2024 yılı İran için pek parlak geçmedi. Pek çok kayıp yaşadı. Cumhurbaşkanı Reisi ve Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, şok bir helikopter kazası sonucu öldüler. İsrail defalarca İran içinde ve dışında İranlı komutanları ve İran'a ait askeri ve diplomatik tesisleri hedef aldı. İran'ın sözde "direniş ekseni"nin en önemli parçası Hizbullah'ın lideri Nasrallah, İsrail tarafından öldürüldü. İran'ın iç savaşın başından bu yana her türlü desteği verdiği Esed rejimi devrildi. İran, Suriye'yi kaybetti. Son olarak yılın son aylarında yaşanan enerji krizi, gündelik hayattan sanayi üretimine her alanı derinden etkiledi ve etkilemeye devam ediyor.
İran bütün bu iç içe geçip yumak olmuş sorunlarla 2025 yılına girdi. Önümüzdeki dönemde ülkenin kaderini tayin edecek en önemli gelişmeler ABD'nin yeni yönetimi ile kuracağı ilişki üzerinden şekillenecek. Trump yönetiminin İran karşıtlığı bir sır değil. Geçtiğimiz aylarda çıkan İran'ın Trump'a suikast düzenlemeye teşebbüs ettiği haberleri, Trump'ın İran dosyasını kişisel algılanmasına da sebep olabilir.
Maksimum Baskı 2.0, ne türden araçlarla İran'ın sıkıştırılması anlamına gelecek şimdiden kestirmek güç olsa da ilk başvurulacak aracın snapback sanctions olması muhtemel. Bu mekanizma, İran'ın 2015 nükleer anlaşmasını ihlal etmesi durumunda anlaşma öncesi uygulanan yaptırımların yeniden uygulanması anlamına geliyor. İran'ın bu kapsamda %3,67 olması gereken uranyum zenginleştirme oranını %60'ın üzerine çıkarması, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın tepkisine yol açmıştı. Bu oranın %90'ın üzerine çıkması -ki çok kısa bir zaman meselesidir- nükleer silah elde edebilmek anlamına geliyor.
18 Ekim 2025, snapback mekanizmasının çalıştırılması için son tarih olacak. İran ise eğer bu mekanizma çalıştırılırsa NPT'den çıkmakla tehdit ediyor. Ayrıca son zamanlarda ülke içinde nükleer silah taraftarı olan kesimlerin sesleri oldukça duyulur oldu. Bu anlamda ABD ve İran arasında sert ve çetin müzakerelerin geçmesi beklenebilir. İran içerisinde Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'ın liderliğindeki reformist hükümet ile ona direnen muhafazakarların Payidari Cephesi arasındaki mücadele de bu müzakerelerde belirleyici olacak.
Diğer taraftan İran hükümeti, Trump dönemine yumuşak geçiş için bölgesel siyaset başta olmak üzere pek çok alanda kendini dizginledi. İsrail'in son saldırısına cevap verilmedi ve Trump'a karşı kullanılan dile dikkat edildi. Avrupa ile diplomatik süreçler işletilerek buradan da bir dengeleyici güç devşirilmeye çalışılıyor. Muhafazakarlar da bu süreci sabote edecek ciddi bir saldırıda bulunmadılar. Dolayısıyla sürecin Hamaney'in onayı ve isteğiyle yürütüldüğü anlaşılıyor.
ABD ile ilişkiler kadar İran'ın bölgesel siyaseti de 2024'ün son ayında uğradığı kırılmadan dolayı 2025'te önemli dönüşümlere sahne olacak. İran'ın dört elle sarıldığı ve ayakta tutmaya çalıştığı, Suriye'deki Baas rejimi çöktü. Bu kayıp önemli jeopolitik gelişmelere gebe. İran'ın pozisyonunu yeniden değerlendirip uygun değişiklikleri yapması gerekiyor. Eğer Suriye'de muhalefetin kazanmasını "siyonist komplo" olarak görmeye, Türkiye'yi suçlamaya ve Suriye'de istikrarsızlaştırıcı hamlelere girişmeye devam ederse, İran'ın kaybı büyüyecek. Aynı zamanda Türkiye ile son derece olumsuz bir ilişki örüntüsüne kapı aralayacak.
İç Siyasette Kavgalar
Yine benzer şekilde iç siyasetteki gerilimler de dış politikaya yansıyacak. Pezeşkiyan Hukümeti içeride daha çok sosyal ve siyasal haklar konusunda açılımlar yapma vaadiyle iktidara geldi. Bugüne kadar da başörtüsü yasasının uygulanmasındaki katı tutumun yumuşaması, Whatsapp ve Google Apps yasaklarının kaldırılması gibi düzenlemeler ile içeride halka rahat bir nefes aldırılmaya çalışıldı.
Ancak son zamanlarda yaşanan enerji krizi, Pezeşkiyan hükümetini zorlayan bir gelişme oldu. İran'ın altyapı yetersizliğinin temel sebebi olduğu elektrik kesintileri, Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'a fatura edilmeye çalışılıyor. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturalı sadece beş ay olmasına rağmen İran'ın bu kronik sorununun tüm sorumluluğunu ona yıkmaya çalışan bir grup var. Hatta bu grup, Pezeşkiyan'a karşı sokak protestoları çağrısında bile bulundu.
Pezeşkiyan'ın Suriye konusunda muhafazakar cenahın söylemlerine mesafeli olması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile samimi selamlaşma görüntüleri, İran'daki muhafazakar grupları ve milliyetçileri oldukça rahatsız ediyor. Pezeşkiyan'ın Türk kimliği de yine bu grupları çıldırtan bir detay. Hal böyle olunca, on yılların enerji sorununu bile Pezeşkiyan'ın suçu olarak yansıtıp buradan siyasi kazanç sağlamaya çalışıyorlar.
Önümüzdeki sene de bu grupların Pezeşkiyan'ı Türkiye'ye karşı "pasif olmakla" ya da enerji konusunda "beceriksiz bir yönetim sergilemekle" suçlamalarına benzer eleştiriler gündeme gelecektir. İşin aslı, İran'ın bölgesel siyasetinin ve içeride muhafazakarların güçlenmesinin etkisiyle oluşan sert ve radikal siyaset yapma beklentisinin Pezeşkiyan'ca karşılanması mümkün değil. Ancak İran'ın sosyolojik fay hatlarındaki hareketlilik, etnik ve mezhepsel gerginlikler, ekonomideki felaket tablo ve siyasete olan güvenin azalması gibi sorunlar, Pezeşkiyan gibi bir lidere olan ihtiyacı gösteriyor. Bunun karşılığı da İran'ın şahin siyasetinin törpülenmesi. Fakat önümüzdeki dönemde Pezeşkiyan ve muhafazakarlar arasındaki kavganın şiddetlenmesi, hatta sokak eylemlerinin yeniden ortaya çıkması beklenebilir.