Kimi olayı meydana çıkaran gazeteci arkadaşlarımla "Karşınızda derinlemesine incelenmiş bir konu, şahane bir gazetecilik örneği!" diyerek alay etmeye kalkıştı.
Bazıları ise konuyu köşeme taşıdığım için bana hakaret etti.
Hatta işi tehdit boyutuna vardıranlar bile çıktı… Kimi de ağız birliği etmişçesine dayakçı öğretmenlerin aslında birer 'melek' olduğunu iddia etti.
Dayak yedikleri için şikayetçi olan öğrencilere ise hemen kişiliksiz ve yalancı yaftasını yapıştırdılar.
Gelen e-postalara bakınca ister istemez,
"Ne iş arkadaş?" dedim.
Ama dürüstlüğünden zerre kadar endişe etmediğim Vali Hasan Basri Güzeloğlu, soruşturmanın tamamlanmak üzere olduğunu yakında gerekeni yapacağını söyledi…
***
Velhasıl
Mersin İbni Sina Özel Eğitim Meslek Lisesi'nde bir takım garip olayların döndüğü bir gerçek.
Bu kadar organize hareketi çok az yerde görürsünüz...
***
İdare tarafından yurt dışına gönderilen ve okulda kozmetik pazarladığı iddia edilen öğretmen hanımın kocası M.Y.'nin, eşinin bir iftiraya kurban gittiği şeklindeki savunmasını anlamak mümkün…
Ne de olsa eşi…
Tabi ki savunacak…
Bu çok doğal bir tepki.
Ondan kimse "
Yaptı" demesini beklememeli.
***
Adliyelik bir olayın müfettişlerce de sorgulanması ve somut tespitler yapılması ile ilgili kamuoyunu bilgilendiren gazeteci arkadaşlarımı ve beni suçlayan
A.A. isimli bayan öğretmenin arkadaşlarını aklama çabalarını ise yakışıksız buldum.
Bakın ne diyor bayan A.,
"Okulun en verici, en iyi niyetli öğretmenleri çirkin iftiralara uğradı. Dayak attıkları iddiasıyla basında isimleri duyuruldu. Bunlardan biri de M. Hanım. Okulda öğrencilerimiz ona anne der. Gerektiği zaman aileleriyle irtibata geçer, sıkıntılarını paylaşır. E. Hanım, okul müdürümüz A. Bey, başmüdür yardımcımız H. Bey... Bu işe gönüllerini koymuş, çıkar gözetmeyen öğretmenlerdir."
Sonra da,
"Bu iftiralara ortak olan öğrencilerimizin kişilikleriyle oynanmış, onlara yalan söylemenin ve iftira atmanın ne denli kolay olduğu öğretilmiştir" diyor.
Bu öğretmen,
"Size bu olayı havale eden öğretmenleri tabi ki biliyoruz" diyerek okulda yaşanan durumu özetledi aslında.
Görünen o ki okulda iki grup eğitimci var ve bu bayan diğer gruptakilere aba altından sopa gösteriyor.
Bizi de
'tutulmuş kalemler' olarak niteliyor… Bana göre ortadaki,
Yılmaz Erdoğan'ın
'Organize İşler' filmi gibi bir durum…
***
Okullarda dayak var..
Hep
'yok' derler ama var… Öğrencilerle baş etmek de kolay değil belki… Ama çözüm dayak olmasa gerek.
Elbette gözümle görmedim.
Ancak durduk yerde o sağır ve dilsiz çocuklar adliyeye başvurmadı değil mi?.. Duyup konuşabilseler belki bir hinlik yapmaları mümkün…
Ama o çocuklar konuşamıyor ki! İşaret diliyle ancak dertlerini anlatabiliyorlar… Vicdan sahibi olanlar bunu anlar…
Biz kiralık kalem değil, o dilsiz çocukların sesiyiz…
Bundan sonra da olmaya devam edeceğiz.
Öğretmenlik zor meslektir…
Sevmeyi bilenlerin mesleği...
Sevmiyorsan yapmayacaksın.