İnsan beyninin yapabileceği en önemli iş insan beynini incelemektir.
Düşünün. Nesiniz siz? Yani "Ben" dediğiniz zaman neyi kastediyorsunuz?
Bilincinizi.
Peki, bilinç nedir?
Kafatasınızdaki uzvun içinde birtakım hücrelerin birbiriyle kurduğu iletişim şebekesi.
Öldüğünüz zaman uzvun çürümesiyle o şebeke yok mu oluyor? Şimdi bilinmeyen bir yoldan evren içinde kalıcı yer alması mümkün mü? "Ruh" o mudur?
Tanrı kavramından tutun da, ölümün sırrına kadar her metafizik muammanın çözümü beyin hücrelerinizde. Hamlet'in elindeki kurukafayla göz göze gelişinin en ünlü soruşturma simgesi olması da bundandır.
O kara kutunun bütün şifrelerini çözebilseniz pek çok üzüntü, korku, öfke çıkmazından kurtulursunuz. Çünkü kendinizi anlamış olursunuz. "Anlayamamak" kafasal çıkmazların kaynağıdır.
***
Birkaç yıl önce Türkiye'de de gösterilen Rain Man ("Yağmur Adam") filminin başrolündeki Dustin Hoffman'ın canlandırdığı otistik dâhinin modeli Kim Peek geçen ay öldü. Gerçek bir bellek harikasıydı o adamın hatırlama gücü. Telefon rehberine çabucak göz gezdirdikten sonra herhangi bir abonenin numarasını söyleyebiliyordu.
Oysa doğduğunda ailesinin korku ve kedere kapılmasına neden olmuş. Doktorlar "geri zekâlı" bebeğin hiçbir zaman yürüyemeyeceğini ve konuşamayacağını söylemiş, lobotomy (beyinden parça çıkarma) önermişler. Çünkü iki yarıyı birbirine bağlayan sinir dokusu yokmuş Kim'in beyninde.
Gerçekten de, saçını taramak gibi basit işleri hiçbir zaman başaramamış. Ama 10 bine yakın kitap metnini ezberlemiş.
Olaydan alınacak ders: korkulan doğrulanmıyor her zaman. Tam tersi bile gerçekleşebiliyor.
Yani Aziz Nesin haklı olsa da, "aydınlar" yığınların aklından umut kesmemeli. Elverir ki kendi akıllarını doğru dürüst kullanabilsinler.
***
Piyasaya yeni çıkan bir kitabın adı ilginç. "Bizim gibi Çıldırmak: Amerikan Ruhunun Küreselleştirilmesi."
Yazarı gazeteci Ethan Watters Amerika'nın dünyaya nasıl akıl hastalığı ihraç ettiğini anlatıyor. Sözün gelişi değil, somut ihracat belgelediği olaylar.
"Dünyaya bizim gibi düşünmeyi öğretirken kafa üşütme yollarını da bir örnek duruma getirmekteyiz," diyor.
Yemek yiyememe ya da savaş şoku müzminleşmesi gibi daha önce bilinmeyen "hastalıklar" Amerika'da "teşhis" edilip "tedavilerine" başlandıktan sonra salgın hızıyla yayılmış başka ülkelere. Hepsiyle ilgili "ilaç" satışlarından da Amerikan firmaları acayip karlar doğrultmuşlar.
Örneğin depresyon diye bir şey bilinmezmiş Japonya'da. O "illet" üstüne Amerikan kaynaklı haberler yayıldıktan sonra Paxil adlı Amerikan devasının Japonya'ya yıllık satışı milyar doları aşmış.
Böyle sonuçların başarı sırrı hep aynı: korku üretmek. Çoğu insanın da kafa kullanmadan o üretimi yutması.
***
Bunları neden anlatıyorum?
Şu domuz gribi aşısına ilişkin hikâyeler biraz komikleşmekte de ondan.
Sevgili dostlar, beyninize de, paranıza da mukayyet olun lütfen.