İnsandaki yarışma tutkusunun toplumları ilerleten güç olduğu söylenir.
En iyinin belirlenmesine çalışıldığı durumlarda, örneğin bir kültür merkezi için proje yarışması açıldığında doğrudur o söz.
Ama hiçbir olumlu sonuç sağlamayan, anlamlı üstünlükler de kanıtlamayan bir türü var boy ölçüşmenin.
Sırf ego şişirmek için yapılıyor. Özellikle erkek egolarını şişirmek için.
Söz konusu saçmalığın dilimizdeki kaba adından da bellidir onun erkeklere özgü olduğu: sidik yarışı. Ergenliğin ilk yıllarında sıkça yapılır o maskaralık. Sıraya dizilen oğlanlardan hangisinin en uzağı ıslatabildiğine bakılır.
Peki, sonuç neyi ispatlar? O veledin mesanesinin hızlı kasıldığını. Bu neyi kanıtlar? Onun en güçlü, en çevik, en zeki, en yürekli, en yakışıklı olduğunu mu? Hayır. Yalnız "Kazandım" diye sırıtmasını sağlar. Üstelik zararını görür oğlan: içerleyen arkadaşları maçta pas vermezler.
Titanic filminin bir yerinde kız iri ama hantal ve güvenliksiz geminin yapımcılarıyla alay eder:
"Nedir bu erkeklerin 'En büyük bende' diye böbürlenme derdi?"
Gerçekten de nedir övünülecek yanı günün en kocaman gemisini yapmış olmanın, ertesi gün hız rekoru da kırmaya çalışırken buz dağına çarpar çarpmaz batacaksa?
Bizde altlarına lüks araba verilmiş kimi delikanlılar geceleri caddelerde yarışa kalkıp kendilerini ve başkalarını öldürüyorlar. Dümdüz yolda direksiyon ustalığı söz konusu olmadığına göre, kazandıklarında ne kanıtlanmış sayılıyor? Motor gücü. O kadar.
Onunla da mühendisler ve fabrika işçileri övünsün. Şımarık zibidiler değil.
***
Şimdi erkeklerin ego azgınlığının hem korkunç, hem gülünç bir simgesi 100 kilometre öteden görülen kutlama ışıklarıyla dünyanın gözüne sokuldu:
En yüksek bina.
Nerede?
En batık yerde!
Bizim
"Ayranı yok içmeye" diye başlayan atasözümüz misali.
"En batık" en yoksul anlamına gelmiyor tabii. Tersine, Dubai en paralı yerlerden biriydi. Ama batma rekoru kırdı.
Caka düşkünü Arap zenginler
"büyük düşünme" iddiasında görünen, aslında avanta peşinde olan Batılı cinlerin gazına geldiler. Hem göz kamaştırıcı mülk zaferlerinin itibarını kazanacaklarına, hem de servetlerini katlayacaklarına inandılar.
Elbirliğiyle patlatılan kampanyaların gazına da her ülkeden insanlar geldi. Dev binadaki bin küsur dairenin fiyatları onların ödediklerinin yarısı kadar şimdi. Kredi kullanmış olanlar kara kara düşünmekteler; çünkü rayiç değer banka borcunu karşılamıyor.
En yüksek yapı en berbat fiyasko.
***
Bir başka rekor denemesi de geldi dünyanın gündemine. Bu
"hem gülünç, hem korkunç" değil. Hem gülünç, hem iğrenç. Guinness kitabındaki canlı kurbağa yutma türünden rekorlar gibi bir şey.
Warren Beatty 12 bin küsur kadınla yatmışmış.
Onu yakından tanımadım ama Los Angeles'deki bir tören sonrası kokteylinde ayaküstü konuşmuşluğum var. Bir soygunculuk filminin finansmanını stüdyo şefinden nasıl kopardığını anlatıyordu iftiharla. Yalvarırken adamın önünde diz çökmüş.
"Salak mı ne" diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Onun için, yediği iddia edilen herzenin haberine de şaşmadım.
Her normal erkekteki kadın düşkünlüğünün dereceleri vardır. Hızlandırılmasına çapkınlık denir. Kabaca yapılarak ilerletilirse erkek adeta kadın dünyasının bir parçası olur,
"zampara" sıfatını kazanır. (
"Zen" kadın,
"pare" parça demek.) Daha ötesi kadın budalalığıdır.
Hele iş sayı yükseltme çabasına dönüşürse, sonuç Dubai'deki binaya döner.
Her aklı başında insan bilir ki iyi seks bilinçle, tadı çıkarılarak yapılır. Şarap tadar gibi.
Kaç bin yudum alıp tüküreceğini düşünerek ağzına şarap tulumbalığı yaptıran bir tadıcıya ne dersiniz?
Uzman mı? Avanak mı?