Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MUSTAFA YETİM

İttifakta Güçlü Adımlar: Türk-Katar Müşterek Filo’sunun Etkinleştirilmesi

21. yüzyıl Ortadoğu uluslararası ilişkileri açısından en önemli kırılma alanlarından bir tanesi Türkiye'nin bölgeye dönüşü olmuştur. Öncelikle ekonomi, kültür ve medya gibi yumuşak güç unsurları ile sonrasında ise Arap Ayaklanmaları sürecinde sert güç araçları ile Türkiye, bölgedeki aktivizmini ve merkezi aktörlüğünü teyit etmiş ve Katar ile kurduğu çok boyutlu ortaklıkla bunu güçlendirmiştir.

İlk dönemlerde daha çok yoğun diplomatik temas, uyumlu bölgesel-küresel bir söylem benimseme ve ekonomik ilişkileri canlandırma noktalarına odaklanan Türkiye-Katar ittifak modeli zaman içerisinde Ortadoğu siyasal sistemini üç kutuplu yapıya çeviren ve İran öncülüğündeki "direnişçi" blok ile Suudi Arabistan merkezli "statükocu" blok arasında alternatif bir merkez olarak belirmiştir. Bu durum, modern Türkiye Cumhuriyeti tarihinde farklı tecrübeleri ile Ortadoğu ülkelerine "model" olma konusu tartışılan Türkiye'nin sadece model oluşturma değil, ayrıca "merkez" oluşturma durumunu bu defa daha kalıcı ve istikrarlı şekilde gündeme gelmiştir.

Söz konusu tartışmaların odağını ise Ankara'nın söylemsel ve diğer ilişki türlerinin yanı sıra askeri olarak da nüfuz alanını ve varlığını Kuzey Afrika, Körfez ve Afrika Boynuzu gibi alanlara taşıması ile oluşturmuştur. Böylece Irak-Suriye eksenli ve PKK terörüne odaklı geleneksel sert güç unsurları ile Ortadoğu'ya müdahillik durumunun bir hayli genişlediği ve çeşitlendiği anlaşılmaktadır. Denilebilir ki Türkiye, Ortadoğu'nun neredeyse tüm alt bölgelerinde askeri olarak da varlığını pekiştirme ve böylece nüfuzunu kalıcı hale getirme arayışlarını Ortadoğu'da kalıcı istikrar ve dengeleyici güç olarak elzem görmektedir. Bu noktada Katar ile adım adım fakat oldukça sağlam zeminde yürüyen ortaklık adımları, bölgesel reform, evrensel değerlerin güçlenmesi, Filistin sorununa etkili çözüm, Batı'nın bölgesel dizaynına itiraz ve diğer iki bloğun dengelenmesi gibi amaçları benimseyen Türkiye-Katar ortaklığının bölgesel ve yapısal zemine kavuşmasını sağlamıştır.

Ortaklığın Sert Güç Boyutu

Ortadoğu gibi oldukça "anarşik" ve çatışmacı bir zeminde ittifak oluşturmanın en elzem boyutlarından bir tanesini askeri boyut oluşturmaktadır. Bölgedeki aktörlerin birbirleri ile temas ve ilişki geliştirmesinde bu noktanın genelde önemli bir rol oynadığı söylenebilir. İran-Suriye ve Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi bölgenin öncül ortaklıklarına bakıldığında sert güç işbirlikleri ittifakların sürdürülmesinde, bölgesel nüfuzların korunmasında ve olası tehditlerin sınırlandırılmasında temel unsurlardan birini oluşturmaktadır.

Bu noktada zaman içerisinde ortak kaygılarını ve söylemlerini keşfederek uyum geliştiren Türkiye-Katar ortaklığının Arap Ayaklanmaları sürecinde oldukça çatışmacı zeminde ciddi sınavlar verdiği ve bu durumun ortaklığın askeri ittifaka dönüşmesini de tetiklediği söylenebilir. Suriye, Yemen, Libya, Doğu Akdeniz, Irak ve son olarak Afganistan gibi ülkelerde çökmüş devletler gerçekliği ve çok boyutlu krizlerin yanı sıra oluşan güvenlik endişeleri ile bölgesel bloklaşmaların sertleşmesi sonucu Türkiye-Katar ortaklığı, 2014-15 yıllarından itibaren askeri ittifakını pekiştirme noktasında yasal ve kurumsal zeminleri oluşturmuştur.

Bu durumun ne derece gerekli olduğu ise 2017'de patlak veren Katar krizi sonucunda anlaşılmıştır. Türkiye'nin Katar'a yönelik siyasi ve diğer alanlardaki desteğinin yanı sıra askeri olarak da varlığını hızlı ve kararlı bir şekilde hissettirmesi meselenin Katar lehine çözümlenmesinde oldukça hayati rol oynamıştır. Sonraki dönemde ablukacı ülkeler ve Katar arasında her ne kadar bir yumuşama süreci var olsa ve bu durumun Türkiye-Katar ittifakında bir çözülme olasılığını ortaya çıkaracağı bazı yorumlarda yer alsa da Türkiye ile Katar askeri ittifakını savunma sanayii, istihbarat ortaklıkları ve diğer güvenlik alanındaki işbirlikleri ile çeşitlendirmiştir. Böylece Türkiye'nin Ortadoğu siyasetinin merkez aktörlerini barındıran ve Ortadoğu uluslararası ilişkileri ile ekonomi-politiğini şekillendiren güç merkezi Körfez'deki ilk askeri üssü Tarık bin Ziyad'ın stratejik konumu tahkim edilmiştir.

Sert Güç Ortaklığına Müşterek Filo'nun Eklenmesi

Önceleri daha çok kara unsurlarının bulunduğu, sembolik oranda zırhlı birliklerin yer aldığı ve 2019'da ise Tarık bin Ziyad üssüne Halid bin Velid Kışlası'nın eklendiği Türkiye-Katar askeri ortaklığının ortak tank projeleri, güvenlik birimleri arasında ortak çalışmalar, deniz alanındaki işbirlikleri ve savunma sanayii alanındaki farklı ortaklıklar ile pekiştirildiği gözlenmiştir. Dolayısı ile Tarık bin Ziyad'da bulundan Türk-Katar Birleşik Müşterek Kuvvet Komutanlığı'nın yine hem nicelik hem nitelik anlamında hava gücü takviyesi ile pekiştirildiği söylenebilir. Türk-Katar Müşterek Filo'sunun kurulma adımı ile her iki ülke askeri ittifak sürecinin gerekli boyutlarını tamamladığı gibi bundan sonra bu boyutların karşılıklı olarak daha fazla tahkim edilmesi gereksinimlere göre şekillenebilir.

Bölgedeki normalleşme eğilimleri sonrasında 7 Ekim'den itibaren Ortadoğu'nun yeniden daha çatışmacı ve istikrarsız bir iklime sürüklenmesi, ABD'deki seçim belirsizliği ile Donald Trump'ın yeniden göreve gelme olasılıkları, Batı'nın genel olarak Filistin konusundaki soykırım süreçlerine ortak olma şeklindeki eğilimi ve İsrail'in İran-Hizbullah ekseni ile çatışmalarından anlaşıldığı üzere farklı ve saldırgan bir güvenlik riski olarak belirmesi Türkiye-Katar ittifakının daha da güçlendirilmesinde itici faktörler olarak değerlendirilebilir.

Sonuç itibari ile Türkiye-Katar ittifakının ayrılmaz parçası askeri ortaklığın, caydırıcılık oluşturma durumunun ve güç dengesi kurma zorunluluğun zaman içeresinde karşılıklı irade ile tahkim edildiği ve bu durumdan iki aktörün de kazan-kazan şeklinde fayda gördüğü söylenebilir. Denilebilir ki Türkiye, Katar ortaklığı ile bölgenin çekim merkezi Körfez'de askeri varlığını tahkim ederken ve nüfuz alanını Ortadoğu'nun diğer alt bölgelerine daha etkin şekilde ilerletirken Katar; İran ve Suudi Arabistan gibi bölgesel hegemon devletleri dengeleme, rejim güvenliğini ikame ettirme ve Türkiye ile bölgede reform eğilimleri ve evrensel değerler düzleminde dönüşüm süreçlerini teşvik etme gibi materyal ve fikirsel hedefleri gerçekleştirmeyi amaç edinmiştir. Dolayısı ile 21. yüzyılın bölgedeki en önemli hadiselerinden biri olan Türkiye-Katar ittifakının askeri bir otaklığa dönüşmesi ve Türkiye'nin bölgede "kalıcı merkez" olma çabalarında stratejik adım olan Tarık bin Ziyad askeri üssünün Müşterek Filo ile güçlendirilmesi, bu ittifakın diğer geleneksel ittifaklar gibi kalıcı ve istikrarlı şekilde yola devam ettiğini doğrulamaktadır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA