Önce Amerikan basınına bilgi sızdı. Wall Street Journal ve Washington Post hem Beyaz Saray hem de Pentagondaki kaynaklarına dayanarak ABD'nin çok yakın bir zamanda Fırat'ın doğusundan çekileceği şeklinde verdiler haberi. Ertesi gün Trump Suriye'de bulunmalarının nedeninin DEAŞ'ı yenmek olduğunu dile getirdi, ardından kısa bir video ile durumu biraz daha açıkladı ve zaferini ilan etti.
Trump bu kararın sürpriz olmadığını, iktidara geldiğinden beri bunu savunduğunu ve altı aydır bu çekilmenin altyapısını oluşturmak için çalıştığını savunsa da karar hem ABD hem de uluslararası kamuoyu nezdinde şaşkınlık yarattı. Burada sorulması gereken soru şudur: Trump bu kararı neden ve nasıl aldı?
Trump'ın dış siyaseti kapsamlı stratejiler çerçevesinde değil de günlük kararlarla şekillendirdiği kanısı kamuoyunun artık üzerinde ittifak ettiği bir gerçek. Başka bir deyişle Trump'ın dış politikada büyük planları yok. Pentagon ve CIA'in ise olabilir. Zaten bu kurumlarla zaman zaman karşı karşıya gelmesi biraz da bununla ilgili. Trump konu bazlı ve anlık hareket ediyor. Aldığı kararlarında da kar/zarar hesabı büyük rol oynuyor. Dolayısıyla Suriye'den çekilme kararının da bu bağlamda alındığını ifade etmek mümkün. Obama'dan miras aldığı Suriye politikasını en başından beri değiştirmek istedi, Pentagon karşı çıktı. Zaten içerde sürekli sıkıştırıldığı için bunu kendine dert etmedi. Dosyayı Pentagonun inisiyatifine bıraktı. Ancak mesele Trump ile Pentagonu ilgilendiren çok daha büyük boyutlara sahipti: ABD'nin Suriye politikası Türkiye'yi fazlasıyla rahatsız etmekteydi. Türkiye'nin 15 Temmuz sonrasında bu konuyu ulusal güvenlik düzeyinde değerlendirmesi ve Suriye topraklarında iki askeri operasyon düzenledikten sonra Fırat'ın doğusuna harekatı yüksek sesle dile getirmesi bu anlamda en önemli değişken haline geldi. Son tahlilde Trump için tablo şöyleydi: Ya PYD ile çalışmaya devam ederek Türkiye'yi kaybetmeyi hatta sahada karşı karşıya kalmayı göze alacak ya da bu politikasında bir değişiklik yapacaktı. Türkiye'nin PYD konusundaki kararlı duruşu zaten neredeyse ilgilenmediği ve hatta değiştirilmesi gerektiğini düşündüğü Suriye politikasında Trump'ın karar almasında tetikleyici bir rol oynadı.
Trump'ın malum tweeti attığı andan itibaren ABD'nin gerçekten çekilip çekilmeyeceği tartışmaları başladı. Trump'ın bugüne kadar sosyal medyadan yaptığı açıklamaların tersine hareket etmesi bu şüphenin başlıca sebebiydi. Daha önemlisi askeri konularda Trump'ın değil Pentagonun kararı uygulanmaktaydı. NATO, Katar, Suriye gibi konularda bu iki aktör arasında çıkan ihtilaflarda bugüne kadar Pentagon son sözü söyleyen taraf oldu. Kamuoyunun genel beklentisi de Pentagonun bu karara itiraz edeceği ve sonuçta bir değişimin olmayacağı yönündeydi. Ancak Pentagondan Trump'ın bu kararına güçlü bir itiraz gelmedi. CENTCOM Komutanı çok geç de olsa "midesine yumruk yemiş gibi hissettiğini" ifade etti. Tepkiler daha çok Kongreden geldi. Birçok senatör medya üzerinden bu kararı eleştirdi. Dahası birkaç senatörün imzasının bulunduğu bir mektup Trump'a iletildi. Mektupta kararın yanlış olduğu, gözden geçirilmesi gerektiği, aksi takdirde bu durumdan Rusya, İran, Esed hatta DEAŞ gibi aktörlerin kazançlı çıkacağı vurgusu yapıldı. Kararın alınış şeklinden Pentagon ve Dışişlerinin rahatsız olduğu ve Genelkurmay Başkanının istifa edebileceği bilgisi yayıldı.
Buna mukabil Trump direnmeye devam ediyor. Çünkü bunu sadece bir dış politika meselesi değil aynı zamanda kendi iktidarının perçinleşmesiyle ilgili olduğunu düşünüyor.
Kararın uygulanacağına dair güçlü emareler var: Birincisi kararın askeri bir emir olarak hızlı bir şekilde sahadaki komutanlara iletilmiş olması. İkincisi Savunma Bakanı Mattis'in emekliye ayrılacağının duyurulması ve üçüncüsü de Trump'ın geri adım atması durumunda iktidar mücadelesi yürüttüğü aktörlere karşı elinin zayıflayacak olması ABD'nin askerlerini çekeceğine dair güçlü işaretler olarak okunabilir.