TUSAŞ'ın İnsansız Hava Araçları (İHA) ailesinin yeni platformu olan ANKA-3 ilk uçuşunu 28 Aralık'ta gerçekleştirdi. Bir saat on dakika boyunca havada kalan platform 8 bin ft. irtifaya ve 150 knot hıza ulaştı. Uçuşa yine TUSAŞ tarafından geliştirilen HÜRKUŞ Temel Eğitim Uçağı ve ANKA İnsansız Hava Aracı eşlik etti.
ANKA-3 insansız savaş uçağı niteliği taşıyor. Platformun dikkat çekici özellikleri arasında uçan kanat tasarımı, düşük görünürlük özelliği ve tanker uçak görevi gibi nitelikler yer alıyor. Aynı mimaride tasarlandığından ANKA ve AKSUNGUR gibi diğer TUSAŞ İHA sistemleriyle aynı yer kontrol istasyonundan idare edilebilecek.
ANKA-3 keşif, gözetleme ve istihbarat toplama gibi görevlerin yanında havadan karaya taarruz ve hava-hava muharebe görevlerini de gerçekleştirebilecek. Dolayısıyla düşman pervaneli uçaklarına, İHA ve helikopter gibi sistemlere karşı da angajmana girebilecek yeteneklere sahip olacak. Benzer şekilde sahadaki birliklere yakın hava desteği sağlanması, düşman hava savunma sistemlerinin bastırılması gibi görevler icra edebilecek. Sinyal istihbaratı, elektronik harp gibi yetenekler de sistemin diğer birçok gelişmiş özellikleri arasında yer alıyor. Bu anlamda ANKA-3 modern bir muharip insansız savaş sistemi özelliklerini taşıyor.
ANKA-3'ün öne çıkan özelliklerinden biri gövde yapısı ve bunu destekleyici karakteristik özellikleri sayesinde düşük radar kesitine sahip olması. Bir diğer ifadeyle radarlar tarafından tespitinin daha zor olması. TUSAŞ Genel Müdürü Prof. Dr. Temel Kotil yaptığı açıklamada "gökyüzünde düşmanın göremediği ama düşmanını gören bir İHA'mız var artık" ifadeleriyle bu yeteneği vurguladı. Dolayısıyla muharip görevler icra edecek bir platform için düşük görünürlük özelliği sistem açısından beka kabiliyetinin artırılması anlamına gelecek olup görev etkinliğini artıracak ve daha riskli görevlerin icra edilebilmesine olanak sağlayacaktır. Diğer taraftan dış istasyonları ve kanat iç istasyonlarındaki faydalı yük taşıma kabiliyetinin yanında gövde içerisinde yer alan iki istasyonun her birinde 650 kg faydalı yük taşıma kabiliyeti ile düşük görünürlük özelliği korunabilecektir.
Geçtiğimiz dönemde açık kaynaklara yansıyan bilgilerde ANKA-3'ün ayrıca tanker uçak görevi yapabileceği de ifade edilmişti. Geleneksel olarak büyük gövdelere sahip tanker uçakların yerini ANKA-3 gibi İHA sistemlerinin alması halihazırda dünyada oldukça yeni bir gelişme olup önümüzdeki süreçte savunma trendleri açısından da önemli bir yeniliğe işaret etmektedir. Zira TSK tarafından da kullanılan KC-135R gibi büyük radar kesitine sahip geleneksel tanker uçakların yerine düşük görünürlüğe sahip İHA sistemlerinin kullanımı özellikle cephe hatlarında savaş uçaklarına havadan ikmal yapılmasını kolaylaştıracaktır.
Türkiye, insansız sistemler alanında bugüne kadarki çalışmalarıyla dünyada sayılı ülkeler arasında girmiş bulunmaktaydı. Türk üretimi İHA platformları farklı coğrafyalarda birçok çatışma alanında etkin performans gösterdiler. Dağlık Karabağ Savaşı ve Ukrayna Savaşı insansız sistemlerin muharebe sahasında giderek daha fazla öne çıktığını gösterirken dünyada da İHA platformlarına yönelik ilgide hızlı bir artış meydana geldi.
Buna paralel olarak Türk savunma sanayiine olan dış ilgi artarak devam etti. Bunun yansımaları ise çok sayıda ülkenin Türkiye'den İHA sistemleri satın alma arzusu göstermesinde, yine kendi topraklarında Türkiye ile ortak üretim yapma niyetlerinde görülebilmektedir. Bu anlamda ANKA-3 gibi yenilikçi karakteristik özelliklere sahip bir insansız sistemi geliştirmesi, Türkiye'nin söz konusu sistemler alanındaki küresel konumunu pekiştirici bir gelişme niteliği taşıyor. Aynı zamanda Türkiye'nin savunma trendlerini yalnızca yakalamak değil, bu trendleri şekillendiren bir aktör olma arzusunu da ortaya koyuyor.
Son olarak ANKA-3'ün de yıl bitmeden ilk uçuşunu gerçekleştirmesiyle Türk Havacılığı için oldukça verimli bir yılın geçtiğini hatırlatmakta fayda var. Zira bu yıl içinde HÜRJET jet eğitim ve hafif taarruz uçağı, ATAK-2 ağır sınıf taarruz helikopteri, Bayraktar TB3 silahlı insansız hava aracı ilk uçuşlarını gerçekleştirdiler. Önümüzdeki haftalarda ise Türk Hava Kuvvetlerinin gelecekteki ana vurucu gücü olacak Milli Muharip Uçak KAAN'ın ilk uçuşunu gerçekleştirmesi planlanıyor. Gerek bu sistemlerin kendi aralarında gerekse de diğer milli platform ve mühimmatlarla entegrasyon çalışmaları devam ediyor ve entegrasyon seviyeleri arttıkça Türk savunma sanayii ekosisteminin büyümesine katkıda bulunacaktır. Aynı zamanda günümüzde en önemli muharebe prensiplerinden biri haline gelen birlikte çalışabilirliği artıracaktır.
Diğer taraftan insansız havacılık sektöründe 2024'ün de yoğun bir şekilde geçmesini bekleyebiliriz. Bu anlamda takip edilecek gelişmelerden biri Bayraktar KIZILELMA'nın seri üretimine başlaması olacaktır. Geçtiğimiz birkaç yılda Türkiye'nin uçak tedarik etmekte dış kaynaklarla yaşadığı uzun soluklu sorunlar düşünüldüğünde, havacılık sektöründe kaydedilen ilerlemelerin değeri daha net anlaşılabilmektedir.