Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEHMET YÜCE

Yeni Azerbaycan: Vizyon ve Hedefler

Sovyetler Birliği dağıldığında bağımsızlığını yeniden ilan eden Azerbaycan'ı çok zor şartlar bekliyordu. Topraklarının yüzde 20'si Rusya destekli Ermenistan tarafından işgal edilmiş, savaş sebebiyle bir milyonu aşan göçmene ev sahipliği yapmak zorunda kalmış, ekonomik yapısı darmadağın olmuş ve ülkede istikrarsızlık baş göstermeye başlamıştı. Bu nedenle her ne kadar Azerbaycan bağımsızlığını yeniden ilan etmiş olsa da içinde bulunduğu zor şartlar nedeniyle bağımsızlığın sevincini tam anlamıyla yaşayamamıştı.

Bişkek Protokolü sonucunda Karabağ'da geçici bir ateşkes yapılması ve asrın anlaşmasıyla petrolün çıkarılması ve pazarlanması konusunda Batı ile işbirliğine gitmesiyle sosyo-ekonomik açıdan ülkede görünür bir iyileşmenin sağlanması söz konusu sorunların bir kısmını ortadan kaldırdı. Sovyet döneminin üst yönetim kademelerinde yer alan tecrübeli, bölgenin dinamikleri iyi bilen, Azerbaycan halkını ve yapısını çok iyi tanıyan Haydar Aliyev'in iktidara gelmesi ülkede istikrarı sağladı. Ancak Karabağ'ın işgal altında olması ülkenin tüm sosyo-politik durumunu olumsuz etkiledi. 12 Temmuz 2020 tarihinde Ermenistan'ın Tovuz'a saldırmasıyla başlayan, 44 gün süren Vatan muharebesinin zaferle sonuçlanması ve Ermeni ayrılıkçı güçlere karşı 19 Eylül 2023'te gerçekleştirilen 23 saatlik Lokal-Antiterör terör operasyonu ile Karabağ'ı tamamen işgalden kurtararak egemenliğini tesis etmesi ve toprak bütünlüğünü sağlaması, Azerbaycan için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Bu çerçevede 7 Şubat 2024 tarihinde yapılan erken cumhurbaşkanlığı seçimi ile siyasi açıdan Azerbaycan'ın zafer öncesi dönemi kapanmış ve zafer sonrası dönem başladı. Doğal olarak bu dönemde izlenecek iç ve dış politikalar merak konusu oldu.

14 Şubat tarihinde Azerbaycan Milli Meclisinde, beşinci kez cumhurbaşkanı seçilen İlham Aliyev için düzenlenen yemin töreni sonrasında Cumhurbaşkanı yaptığı konuşmada Azerbaycan'ın yeni dönem yol haritasını ortaya koyarak, ülkenin iç ve dış politikalarındaki öncelliklerini samimi, net ve etraflı bir şekilde ifade etti. Yukarıda da ifade edildiği üzere 44 günlük Vatan Muharebesi ve 23 saatlik Lokal-Antiterör operasyonu sonrası Azerbaycan için yeni bir dönem başladı. Bu dönemin temel hedefi ise egemenliğini tam tesis eden Azerbaycan'da yeni bir sinerji oluşturarak her alanda topyekûn bir iyileşmeyi gerçekleştirmek, özgürleştirilen Karabağ topraklarında işgal izlerini temizlemek, yeni bir kalkınma hamlesini başlatmak ve milletleşme sürecini hızlandırarak "Azerbaycancılık" kimliği etrafında kentleşmeyi sağlamaktır. İşgalde kurtarılan Hankendi'deki sözde Dağlık parlamento binasının yıktırılması (5 Mart tarihinde) bu anlamda atılmış sembolik bir adımdır.

Azerbaycan'da bu paradigmaya göre şekillenecek olan yeni dönem 7 Şubat'ta yapılan erken cumhurbaşkanlığı seçimiyle tescillendi. Sayın cumhurbaşkanının bir zamanlar ayrılıkçı Ermenilerin sözde yönetimlerinin başkent olarak ilan ettikleri Hankendi'nde oy kullanması ise bu tescilin bir sembolü ve dünyaya ilanı anlamına gelmekteydi. Cumhurbaşkanın kendi ifadesiyle "Hankendi'de kullandığım oy, kutuya attığım pusula öylesine bir pusula değildi. O pusula Ermeni ayrılıkçıların tabutuna çakılan son çiviydi." Kısaca Karabağ işgalinin sona erdiğinin ve "Karabağ Azerbaycan'dır!" gerçeğinin en güzel ifadesiydi. Yeni dönemde toprak bütünlüğünü sağlamış, egemenliğini tam tesis etmiş, Anayasasını tüm ülke topraklarında uygulamaya geçirmiş, bölgede lider konumuna gelmiş, Türk Devletleri Teşkilatında önemli rol oynayan, İslam ülkeleriyle iyi diyalog içinde olan, başta Afrika ülkeleri olmak üzere Batı ülkelerinin sömürgeleştirdiği ülkelerin haklı davalarına sahip çıkan ve ülkede her sahada reformları hayata geçirmeye hazırlanan bir Azerbaycan'ı görmemiz mümkün.

Bu noktada Azerbaycan'ın yeni dönem dış politikasının en önemli öncelliği Türk Dünyası olacaktır. Aslında hem tarih, kültür ve coğrafi olarak hem de sosyo-ekonomik güç oluşturmak adına Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üye ülkeler ile Azerbaycan arasında doğal bir bütünlük söz konusudur. Aynı zamanda bu bütünlük bölgede istikrarı bozarak çıkar sağlamak peşinde olan başta Fransa olmak bölge dışı güçleri dengeleyecek bir formüldür. Aliyev'in de ifade ettiği gibi TDT hem doğal bir birlik hem de yükselen stratejik bir güç olacağı yönünde yüksek bir beklenti bulunmaktadır.

Pervasızca dünyayı istikrarsızlığa sürükleyen ABD, Çin ve Rusya'nın karşı karşıya geldikleri önemli bölgelerden biri de kuşkusuz Türk dünyası coğrafyasıdır. Küresel güçlerin rekabet alanına giren bölge doğal olarak çeşitli yönlerden gelen istikrarsızlaştırma problemleri veya girişimleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu tehdite karşı atılacak en önemli adım ise TDT üye ülkeleri arasında entegrasyonu güçlendirmek olacaktır. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşının istikrarsızlaştırdığı, ABD'nin Afganistan'dan alelacele çekilmesiyle radikalizme alan açıldığı, İsrail'in Gazze'yi işgaliyle savaşın tüm Ortadoğu'ya yayılma tehdidinin yaşandığı bir dönemde söz konusu gelişmeler TDT'ye bölgesel ve küresel düzeyde etkin bir güç olma fırsatını vermektedir. Sayın Aliyev de konuşmasında bu potansiyeli fırsatı şöyle ifade etmektedir :

"Öncelikle Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Açıkça söylemek istiyorum ki bu bizim için önceliktir. Türk Devletleri Teşkilatı bizim için temel uluslararası organizasyondur, çünkü o bizim ailemizdir. Bizim başka ailemiz yok. Türk dünyası bizim ailemizdir. Türk Devletleri Teşkilatının küresel alanda önemli bir aktör ve güç merkezi haline gelmesi için ortak çaba sarf etmeliyiz. Bunu ancak birlikte başarabiliriz."

Azerbaycan'ın TDT içindeki önemli rol üstlenmesi yanında İslam İşbirliği Teşkilatı ve Bağlantısızlar Hareketi içinde oynadığı aktif rol ile hem uluslararası itibarı artmakta hem de Fransa'nın arka bahçesi olarak gördüğü bölge ve toplumlarda Fransa'ya karşı neo-kolonizm ile mücadelede güçlü destek sağlamaktadır. Bu mücadelenin ise Fransa açısından ciddi risk doğuracak bir durum arz ettiğini söylemek mümkündür. Azerbaycan'ın bu atılımı Türkfobia, İslamafobia ve neo-kolonizm unsurlarını içeren Fransa emperyalizmine karşı önemli bir mücadele aracı olduğunu söylemek mümkündür.

Cumhurbaşkanı Aliyev konuşmasında dikkat çeken bir husus da Azerbaycan toplumsal dayanışma ve istikrarın tam anlamıyla sağlandığı ve Azerbaycan'ın izlediği dış politikanın bağımsız olduğu ve gücünü Azerbaycanlılıktan aldığını ifade etmesidir. Bu husus Aliyev tarafından şöyle ifade edildi:

"Azerbaycan son beş yılda büyük ölçüde güç kazandı ve bugün geleceğe umutla, büyük iyimserlikle bakan bir ülkedir. Azerbaycan bugün uluslararası alanda hak ettiği yeri daha da sağlamlaştırmıştır. Bizim bölgesel girişimlerimiz büyük başarıyla sonuçlanıyor. Bölgede yaptığımız çalışmaların hem Azerbaycan'ın güçlenmesine, hem de bölgesel işbirliğinin gelişmesine büyük katkısı olmaktadır.. Biz kendi politikamızı başlıca temel prensiplere dayanarak kuruyoruz. Azerbaycancılık felsefesi bizim manevi dayanağımızdır. Bağımsız politika, ulusal çıkarlarımızın savunulması, milli onur, milli gurur, milli ve dini hoşgörü-bizim başarılarımızın başlıca koşullarıdır. Azerbaycan'da tüm halklar kardeşlik koşulları altında, sıcak bir ortamda yaşıyorlar. "

Aliyev konuşmasında Karabağ ve Zengezur konusuna ayrı bir bölüm ayırdı. Karabağ konusunun milli mesele olduğunu ve tüm Azerbaycan halkını birleştirdiğini belirterek, "Bu konu çözüme kavuştu. Bizim milli birliğimiz daimi olmalıdır. Çünkü Azerbaycan'ın önemi ve dünyada oynadığı rol artmaktadır." dedi. Zengezur koridorunun önemini hatırlatan Cumhurbaşkanı Aliyev, Ermenistan'a da uyarıda bulunarak "Eğer bize karşı toprak iddialarına son verilmezse, eğer Ermenistan kendi yasalarını düzene koymazsa barış anlaşması olmayacaktır" diyerek barışın ancak Ermenistan dayanaksız taleplerinden vazgeçmesiyle mümkün olacağının altını çizdi.

Sonuç olarak 7 Şubat seçimleri Azerbaycan için yeni bir dönemi ifade etmektedir. Bu dönemde Azerbaycan eski döneme göre daha güçlü ve istikrarlı bir devlet olacaktır. Toprak bütünlüğünü sağlamış Azerbaycan, bundan böyle ekonomik kalkınmaya öncelik veren, toplumsal dayanışmayı sağlamlaştıran, milli ve manevi değerleri önceleyen, uluslararası camiada sözüne itibar edilen, Türkfobia, İslamafobia ve neo-kolonizmle mücadele eden, Türk dünyasının ve bölgesinin güçlü aktörlerinden biri haline gelecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA