Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye'de yeni bir operasyona yönelik söylemi sonrasında basın kulisi hareketlendi. Genellikle "Suriye'ye bir operasyon olacak mı?" yerine "Suriye'de nereye bir operasyon yapılacak?" sorusu gündemi meşgul etmeye başladı. Ancak Millî Güvenlik Kurulu'nun son kararı farklı bir resmi ortaya çıkarttı. Kurul, "Güney sınırımızdaki operasyonlar" ifadesinin altını çizdi. Peki böyle bir ifade ne anlama geliyor?
Geçtiğimiz yıllarda Suriye'de veya halen Irak'ta yürütülen askerî operasyonların zaman ve yer bağlamında sınırlı ve belirgin hedefi olduğu görülüyor. Örneğin, Pençe-Kilit Operasyonu Zap – Metina uzanımındaki teröristlerin 'etkisizleştirilmesine' yönelik. Hedef, araziden ziyade terörist! Suriye'deyse güvenli bölge oluşturma hedefi ön plandaydı. Diğer bir ifadeyle terörist faaliyetlerin Türk hududundan uzaklaştırılması ve insani nedenle Suriyeliler için güvenli bir bölge yaratılması amaçlandı.
Gelinen aşamada Irak ve Suriye'de icra edilen operasyonların amaç ve hedeflerindeki devamlılığında bir değişiklik görülmüyor. Ancak MGK kararında kullanılan ifadenin yeni bir yöntemi işaret ettiği söylenebilir.
"Güney komşularımız" şeklinde ifade edilen Irak ve Suriye'de, geniş cephede teröristin hassasiyetleri gözlemlenerek stratejik etki ve sonuç elde edebilecek yeni bir askerî tercih söz konusu. Bu çerçevede; Türkiye'nin hudut güvenliği, terörist unsurların kaynağında kurutulması, ilave göç dalgalarının önlenmesi – hatta geri dönüşün önünün açılması adına güvenli bölgelerin genişletilmesi şeklinde kısaca özetlenecek amaçlar malum. Bu nedenle herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, herhangi bir yöntemle bu amaçlar gerçekleştirilmeye çalışılacak. Yani esnek bir anlayış var.
Peki geniş cephede icra edilecek bir operasyon serisine soruna taraf olan devletler nasıl tepki verir? İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelikleriyle Ukrayna Savaşının tartışıldığı şu günlerde Türkiye'nin güvenlik kaygılarına kulak kabartan bir Batı dünyası var. Bu nedenle McGurk'e tekrar havale edilmiş Suriye dosyasında gönülsüz bir ABD frene basmak isteyebilir. Ancak jeopolitik kaygılar nedeniyle, zaten Suriye'de neden bulunduğunu sorgulayan Amerikalılar 30 km derinlik vurgusuna hak vermek zorunda. Çünkü imza attığı belgedeki yükümlülüğünü yerine getiremedi.
Ruslar açısından durum biraz farklı. Moskova'da temsilciliği olan PKK/PYD'yi Türkiye ve ABD'ye karşı bir manivela olarak algıladığı biliniyor. Rusların, Suriye'de ipi elden bırakmamak adına kısıtlı operasyonlara göz yummak zorunda kalması, ancak büyük çaplı bir operasyonda Rus yanlısı bir Rejimin devamlılığına odaklanması beklenmeli. Bu nedenle Halep gibi kritik şehir merkezlerine yönelik herhangi bir operasyona şiddetle karşı çıkacak Rusya'nın 30 km derinliğe kadar operasyonlara gönülsüz de olsa ses çıkartmaması beklenmeli. Aksi takdirde Ukrayna saldırganlığına rağmen özenle dengede tutulan Türkiye ilişkileri çıkmaza girebilir. Ayrıca teröristlerin Türkiye ile anlaşma hilafına 30 km derinlikteki varlığı ve faaliyetleri Rusları sessizleştirebilecek nitelikte.
İran konusuysa biraz karışık. İran'ın PKK/PYD ile geri planda dönen diyaloğu Türkiye açısından bir risk. Bu nedenle İran'ın hem Irak hem de Suriye'de söylem ve eylemlerine dikkat etmek gerekiyor.
Sonuç şu: Irak ve Suriye'de daha aktif bir sezona giriyoruz. Aynı anda veya bindirmeli olarak farklı bölgelerde operasyonlar yaz döneminin gündemi olacak. Tabii eğer Rusya ve ABD nezdindeki diplomatik müzakereler bir sonuç üretmezse.