Yazının başlığına aldanıp ikisi arasında bir bağ kurmaya çalışmayın. İki farklı konudan bahsedeceğim bugün. İlki kanser…
Çağın baş belası...
Giderek daha da yaygınlaşan, çocuk yaşlı ayırt etmeyen ölümcül bir bela…
TBMM Kanser Araştırma Taslak Raporu'na göre Türkiye'de kanser önemli bir sağlık sorunu. Gelecekte öneminin daha da artacağını gösteren çok ciddi bilgiler de var.
Türkiye'de her yıl ortalama, 150 bin yeni kanser vakası ortaya çıkıyor. Yine her yıl ortalama 140 bin kişi bu hastalıktan hayatını kaybediyor. Yaklaşık 400 bin kanserli hasta da yaşam mücadelesi veriyor.
Yani her yıl 1000 kişiden 2'si kansere yakalanıyor ve her 100 kanser hastasından 35'i de hayatını kaybediyor.
Kanser, tedavisi oldukça pahalı bir hastalık.
Günümüzde en öldürücü hastalıklardan biri olan kanser üzerinde çevre kirliliğinin etkisi büyük.
Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre maalesef kanserlerin yüzde 40'ı önlenebilir nedenlerle ortaya çıkıyor.
Kanserin yüzde 95 oranında çevresel etkenlerden kaynaklandığı artık kesinleşti.
Durduk yerde konuya girmedik tabii...
Bir arkadaşımın yavrusu maalesef bu lanet hastalıkla mücadele ediyor. Yaşı daha 14.
Anne ve babasının yaşadığı üzüntüyü, biricik yavrularının kemoterapi sonrası çektiği sıkıntıyı yazıp da moralinizi bozmak niyetinde değilim.
Amacım kanser hastalarının şu sıralar kemoterapide kullandıkları Bleocin-s isimli ilacın sıkıntısını yaşadıklarına dikkat çekmek.
4 yıl önce yakalandığı meme kanseriyle savaşan, sonra da kendini kanserli hastalara adayan Engin Öztürk dün sabah ziyaretime gelmişti.
Kanserle ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Türkiye Devlet Hastaneleri ve Hastalara Yardım Vakfı (HASVAK) Genel Başkanı Engin Öztürk, "Kanserin en önemli ilacı moraldir" diyor.
Öyle şeyler anlattı ki inanın ağzım açık dinledim.
Öztürk'ün kanserli hastalara önerilerini daha sonra geniş biçimde ele alacağız.