Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

İnat keçi huyudur

Önce bir kişisel not. Hıncal Uluç çok haklı bir eleştiri dile getirdi, Cüneyt Gökçer'le cami avlusunda vedalaşanların azlığından yakındı, orada Ruhat Mengi ile Fatih Altaylı'dan başka gazeteci de göremediğini yazdı.
Soran sorana: "Sen gitmedin mi Gökçer'in cenazesine?"
Bunu düşünebilenlere "Aşk olsun" diyerek sitem ediyorum. Elbette gittim, girişte Turan Oflazoğlu gibi birkaç dostla dertleştim, Ayten ve Deniz Gökçer'i öptüm, musalla taşının önünde anı tazeledim, sonra uzakça bir kenara çekilip bekledim.
Çünkü cenaze törenlerinin kokteyl partiye dönmesi çoğu kişi gibi beni de rahatsız ediyor. Oraya "Görüneyim, o akşam ekranlarda yüzüm ve sözüm yayımlansın, ertesi sabah gazetelerde adım çıksın" diye gitmiş duruma düşmenin ölene saygı ve sevgiyle ilgisi yok.

***

Bir kenara çekilmenin başka türlüsü de var. Muallim Naci'nin beyti o kaytarıcılığın örneklerindendir:
"İhtilafatıyla uğraşmakta dehrin zevk yok;
Zevk onun mirsad-ı ibretten temaşasındadır."
Yani zevk günün hırgürüyle uğraşmakta değil, ibret fırsatı sağlayan bir yere tüneyip seyrine bakmaktaymış.
Takvimlerde "09" sayısının yerini "10" alacak diye zil takıp oynamaya hazırlandığımız şu günlerde hırgürün daniskası var ülkemizde. (Daniska sözcüğünün en çekişmeli ve belalı kent sayılan Danzig'den geldiğini bilir misiniz?)
Birilerinin dalaştığını görürseniz şaşmaz, pek de telaşlanmazsınız. İş ciddileşirse güvenlik görevlileri gelir, duruma el koyar. Peki, güvenlik görevlileri birbiriyle kavgaya tutuşursa? Ciddileşmenin de ötesinde, "karışıyor" demektir iş.
İktidar siyasal tehlikeleri göze alarak açılımlar başlattı. Başarıya ulaşılırsa Türkiye büyük atılım yapacak. İçte ve dıştaki kaos görevlileri sis makinelerinin düğmelerine bastılar.
Kimi gözler zaten miyop ve de hırstan kararmış. (Burada hırs hem ihtiras, hem öfke anlamında.) Sis bastırıp da göz gözü görmez olunca, itişmeler büsbütün kör dövüşüne dönüşünce, yine Orwell'i hatırlatan görüntüler çıkmaya başladı ortaya.
Salı sabahı mahkeme birileri için "İfade vermeye gelmezlerse zorla getirilsinler" kararını açıklamış. Onlardan kimileri "Gelmeyeceğiz" demişler. Bir binanın önünde toplananlar öylelerinin yaka paça götürülüp götürülmeyeceğini tartışıyorlar.
O tür bir rezalet tam kargaşa tetikleyebilir. İşin sonunun ülkemizdeki temel özgürlük açılımını yeni bir tatile sokma denemelerine dayanabileceğini düşünen yok.
Binanın tabelasında ise "Barış ve Demokrasi Partisi" yazılı!
Bu hengâmede bir kenara çekilmeyi içinize sindirebiliyorsanız, buyurun keyfinize bakın. Temaşanın tadını çıkarın.
Şimdilik...
***

Beyler, hanımlar, dostlar, düşmanlar, her mezhepten bütün vatandaşlar! Bir kenara çekilmemek, sonradan herkesi köpekler gibi pişman edecek inatları bir kenara bırakmak, kaldığı kadar akılları başlara toplayıp temel özgürlük açılımlarını sürdürmek için elden geleni yapmak zamanıdır.
Haklıysanız hakkınızı aramak başkadır, hak arama zeminini berhava edecek kargaşa yaratmak başka.
Bir davada yanlış karar verilip mağdur edilmişeniz, itirazınızı bir üst düzeyde sürdürebilirsiniz. Ama yargıcın kafasına iskemle fırlatırsanız film kopar.
Bakın, asker kesiminin içinde en ağır iddiaları doğrulatacak şeyler yapmış ya da planlamış kişiler bulunabilir. Ama bütünüyle o kesimde "Kural dinlemiyorum, bildiğimi okurum" havası var mı? "Gitmem, ifade mifade vermem, mahkeme kararına uymam" diyen asker oldu mu? En üst düzeydekiler bile adliye mekanizmasının sınırları içinde kalmaya dikkat ediyorlar hep.
İktidarda kim bulunursa bulunsun, Türkiye için yeni bir uygarlık düzeninin habercisi olan o özeni herkes göstermeli.
Ki, ülkemiz "barış ve demokrasi" yolunda tökezlemesin.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA