Geçen sene yaşadığımız kur şoku nedeniyle Türkiye ekonomisi normal seyrinin dışına çıkmış, enflasyon oranı (TÜFE) Ekim 2018 itibarıyla yüzde 25'in üzerini görmüştü. ÜFE (üretici fiyat endeksi) ise yüzde 45 düzeyine kadar yükselmişti. Daha sonraki süreçte ise enflasyon düşmeye başladı ki bu oldukça doğaldı. Zira bu tarz "dışsal" ve tek seferlik maliyet şoklarının etkisinin zamanla azalması ve bir-iki yıllık süre zarfında da tamamen ortadan kalkması beklenir.
Türkiye'de otuz dört yıllık aradan sonra ve 2004 itibarıyla enflasyon tek haneli rakamlara düştükten sonra yıllık ortalama enflasyon oranı yüzde 8'ler düzeyinde idi. Enflasyon oranı 2004-2017 sürecinde genel olarak yüzde 6 ila yüzde 10 arasında dalgalanmış, ortalaması da yüzde 8,5 olmuştu. Bu kur krizinin etkilerinin ortadan kalkmasıyla birlikte Türkiye'nin yine –en azından– bu "6-8-10 patikasına" dönmemesi için bir sebep bulunmuyor.
Bu anlayışla uyumlu bir şekilde enflasyon oranı yüzde 25'lerle zirveyi gördükten sonra Şubat 2019'da yüzde 20'nin altına indi, bu hafta açıklandığı üzere de Ağustos 2019 itibarıyla yüzde 15 düzeyine kadar geriledi. Çekirdek enflasyon (enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve altın hariç TÜFE) ise yüzde 13,6'ya kadar düştü. Üreticilerin maliyet artışını yansıtan ve enflasyonun nasıl bir seyir izleyeceği noktasında faydalı fikirler sınan ÜFE ise yüzde 21,7'den yüzde 13,5'e kadar düştü. Şu halde –bir dışsal şok yaşanmaması durumunda– enflasyondaki düşüşün ilerleyen aylarda da süreceğini ve enflasyonun 2019'u geçen sene yapılan tahminlerin ciddi ölçüde altında kapatacağını söyleyebiliriz.
Gelecek ay açıklanacak Eylül 2019 enflasyon oranı yüksek ihtimalle tek haneli olacak. Hatta enflasyonun yüzde 8'ler düzeyine düşmesi de muhtemel. Fakat ÖTV'de yaşanan artış nedeniyle tütün ürünlerine gelen ortalama yüzde 21'lik Ağustos zammının bu son ihtimali azalttığını belirtmek gerekir. Zira bu zam olmasaydı enflasyon oranı Ağustos'ta yüzde 13,5 olacaktı.
Enflasyonun Eylül'de (yüksek ihtimalle) tek haneli rakamlara düşecek olmasının arka planında iki sebep bulunuyor: Baz etkisi ve bu seneki gayri-enflasyonist ortam. Baz etkisinden dolayı enflasyon oranı geçen yıl Eylül'de zıpladığı için yine bu yıl Eylül'de dalışa geçecek. Çünkü Eylül 2019'daki yıllık enflasyon hesap edilirken doğal olarak Eylül 2018'deki genel fiyat seviyesi dikkate alınıyor. O zamandan bu yana Türkiye'de gayri-enflasyonist ortam bir olduğu (yani fiyatlar daha yavaş arttığı) için de baz etkisi kendisini "gösterebiliyor". Bununla birlikte yine aynı nedenlerden ötürü enflasyon oranı Kasım'da tekrar çift haneli rakamları görecek ve yılı da muhtemelen yüzde 11-12 düzeyinde kapatacak. 2020'nin ortalarına doğru da enflasyon kalıcı olarak tek haneli rakamlara inecek.
Merkez Bankası (TCMB) politika faiz oranını 25 Temmuz'daki toplantıda yüzde 19,75'e indirmişti. Aradan geçen iki aylık sürede manşet enflasyon toplamda 0,7 puan gerilerken çekirdek enflasyon 1,3 puan düştü. ÜFE'deki düşüş ise 8,2 puanı buldu. Şu halde TCMB 12 Eylül'deki toplantısında politika faiz oranını 200-300 baz puan indirebilir. Dünyada faiz oranlarının oldukça düşük seviyelerde olması ve Türkiye'de reel faizlerin halihazırda zaten yüksek bir düzeyde olması yapacağı indirimde TCMB'nin elini rahatlatacak. Bir sonraki (24 Ekim'deki) toplantıda yapılacak muhtemel faiz indiriminde ise enflasyonun Kasım ve Aralık'ta yükselecek olmasının hesaba katılması gerekiyor.
Öte yandan bu hafta ekonomik büyüme rakamları da açıklandı. Yaşanan kur krizi nedeniyle yıllık bazda 2018'in son çeyreği ve 2019'un ilk çeyreğinde sırasıyla yüzde 2,8 ve 2,4 küçülen Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte de yüzde 1,5 oranında küçüldü. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış çeyreklik bazda GSYH ise 2019'un ilk çeyreğinde yüzde 1,6 büyüdükten sonra ikinci çeyrekte de yüzde 1,2 oranında artış gösterdi. Göreceli olarak sevindirici olan gelişme de GSYH'de yüzde 60 ile en büyük paya sahip olan hanehalkının tüketiminde yaşanan küçülmenin yüzde 7,7'den yüzde 1,1'e gerilemesi oldu. Şu halde 2019'un üçüncü çeyreğinde hanehalkı talebinin daha da canlanarak yıllık bazda pozitife dönmesi ekonomik büyümenin de (yüksek ihtimalle) pozitife dönmesine neden olacaktır.
2019'un ikinci çeyreğinde GSYH'de yaklaşık yüzde 30 paya sahip bulunan yatırımların yıllık bazda yüzde 22,8 daralması ise bu çeyrekte yaşanan ekonomik küçülmede başat role sahip oldu. Enflasyon ve faizdeki düşüşlerin yanı sıra ekonomik atmosferde yaşanan/yaşanacak iyileşmeler yatırımların tekrar canlanmasına katkı sağlayacaktır.
Şu halde Türkiye ekonomisinin yılın üçüncü çeyreğinde küçülmeyi durduracağını veya büyümeye başlayacağını, son çeyrekte ise göreceli olarak güçlü bir büyüme sağlayacağı söylenebilir. Türkiye 2018'deki kur krizinin yaralarını 2019'da sarıp 2020'de orta/uzun vadeli büyüme trendine az veya çok dönecek gibi duruyor.