27 Kasım'da başlayan 'Saldırganlığı Caydırma' operasyonu, bu yazının yazıldığı tarih itibariyle üçüncü gününü dolduruyor. Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) öncülüğünde oluşturulan "Feth-ul Mubin" operasyon odasıyla muhalifler, neredeyse iki buçuk gün içerisinde beklenmedik bir ilerleyiş sağlayarak Halep'in dış mahallelerine kadar ulaştılar. Başlatılan operasyonu şimdilik üç cephe olarak nitelendirirsek, en hızlı ilerleyişin olduğu cephenin Halep'in batısında olduğunu söyleyebiliriz. Diğer cephenin de Halep'in güneyinde El Eys-Hader olduğu görülmektedir. Bu cepheden de ilerleyişin sürdüğü bildirilmektedir. Üçüncü cephe olarak Serakib'in olduğu görülmektedir. En büyük direncin olduğu yerlerden biri olan Serakib'de muhalifler henüz kenti kontrol edebilmiş değil.
Bugünkü ilerleyiş hattına bakıldığında muhaliflerin Halep'e ikmal yollarını kesmeyi öncelediğini, bu kapsamda da M5 yolunu büyük ölçüde etkisiz hale getirdiğini ifade edebiliriz. Ancak güneyden de bir anlamda kuşatma sağlanarak Halep'e yönelik bir harekatın olduğu görülebilir. Nitekim operasyon boyunca ilk bombalı araç saldırısının Halep'in batısındaki Yeni Halep mahallesinde yaşandığını biliyoruz. Muhaliflerin bu noktadan şehre girdikleri de görsel olarak teyit edilmiştir.
Bombalı araç saldırıları artmayı sürdürürse muhaliflerin Rusya ve İran destekli rejimin savunma hatlarının dağılmasından faydalanarak kısa sürede Halep'e girmeyi ve kontrol etmeyi hedeflediğini iddia edebiliriz. Bu nedenle önümüzdeki günlerde Halep'in mahallelerinde bir şehir savaşına tanıklık edebiliriz. Sahadan gelen bilgilere göre rejim unsurlarının kenti savunma hususunda zorlandığı görülmektedir. Aşağıdaki grafikte Halep mahallelerinin yaşadığı yıkımın derecesi, etnik ve dini unsurların varlığı yer almaktadır.
Türkiye operasyonun neresinde? Tel Rıfat hedef mi?
Operasyonun başlangıcından itibaren Türkiye'nin sahada direkt bir dahli olmadığını ifade edebiliriz. Ancak Suriyeli muhaliflere de engel olmadığı, son olarak Suriye Milli Ordusundan bazı unsurların da operasyona katıldığı biliniyor. Ancak Feth-ul Mubin operasyon odasında HTŞ'nin büyük ağırlığının olduğu ve geri kalan grupların da HTŞ ile iyi ilişkilere sahip olduğu söylenebilir. Sahada birkaç kez rejim unsurlarının Türk üslerini hedef alması neticesinde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), mütekabiliyet esaslarını uyguladı ve bunun ötesine geçmedi.
Türk yetkililer, uluslararası medyaya verdikleri demeçlerde operasyonun Soçi sınırlarına geri dönülmek üzere gerçekleştiğini belirtmişti. Ancak operasyonun çoktan bu sınırları aştığı görüldü. Operasyonun muhteviyatına ilişkin çeşitli senaryolar üretilmektedir. Ancak en olası senaryo, muhaliflerin 'Saldırganlığı Caydırma' ismini verdikleri operasyonda rejimin savunma hatlarının beklenmedik şekilde dağılmasıyla büyük bir ilerlemenin yaşanmasıdır.
Yine bu hızlı ilerleyiş karşısında SMO unsurlarının hem Saldırganlığı Caydırma operasyonuna dahil olma hem de Tel Rıfat'a yönelik askeri harekat başlatmaya yönelik askeri mobilizasyon içerisine girdiklerini gördük. Eş zamanlı olarak sahadan Rus askeri unsurların Tel Rıfat'tan çekildiğine ilişkin haberler yayıldı. Sonrasında, 28 Kasım gece saatlerinde, Rus savaş uçaklarının Mare kasabasında SMO karargahını vurması neticesinde Tel Rıfat'a yönelik operasyonun yeniden askıya alındığı görüldü. Türkiye'nin bu karar da etkili olduğu tahmin edilebilir. Tel Rıfat için Rusya ile sağlıklı iletişim kanalının olması Türkiye adına önemli.
Rusya ve İran neden savunamıyor?
Rusya, Ukrayna'yı işgal girişimi ve burada büyük başarısızlığa uğramasıyla birlikte Suriye sahasına odaklanmakta zorluk yaşadı. Çok sayıda Wagner unsuru da dahil olmak üzere Rus pilotlarını Ukrayna sahasına kaydırmak zorunda kaldı. Aynı zamanda mühimmat noktasında da tedarik sorunu içerisine girdi. Son olarak Ukrayna cephesine Kuzey Kore'den asker talep etmek durumunda kaldı.
Rusya'nın Ukrayna'yı kısa sürede kontrol etmek üzere Kiev'e düzenlediği operasyonun başarısız olması, esasen tüm Rus planlarını sekteye uğratan ilk ve en büyük etken oldu. Rusya bu şekilde kendisini büyük ve uzun süren bir savaşın içerisinde buldu. Yıllar geçmesine rağmen Rusya, savaşı nihayete erdiremediği gibi Kursk gibi bölgelerde kendi topraklarını savunamaz noktaya geldi.
Hamas'ın başlattığı Aksa Tufanı Operasyonundan bu yana İran ve desteklediği Şii milis yapılanmalar ciddi darbeler aldı. Hizbullah ve Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) lider kadrosunun hedef alınması, Suriye'de İran destekli Şii milislerin İsrail'in hava saldırılarına uğraması, Hizbullah unsurlarının çağrı cihazlarının İsrail tarafından patlatılarak binlercesinin etkilenmesi gibi başlıklar bir araya getirildiğinde İran'ın Suriye'de güç kaybettiğini rahatlıkla ifade edebiliriz.
Sonuç olarak, bölgesel konjonktür Türkiye ve Suriye muhalefeti lehine gelişti. Türkiye Bahar Kalkanı Harekâtı sürecinden bu yana İdlib'i adeta etten bir duvar örer gibi örmüştü. Bu bakımdan bu alanda faaliyet gösteren muhalifler, böylesi bir konjonktüre yönelik hazırlıklarını sürdürmüştü. Muhalif unsurların yeni teçhizatlara sahip olması, yeni el yapımı zırhlı araçların yapılması gibi sahaya da yansıyan birçok gelişme muhalifleri gece şartlarında da ilerleme sağlayabilen bir kapasiteye kavuşturdu.