacağız? O biçim ıvır zıvır işlere hanım bakar."
Kamuoyumuzda bugünlerde öyle bir durum var. Kimi siyasetçi ve yorumcunun durmadan gündeme taşıdığı "büyük" sorunlar ile çoğu insanımıza kök söktüren dertler birbirine alabildiğine uzak.
Bir kabare skeçi yazın kafanızda. İki arkadaş sohbet ediyorlar. Birinin tuzu kuru; önündeki gazeteleri karıştırıyor.
Ötekinin boynu bükük; kara kara düşünmekte. Ne konuşurlar?
"Sorma birader. İş diye yedi yere başvurdum, aylardır hiçbirinden tık yok."
"Hale bak! Referandum işinin ne olacağı hala belli değil."
"Bizim ev sahibi de patladı sanki.
Kapıya dayanıyor boyuna kira diye."
"Sence HSYK üyeleri nasıl seçilmeli?"
"Oğlan son sınavda düşük puan aldı. Dershaneye yollayamadık ki."
"Genelkurmay'ın son açıklaması çok sert."
"Kız da hep evin önünde, sokakta oynuyor. Yüreğimiz ağzımızda. Trafik Azrail gibi."
"Bana bak, ne diyorsun? Başbakan Hitler'e benziyor mu?"
Uzar gider kabare sohbeti öyle. Gider de, seyirciler güler mi, ağlar mı, sonunda yuh mu çeker, belli olmaz.

***

Bir şeylere imrenmek huyum yoktur pek; açlıktan içim kazınırken karşımda baklava börek yeseler ağzım sulanmaz.
Hele başka ülkelerdeki nimetlere bakarak "Bizde niye yok?" diye ah vah etmek hiç adetim değildir.
Ama Amerika ve İngiltere'de genel seçim öncesinde iktidar taliplerinin somut bilgilerle hesap vermeye zorlanışını izlerken kıskançlıktan tırnaklarımı ısırasım geliyor.
Amerika'da Mr. A ile Mr. B mi yarışmakta?
Çıkıyorlar bir platforma. Kamuoyunda saygınlığı ve haktanırlığı su götürmez bir gazeteci karşılarına geçip açık seçik sorular soruyor, açık seçik yanıtlar istiyor.
Kaytarıp laf gevelerlerse sıkıştırıyor.
Sonunda kimin dağarcığında ne var, ne yok, anlaşılıyor güzelce.
İngiltere'deki uygulama daha da demokratik. Soruları yalnız moderatör-gazeteci değil, dinleyiciler soruyor.
Perşembe günü yine seçim var orada. Yarış bu sefer ikili değil, üçlü. Geçen hafta BBC Başbakan ile öteki liderleri halktan bir grubun karşısında sıraya dizip sorguya çektirdi. Sıradan insan yaşantısıyla ilgili dertlere somut çözüm diye hangisinin ne önerdiği ya da öneremediği öyle net biçimde açığa çıktı ki...
İmrendim.

***

Yalnız, bir nokta gözden kaçmasın:
Bizde zaman zaman politikacıların rakiplerine meydan okuduğu oluyor:
"Var mısın? Çıkalım televizyona, boy ölçüşelim!"
O değil amaç. Ahali ölçü alacak terzi değil ki birilerinin boyuyla ilgilensin.
Herkes derde deva çözüm duymak istiyor.
Keşke TRT BBC'nin yaptığını yapabilse...
Seçimler yaklaşırken Sn. Erdoğan, Sn. Baykal, Sn. Bahçeli bir platformda kürsülerin arkasına geçseler...
Adına kimsenin itiraz etmeyeceği bir meslektaşımız "Beyler, sizden anlaşılır ve özlü bilgi rica ediyoruz" dedikten sonra bir gence söz verse... O konuşsa:
"Geçen sene üniversiteyi üstün başarıyla bitirdim ama hâlâ iş bulamadım. Her akşam eve dönünce gözleriyle soru soran annemin babamın yüzlerine bakamıyorum. Bana tavsiyeniz nedir?"
Yanıtları dinlesek... Horoz dövüşü seyretmiş gibi değil de, doktora gitmiş gibi olsak...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA