2010 yılının sonlarında patlak veren Arap isyanları ve devrimleri sadece Ortadoğu'da değil, bütün Müslüman ülkelerde, hatta bütün dünyada önemli etkileri olan bir değişim dalgası oluşturdu. Önceleri "Arap Baharı" olarak nitelendirilen ve hemen bütün devletleri için beklenmedik bir gelişmeler serisi başlatan bu süreç, Batılı devletlerin kısa sürede toparlanıp bölgedeki statüko yanlısı devletlerle birlikte tersine dönmeye başladı. 2013 yılının ortalarından itibaren başlayan karşı devrim hareketleri ve gelişmeleriyle birkaç yıl içerisinde Ortadoğu bölgesi yaklaşık olarak eski haline döndü. Bölgede değişim güçleri elde ettikleri kazanımları büyük ölçüde kaybettiler. Mısır, Libya, Yemen ve son olarak da Tunus'ta demokratik yönetimler yıkıldı, yerlerine eski usul tek adam rejimleri ikame edildi veya bu ülkeler iç savaşlara sürüklendiler.
Bu dönemde Türkiye, bölge halklarının desteğiyle iktidara gelen değişim güçlerine destek verdi. Bölgedeki yönetimleri de halkın taleplerini dinlemeleri ve talepleri mümkün mertebe yerine getirmeleri tavsiyesinde bulundu. Ancak, statüko güçlerinin baskın gelmesiyle birlikte bölgesel ve küresel bütün statüko güçleri Türkiye'yi önce yalnızlaştırdı, sonra da ötekileştirdiler. PKK ve FETÖ'nün de iç politikada ciddi kalkışmalara kalktığı bir dönemde Türkiye ciddi meydan okumalarla karşı karşıya bırakıldı.
Bütün bu gelişmelere karşı siyasal istikrarı koruyarak ve Türkiye'ye yönelik iç ve dış tehditleri bertaraf ederek karşılaştığı sorunların üstesinden gelen Türkiye yeniden dış politikadaki atılımlarına ağırlık vermeye başladı. Suriye'nin kuzeyinde DEAŞ ve PKK/YPG'ye karşı dört ayrı zamanda geniş ölçekli askeri operasyonlar gerçekleştiren Türkiye, bazı önemli bölgesel krizlere de askeri müdahalelerde bulunarak dengelerin değişmesine vesile oldu. Ermeni işgali altındaki Azerbaycan topraklarının özgürleştirilmesi, diğer Körfez devletlerinin ablukasına maruz kalan Katar'a sağlanan desteklerle direncinin düşmesine engel olunması ve sağladığı askeri destekle Libya'daki meşru hükümetin General Hafter'e karşı direnmesi konularında ne kadar etkili ve caydırıcı bir güç olduğu ortaya çıktı.
Bu ortamda diğer bölgesel devletlerin Türkiye'ye bakışları değişti, Ankara'ya saygı duymaya başladılar. Akabinde bunun gereği olarak bölge devletleri Türkiye'ye bakışlarını olumlu anlamda değiştirdiler. Öte yandan, Türkiye de görece istikrara kavuşan Ortadoğu bölgesine yönelik yeni gerçeklikler ışığında dış politikasını yeniden yapılandırdı. Bu karşılıklı siyaset değişikliği doğrultusunda, küresel bazı gelişmelerin de etkisiyle, Ortadoğu bölgesinde kapsamlı bir normalleşme süreci başladı.
Önce, 2021 yılının ilk ayında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, Katar'a yönelik bir siyaset değişikliğine gitti. Daha sonra Mısır, Ürdün ve Fas gibi diğer Arap devletlerinin de dahil olmasıyla Arap dünyasında bir normalleşme süreci başladı. Üçüncü olarak da Türkiye ile Arap devletleri arasında normalleşme adımları atıldı. Türkiye, önce BAE, daha sonra ise Suudi Arabistan ile ilişkilerini normalleştirdi. 2022 yılında karşılıklı ziyaretler gerçekleştirildi ve ülkeler arasında çok sayıda ikili antlaşma imzalandı.
Türkiye'nin Mısır ile ilişkilerini geliştirmesi ise bölgesel normalleşme sürecinin son halkası olarak nitelendirilebilir. Bölgenin iki önemli devleti olarak birbirlerini görmezden gelme durumları söz konusu olamaz. Zaten Libya ve Doğu Akdeniz gibi bölgesel krizlerde farklı ve zıt pozisyonlar takınan Akara ile Kahire'nin izlediği siyaset, kendi amaçlarına zarar vermeye başlamıştı. Dolayısıyla, iki devlet de ikili ilişkilerini normalleştirmek için uygun ortam bekliyorlardı. 2021 yılında taraflar arasında bazı istikşafi görüşmeler yapılarak ilişkilerin geliştirilmesi için olumlu bir hava oluşturuldu. Haziran 2022'de Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, İslam Kalkınma Bankası'nın yıllık toplantısına katılmak üzere Kahire'ye bir ziyaret gerçekleştirdi.
İlişkilerin gelişmesi ikili ticaret rakamlarına da yansıdı. Türkiye ile Mısır arasındaki ticaret hacmi, 2021'in ilk çeyreğinde 1,3 milyar dolar seviyesinde iken, 2022'nin ilk çeyreğinde yüzde 85 artış göstererek 2,5 milyar dolara yükseldi. Ekonomik ilişkilerin daha da geliştirilmesi için iki ülkenin ilgili kurumları arasında görüşmeler yapıldı. 23 Ağustos 2022 tarihinde Türkiye Ticaret Bakanlığı himayesinde Kahire'de Türk ve Mısırlı işadamları arasında bir görüşme gerçekleştirildi
Beklenen ortam Katar'da düzenlenen Dünya Kupası'nın açılış töreninde oluştu. Katar Emiri Temim'in arabuluculuğunda Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi Kasım 2022'de ilk defa yüz yüze gelip tokalaştılar. Taraflar aralarındaki derin tarihi bağlara atıflar yaparak normalleşme sinyalleri verdiler. Bu olumlu adım ilişkilerin normalleştirilmesi umutlarını arttırdı, ancak yılın geri kalanında ikili ilişkilerde önemli bir gelişme olmadı. İki ülke arasındaki ilişkilerdeki ayrışma devam etti. Özellikle iki ülkenin Libya krizi konusundaki tavırları gerginliğin sürmesinde etkili oldu. Bütün bunlara rağmen taraflar arasındaki iletişim kanalları açık tutuldu ve alt düzeydeki görüşmeler devam etti.
Normalleşme sürecindeki en önemli adımlardan biri Türkiye'nin 6 Şubat günü yaşadığı büyük deprem felaketi sebebiyle atıldı. Türkiye ile gergin ve çatışmacı ilişkiler içinde olan pek çok devlet gibi Mısır da bu büyük felaket sonrasında Türkiye'ye yardım elini uzattı. Mısır, farklı nitelikteki yardımların ötesine giderek dışişleri bakanını da Türkiye'ye gönderdi. 2013 yılında diplomatik ilişkilerin kesintiye uğramasından bu yana gerçekleştirilen ve bakan düzeyindeki ilk ziyaret olması hasebiyle bu ziyaretin büyük önemi haizdir.
Mısır Dışişleri Bakanı Semih Şükrü 27 Şubat tarihinde Adana ve Mersin'e gerçekleştirdiği ziyaret sırasında mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü ve iki bakan birlikte havadan deprem bölgesinde incelemelerde bulundu. Türkiye'ye taziyelerini sunan Mısır, deprem bölgesine insani yardım gönderdi ve Türkiye ile dayanışma içerisinde olduğunu gösterdi. Bu ziyaret sırasında iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi yönündeki süreç ve muhtemel ziyaretler de konuşuldu.
Varılan anlaşma sonrasında Türkiye'den Mısır'a bakan düzeyindeki ilk ziyaret de 18 Mart günü gerçekleştirildi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu beraberinde heyet ile Kahire'ye tarihi bir ziyaret gerçekleştirdi. Bir kere, bu ziyaret Türkiye'den Mısır'a 11 yıl aradan sonra gerçekleştirilen ilk dışişleri bakanı ziyareti oldu. Diplomatik ilişkilerin en üst düzeye çıkarılması için en kısa süre içerisinde karşılıklı büyükelçi atamaları da yapılacağı açıklandı. İkincisi, bu ziyaret ile Türkiye'nin bölgede ilişkilerini normalleştirmediği son ülke olan Mısır ile ilişkilerinde de çok önemli bir adım atmasıdır. Bundan sonra normalleşen ilişkilerin Türkiye'nin bütün Arap dünyası ile kazan-kazan anlayışı temelinde gelişmesi için çalışmalar yürütülecektir.
Üçüncüsü, ilişkilerin normalleşmesi demek, çatışmacı ve sıfır toplamlı bakış açısının terk edilmesi demektir. Diğer bir deyişle, ikili ilişkilerin eksilerden sıfır noktasına getirilmesidir. Daha sonra, tarafların atacağı ilave adımlarla işbirliği imkanları tespit edilir ve işbirliği geliştirilir. İki taraf bakanlarının yaptığı açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla bundan sonra Türkiye ile Mısır arasında açılan yeni bir sayfa ile önce diplomatik ilişkiler en üst düzeye çıkarılacak, daha sonra da ekonomi, ticaret, enerji ve turizm gibi alanlarda işbirliği imkanları araştırılacaktır.
Dördüncüsü, önemli bir husus olarak bölgesel krizlerde iki ülke yetkililerinin istişarelerde bulunacak olmasıdır. Son dönemde iki ülke arasındaki ilişkilerin en gerilimli olduğu iki konu Libya krizi ile Doğu Akdeniz'deki gelişmelerdir. Libya konusunda Mısır tarafı Türkiye'nin bir siyaset değişikliğine gitmesini beklerken Türk tarafı da Mısır'ın Doğu Akdeniz konusunda bir siyaset değişikliğine gitmesini beklemektedir. Ankara ile Kahire arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ile birlikte bu iki konuda da tarafların menfaatleri doğrultusunda yeni gelişmelerin olması beklenebilir. Libya konusunda Mısır'a bazı teminatlar verme, Mısır'ın hassasiyetlerini dikkate alma ve birlikte çözüm arayışında olma karşılığında Türkiye, Mısır'ın da Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki menfaatlerine halel getirecek projelerin içinde olmamasını istemektedir.
Beşincisi, Arap dünyasının en önemli ülkesi ile bölgenin en etkili aktörlerinden biri olan Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşmesi bölgenin siyasal istikrarı ve refahı bakımından da büyük önemi haizdir. Çavuşoğlu'nun, Türk şirketlerinin Mısır'da ticaret, enerji ve ulaşım sektörleri başta olmak üzere farklı ekonomik alanlarda yatırım yapmalarının teşvik edileceğini vurgulaması ekonomik ilişkilerin hızlı bir şekilde gelişeceğinin ifadesidir. Taraflar arasındaki tarihi ilişkiler ve kültürel yakınlık dikkate alındığında ilişkilerin tamir edilmesinin çok zor olmayacağı söylenebilir.