Tarihi bir dönemin kritik eşiklerinden birini yaşıyoruz. Bir taraftan küresel belirsizliklerin arttığı, büyük güç rekabetinin küresel bir hal aldığı ve bütün bölgesel alt sistemlerde hissedildiği kapsamlı bir dönüşüm süreci yaşanıyor. Diğer taraftan da Türkiye, neresinden bakarsanız bakın küresel hale gelmiş sorunların adeta göbeğinde yer alıyor: Ukrayna savaşı, Kafkaslardaki kırılgan barış süreci, Balkanlar'da patlamaya hazır yerel çatışma dinamikleri, Yunanistan'ın revizyonist söylem ve siyaseti, Doğu Akdeniz'deki enerji rekabeti ve ABD'nin bölgeye artan ilgisi, Kuzey Afrika hattının en sıcak konusu olan Libya'nın parçalanması, Suriye'de devam eden istikrarsız ortam, Irak'taki siyasi kırılganlık, İran'da devam eden protestoların ürettiği belirsizlikler. Listeyi çoğaltmak mümkün görünüyor. Zira Ukrayna savaşının neden olduğu enerji ve gıda krizi Türkiye için hem fırsat hem de yeni riskler barındırıyor. Bütün bu başlıklara iklim değişikliği gibi çevre konularını ve yaklaşan – muhtemelen de yılın ilk yarısında göreceğimiz- küresel ekonomik durgunluk eklendiği zaman Türkiye'nin 2023'e girerken jeopolitik ortamının son derece hareketli olacağı anlaşılıyor.
Bu başlıklardan 2023 yılında en fazla konuşacağımız yine Ukrayna'da devam eden savaş olacak. Savaşın sona ermesi pek mümkün görünmüyor. Derinleşerek devam edeceğine yönelik beklentiler ise oldukça fazla. Zelensky'nin Washington ziyareti ABD'nin Ukrayna'ya yönelik askeri yardımını arttıracağını, en önemlisi de niteliğini değiştirmekte olduğunu gösteriyor. O halde savaşın devam edeceği senaryoya hazırlıklı olmakta fayda var. Savaşın devam ettiği bir durumda, eğer daha da şiddetlenmezse, Türkiye'nin pozisyonunu daha da güçlendirerek sürdürmesi mümkün. Hatta bu pozisyon Türkiye'yi diplomatik ve jeopolitik olarak daha da güçlendirecek. Enerji, Avrupa güvenliği ve gıda güvenliği gibi konularda Türkiye oynadığı aktif rolünü daha da derinleştirebilir. Savaşın yön değiştirmesi ya da derinleştirmesi durumunda ise Türkiye'nin mevcut pozisyonunu sürdürmek zorlaşabilir ve Ankara-Brüksel-Washington hattında gergin bir süreç yaşanabilir. 2023 yılında Ukrayna savaşıyla konuşacağımız belki de en kritik başlık Karadeniz. Karadeniz'in savaş sonrası ABD'nin menziniline daha fazla girdiği ve bu noktada Karadeniz ülkeleriyle Rusya karşıtı yeni bir süreç inşa etmek istediği anlaşılıyor. Bu anlamda "Genişletilmiş Karadeniz Projesine" dikkat etmekte fayda var.
2023'ün pozitif gündemi açısından Ortadoğu normalleşme sürecinin hız kesmeden devam edeceğini öngörebiliriz. Bölge, Ukrayna savaşından sonra ülkelerinin kendilerini yeniden konumlandırdıkları bir süreç yaşıyor. Normalleşme de bu atmosfer içinde gerçekleşti. Suudi Arabistan, BAE, İsrail ile sürdürülen normalleşme sürecinin daha fazla pekişeceğini söyleyebiliriz. Mısır ile yavaş ilerleyecek ama sonunda 2022'den daha farklı bir sürecin yaşanması güçlü bir olasılık.
Suriye dosyası ise süprizlere açık. Yılın sonunda Moskova'da yapılan üçlü zirve 11 yılın ardından atılan en büyük adımdı. Üçlü mekanizmanın sürdürülebilir bir yapı olarak 2023 yılında devam edeceği ve adım adım dosyalar üzerinden ilerleyeceği anlaşılıyor. Terör, mültecilerin geri dönüşü ve siyasi çözüm konusunda hızlı bir gelişme beklemek doğru olmaz, ancak ilerlemelerin kaydedileceği de açık. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esad arasında bir görüşme olur mu bilemem ancak seçimlerden önce böyle bir görüşmenin Moskova'nın aracılığıyla gerçekleşmesi kimseyi şaşırtmayacak. Olası sonuçları açısından baktığımızda; rejim ile SMO arasındaki askeri gerginliğin düşürülmesi, PKK'nın aktif şekilde sınırlandırılması, sığınmacıların yavaş yavaş geri dönmesi ve İdlib konusunda bazı ilerlemeler sağlanabilir. İran'ın süreci baltamaya çalışması ve Şam'ı Türkiye'den uzak tutma çabasının bazı sonuçları olabilir. Washington'un süreci desteklemesi ise pek olası değil. Bu konuda çok iyimser olmasam da, her şey yolunda gider ve sorunlu dosyalar üzerinde ilerleme olursa yılın ilk altı ayında daha bütüncül bir resim görebiliriz.
2023 yılının ilk altı ayında dikkatle izlenmesi gereken en önemli başlıklardan bir diğeri ise Türkiye-Yunanistan arasındaki gerilim. Her iki tarafta seçimler var ve Atina mevcut kışkırtma politikasından vazgeçecek gibi görünmüyor. Adaların silahlandırılması ve 6 milden 12 mile çıkarma hamlesi Türkiye'yi Yunanistan karşısında adım atmaya zorlayabilir ve siyasi ve hukuki uzlaşmazlıklar bir anda bir yol kazasıyla sonuçlanabilir. İş bu noktaya gider de üçüncü taraflar süreç içerisinde teskin edici rol oynayamazlarsa Ankara-Atina gerilimi derinleşebilir.
2023 yılında dış politika ajandasında yer alan çok fazla konu var. Hepsine tek tek değinmek mümkün değil. Ancak yeni yılın hareketli geçeceğini tahmin etmek hiç de zor değil. 2023 cumhurbaşkanlığı seçimi, Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci yüzyılına girdiği bir döneme rast geliyor. Türkiye'nin jeopolitik ve güvenlik ortamı oldukça rekabetçi ve kısıtlayıcı olacak ve Türkiye'nin ikinci yüzyıldaki stratejik yönelimiyle ilgili birbiriyle yarışan jeopolitik projeler olacak. 2023 yılı, sadece iç siyaset açısından değil, Türkiye'nin bölgesel ve küresel stratejik yönelimi açısından da ülkenin ikinci yüzyılının başlangıcı olacaktır. Bu noktada seçimler Türkiye'nin jeopolitiğini şekillendirecek belki de en baskın dinamik olacaktır.