CHP ve HDP tarafından yapılan açıklamalar uzun bir süredir belirli bir yere kendini konumlandırmış durumda. Dönemsel olarak CHP veya parti içindeki eski CHP'liler farklı bazı açıklamalar yapsa da esaslı konularda HDP ile yan yana düşen egemen bir söyleme teslim oldular. Libya, Suriye ve Irak gibi bazı hayati süreçlerde TBMM çatısı altında pozitif yönde destek verseler bile o konularda da söylemsel düzlemde büyük ölçüde karşı tutumlarını koruyorlar.
Toplumun duygu birliği içinde olduğu, siyaset üstü saydığı iç ve dış konularda bozucu bir yerde durmak ve karşıt bir jargona teslim olmak HDP için olağanlaşan bir durum fakat CHP'nin HDP ile yan yana gelmesinin giderek kemikleşmesi parti açısından gözden geçirilmeli.
İki partinin Dağlık Karabağ'daki Ermenistan işgali konusundaki tutumu bu açıdan bazı yönlerden örtüşüyor.
TBMM'deki Azerbaycan'a destek açıklamasına CHP; AK Parti, MHP ve İYİ Parti ile birlikte destek verdi. Fakat hem partinin dış ilişkilerden sorumlu başkan yardımcısı Ünal Çeviköz hem de CHP tarafından yayımlanan bir bildirideki ifadeler çok farklı bir tona sahipti. HDP ise artık Türkiye'den tümüyle kopmuş bir parti görüntüsünde. Ermenistan'ın otuz yılı bulan işgali ve yeni bölgelere yönelik saldırıları bile HDP'yi Türkiye ile yan yana getiremiyor.
HDP'nin TBMM tarafından yayımlanan bildiriyi imzalamamış olması kamuoyunda o kadar normal bir şekilde karşılandı ki sanki TBMM'de dört parti varmış gibi "TBMM'de grubu olan partilerden Azerbaycan'a destek açıklaması" şeklinde haberler aktarıldı. Hâlbuki HDP de TBMM'de grubu olan partiler arasında. HDP'nin kendini formatlamasında fayda var.
Ünal Çeviköz'ün ikramı
CHP Genel Başkan Danışmanı Ünal Çeviköz dış politika konularında sıklıkla kamuoyunun gündemine gelen bir isim. Türkiye'nin etrafındaki güç boşluğundan kaynaklanan jeopolitik mücadele alanlarındaki çabalarını dışlayan ve mahkum eden bir söyleme sahip. Başta Suriye'deki terörle mücadele operasyonları olmak üzere Doğu Akdeniz'den Libya'ya uzanan hatta da Türkiye'yi bu bölgelerde görmek istemeyenlerle aynı çizgide duruyor. Çeviköz aynı tutumunu Ermenistan işgalindeki Dağlık Karabağ konusunda da tekrarladı. Türkiye'nin haklı davasında Azerbaycan'ı desteklemek dışında içinde olmadığı ve aslında doğrudan Azerbaycan devletinin meşru savunma hakkı konusunda Çeviköz'ün yaptığı açıklamadaki "cihatçılar" vurgusu salt karşıtlığının dışında Ermenistan'a küresel kamuoyunda nefes aldıracak sihirli bir arka plana sahip. Kavramın yakın tarihini irdeleyenler hangi kirli işleri meşrulaştırmak için bu kavramın sıklıkla dolaşıma sokulduğunu zaten biliyordur.
Ünal Çeviköz 27 Eylül'de bir televizyon programında "Maalesef gelen haberlerde, Türkiye'den Azerbaycan'a silah yardımı yapıldığı ve söylentilere göre cihatçı grupların da Azerbaycan'a gönderildiği ifade ediliyor" cümlelerini kullandı. Böylece hem haklı davasında Azerbaycan'ın taleplerine gölge düşürüyor hem de Azerbaycan ve Türkiye karşıtı çevrelerin küresel ölçekte kullanabilecekleri bir yalanı onlara "içeriden" birisi olarak vermiş oluyor.
Nitekim başta FETÖ ve PKK uzantıları olmak üzere yıllardır bu yalanı ağızlarında sakız gibi çiğneyenler hemen bu açıklamaya sarılarak pek çok yayın yaptılar. Ermenistan devleti de Ünal Çeviköz'ü kaynak göstererek bu yalanı sıklıkla tekrarladı. Türk kamuoyu bu yalanı son on yılda defalarca duyduğu için pek şaşırmadı ama Azerbaycan'ın küresel kurumlar tarafından da tanınan meşru davasını gölgelemek için aynı yalanın bir CHP'li tarafından sunulması CHP'nin geldiği ve getirildiği noktayı açıklaması bakımından önemlidir. Çeviköz'ün işgal edilmiş topraklar için "tartışmalı bölge" ifadesini kullanması ise planlı başka bir garabet. Dolayısıyla CHP'li Çeviköz'ün bu söyleminin Ermenistan propagandasına odun taşımaktan başka bir işe de yaramadığı görülmektedir.
"Cihatçı" yalanının dışında aynı cümlede yer alan "silah yardımı" vurgusu da egemen iki devletin hukukunu hiçe sayan bir tona sahiptir. İki ülkenin tüm dostluk ilişkilerinin dışında Azerbaycan'a silah ambargosu yoktur ve Azerbaycan istediği silahı Türkiye'den satın alabilir. Bunun aksini hem de bir suç iması yaparak söylemek için başka bir ajandaya sahip olmak gerekir.
Bunun dışında CHP tarafından yayımlanan bir bildirideki ifadeler de CHP'nin veya bu partide belirli konumları elinde tutan kesimlerin ne ölçüde savrulduğunu göstermesi bakımından dikkate değerdir. Sadece metnin başında yer alan işgalci ile işgal edileni eşit gösteren vurgu bile metne sahip olan anlama işaret etmektedir.
CHP ve HDP'nin Azerbaycan konusunda anlaması gereken realite sadece Türkiye tarafından dile getirilen gerçeklik değildir. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler ve konuyu takiple görevli AGİT Minsk Grubu da bu toprakların işgal altında olduğunu tescil etmektedir.
Böyle bir tablo karşısında yapılması gereken şey işgalciye bu toprakları şartsız şekilde terk etmesini söylemektir. Maalesef CHP 2015'ten bu yana girdiği HDP'lileşme yolunda yeni bir aşamayı da Ermenistan propagandasına söylem düzeyinde katkı vermekle yakalamış oldu.