Spesifik ihtiyaçlar doğrultusunda kendi içerisinde bölümlere ayrılan (kamu hukuku, vergi hukuku, ceza hukuku, idare hukuku vb.) hukuk bilimi, gelişen koşullara göre dinamik bir karakter göstermek zorundadır. Hukuk çatısı altındaki en genç disiplinlerden birisi olan bilişim hukuku da internet ve iletişim tabanlı teknolojilerin hayatımızda yarattığı değişimlerin sonucu olarak ortaya çıkmış ve çok geniş alanlarda dinamik bir performans ortaya koymuştur. Gündelik hayatta sınırları yasa ile tayin edilmiş suçların internet tabanlı platformlarda işlenmesi, söz konusu dinamikliği icbar etmiş ve ortaya çıkan her yeni durumda ilgili disiplin güncellenmiştir. Son yıllardaki en önemli gündem maddelerinden birisi de ara bir kategori olarak ortaya çıkan ve küresel bir güç olan dijital şirketlerin denetimi konusudur. Telif haklarından terörizm ve radikalleşme konularına ekonomik rekabet ortamının tehdit edilmesinden özel hayatın ihlal edilmesi gibi birçok alanda yaşanan tartışmalar, regülasyon konusunu devletler için kaçınılmaz kılmıştır. Hatırı sayılır bir büyüklüğe erişen söz konusu platformlar, başlarda regülasyon girişimlerine karşı reaksiyon göstermiş ve işbirliğinden uzak bir tavır sergilemişlerdir. Fakat devletlerin bu konudaki kararlı tutumları sonucunda, kimi zaman yasaların işletilmesi ile sonuçlanan cezalar söz konusu olmuş kimi zaman da gönüllü biçimde işbirliği modelleri geliştirilmiştir.
Youtube ve Türkiye bağlamı
Başta Almanya ve Fransa gibi ülkelerin öncü oldukları bu girişimler, Türkiye'nin de gündemini meşgul etmiş ve bu alandaki gelişmeler, yeni hukuksal düzenlemeleri zorunlu kılmıştır. Bu doğrultuda kamuoyunda sosyal medya kanunu olarak bilinen "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında" ki 5651 sayılı Kanun yeniden düzenlenmiş ve yeni gelişmelere entegre bir hukuksal düzenleme ihdas edilmiştir. Revizyon sonucunda ortaya çıkan 7253 sayılı Kanun ile de "sosyal ağ sağlayıcı" kavramı gündemimize girmiş ve internet ortamında etkileşimi mümkün kılan metin, görüntü, ses, konum gibi içerikleri oluşturmalarına, görüntülemelerine veya paylaşmalarına imkan sağlayan gerçek veya tüzel kişiler tanımlamasıyla bu kavramın ifade ettiği bağlam ortaya koyulmuştur. Özellikle Twitter, Facebook, Instagram, Tiktokve Youtube gibi platformlar hakkında bağlayıcı hükümleri içeren bu Kanun, Türkiye'nin ilgili sosyal ağ sağlayıcıları ile resmi bir "muhataplık" ilişkisinin zeminini kurmayı amaçlamıştır. Öngörüldüğü üzere başlarda oldukça sorunlu bir tavırla muhataplığın gereği olan talepler yerine getirilmemiş, bunun sonucunda da Kanun ile belirlenmiş para cezaları söz konusu olmuştur (yasanın işletilmesindeki cari durum için bkz. "Dijital Egemenlik Ya da Dijital Faşizm").[1] Bu konuda önemli bir istisna ise Youtube'un geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yaptığı açıklama ile Türkiye'deki ilgili yasaya uygun hareket edeceğini beyan etmesi (appointing a localrepresentativeve, complyingwithremoval&responseturnaroundtimesandpublishing semi-annualtransparencyreports) ve Türkiye pazarındaki varlığını devam ettirme yönündeki kararıdır. Hiç kuşkusuz bu tutum, Türkiye'de regülasyonun tartışma zeminini farklı bir boyuta taşımış ve egemen bir devlet olan Türkiye'nin ilgili kurumlar nezdindeki etkisini tahkim etmiştir. Youtube'un yerel bir temsilci atayacağını söyleyerek yasanın diğer hükümlerine de uyacağı yönündeki beyanı, bu yönüyle sembolik bir adımdır ve regülasyon konusunda önemli bir aşamayı temsil etmektedir.
Türkiye'nin internet ortamındaki yayın pratiğini düzenleme iradesi, 2019 yılında "Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmeliği" ile belirli bir aşamaya gelmiş ve süreç RTÜK tarafından ısrarlı biçimde takip edilmiştir. İlgili yönetmeliğin ardından Netflix gibi küresel bir platformun lisans başvurusu yapmasının yanı sıra Türkiye'de ofis açma kararı alması, bu ısrarın başarılı bir sonucu olarak kaydedilmelidir. Bugün itibariyle RTÜK, içerisinde yerli ve yabancı platformların bulunduğu yirmi beş kuruluşa başvuruları sonucunda lisans vermiş, yedi kuruluşa ise lisanslama işlemlerini tamamlaması amacıyla süre tanımıştır. İlgili kurumlar nezdinde Türkiye'nin hukuki sınırlar içerisinde kalarak yürüttüğü bu mücadele, sadece Türkiye ile mukayyet bir gelişme değildir. Geçtiğimiz yıllarda Avrupa ülkelerinin benzer regülasyon girişimleri olmuş ve gelişen şartlara göre bu girişimler yeni hukuki düzenlemelere konu olmuştur. AB Dijital Hizmetler Kanunu ile getirilmesi planlanan yeniliklerin yanı sıra Avrupa Komisyonu'nun hafta içerisinde basın açıklaması ile duyurduğu "Avrupa Birliği Sibergüvenlik Stratejisi" de dijital alanlar ile ortaya çıkan dinamikliğin kavramanın ne denli önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. Türkiye'nin başta Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ve RTÜK gibi ilgili kurumlar aracılığıyla yürüttüğü çalışmalar, dijital egemenliğin ciddiye alındığını gösteren somut göstergeler karşımızda durmaktadır.