Doğal kaynaklarını verimli ekonomik çıktılara dönüştürerek zenginleşen Körfez bölgesi ülkeleri, son yıllarda bölgesel ve küresel dinamiklerin de etkisiyle yeni ekonomi modelleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Körfez İşbirliği Konseyi çatısı altında buluşmuş olsalar da söz konusu ülkeler ekonomik kaygılardan ötürü milli çıkarları önceleyen ulusal kalkınma stratejileri belirlemişlerdir. Bu anlamda Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar gibi ülkeler petrol ve doğalgaz kaynaklarına dayalı olan ekonomilerini çeşitlendirmeyi başlıca hedef olarak görmektedirler.
Öte yandan bu çerçevede yürütülen politikalar kimi zaman bölge ülkeleri arasında rekabet süreçlerini de ortaya çıkarmaktadır. Öyle ki dış politikada ortak tutum içerisinde olan bölge ülkeleri dahi ekonomi politikalarında ulusal bir tutum sergileyebilmektedirler. Bu durumun en açık örneklerinden birisi Körfez bölgesinin sırasıyla birinci ve ikinci büyük ekonomisi olan Suudi Arabistan ve BAE arasında yaşanmaktadır.
Bu çerçevede, hidrokarbon kaynaklarının ihracatına dayanan ekonomilerinin çeşitlendirilmesi, ülkelerin kalkınma planlarının en temel hedefi olarak ortaya koyulmuştur. Bu bağlamda Suudi Arabistan ve BAE de kalkınma planlarını hidrokarbon ihracatına dayalı bir ekonomi yerine çeşitlendirilmiş ekonomik kaynakların araştırılması, incelenmesi ve hayata geçirilmesi amacıyla faaliyetler yürütmektedir. Ekonomik yapılarının ve devlet yapılarının benzerliği, sosyo-kültürel ortaklıkları ve aynı bölgede bulunmaları sebebiyle dönem dönem Suudi Arabistan ve BAE'nin ileriye dönük ekonomik faaliyetleri birbiriyle çakışmaktadır.
Fakat genel kanının aksine, iki ülke arasındaki ekonomik rekabet ortamı bir ülkenin tamamen diğerinin zararına faaliyet gerçekleştirmesi bağlamında sıfır toplamlı bir oyundan ziyade, bir kazan kazan stratejisi çerçevesinde de cereyan etmektedir. Bu çerçevede, Körfez içerisindeki ekonomik rekabetin artması, ekonomide inovasyonun artmasını, bölgeye dış yatırımların çekilmesini ve Körfez bölgesinin topyekün bir şekilde hidrokarbon kaynaklarına bağlılığını azaltabilir. Dolayısıyla bu süreç sonucunda, bölgenin en büyük iki ekonomisi Suudi Arabistan ve BAE de, rekabet çerçevesinde ortaya konan durumdan faydalanabileceklerdir.
İki ülke arasındaki rekabet ortamında BAE'de Dubai'nin hidrokarbon kaynaklarına bağlılığını yüzde beş oranından daha düşük aşamalara çekmesi, aynı zamanda Dubai'nin modern Ortadoğu ekonomisini temsil ettiği fikrinin yayılmasına sebep olmuştur. BAE'nin bu çerçevede 1990'lı yıllardan bu yana ekonomik kaynakların çeşitlendirilmesi politikalarını yürütmesi, Körfez içerisindeki ekonomik rekabette Suudi Arabistan ile beraber anılmasını da gerektirmiştir. Uluslararası anlamda büyük bir rekabet payına sahip olan Abu Dabi merkezli Etihad ve Dubai merkezli Emirates gibi havayolu şirketleri, Dubai'nin bir uluslararası finans merkezine dönüşmesi ve bunun yanında Abu Dabi ve Dubai menşeili toplam varlıkları 1 trilyon doların da üzerine çıkan yatırım fonlarının kurulmuş olması, BAE'yi bölgenin önemli ekonomilerinden biri haline getirmiştir. Bu anlamda yatırım fonları, bir uluslararası havayolu şirketi ve bölgesel ve uluslararası bir finans merkezi haline gelme açısından BAE'nin gerisinde kalan Suudi Arabistan, özellikle 2015 yılından itibaren bu minvaldeki politikalarını artırmıştır.
Son dönemde ise Suudi Arabistan, uluslararası şirketlerin bölgedeki genel merkezlerini Riyad ve diğer şehirlere taşımamaları halinde Suudi Arabistan kamu sektörü ile çalışamayacaklarını duyurmuştur. Bu karar temelde bölgesel rekabet çerçevesinde Dubai'yi hedef almaktayken, Suudi yetkililer de "bölgesel merkezlerin bölgede yer aldığı ülkelere baktığımızda ülkemizin bu anlamdaki olumsuz oranını düzelteceğiz" minvalindeki açıklamaları ile bu argümanı desteklemişlerdir. Nitekim Suudi Arabistan'ın bu kararına karşılık BAE de yıl içerisinde aldığı kararlar ile 50 yıllık kalkınma planını açıklamış, ülkeye yabancı yatırım çekme amacıyla farklı vize türleri geliştirmiş ve bu çerçevede bir dizi kararlar almıştır. Bu kararlara ilişkin çalışmalardan bir tanesi de BAE'de iş yapacak olan uluslararası şirketlerin bir yerel ortak seçme zorunluluğunun kaldırılmasına yönelik çalışmalardır. Her ne kadar BAE'de aile şirketleri ile yönetici aileler arasındaki sosyal sözleşmeyi zayıflatabilecek bir gelişme olarak görülse de söz konusu çalışmalar netleştiğinde, BAE'de uluslararası şirketlerin iş yapabilmesi kolaylaştırılabilecektir. BAE'nin bu anlamdaki faaliyetinin bir diğer nedeni de belirli sektörlerdeki aile şirketlerinin tekelinin kırılması ve uluslararası şirketlere dolayısıyla da yabancı doğrudan yatırıma yer açılmasıdır.
Bu minvalde, Suudi Arabistan ve BAE'nin aldığı karşılıklı kararlar ilk elde her iki ülkenin kendi ekonomik çıkarını gözetirken aynı zamanda Körfez bölgesini de bir bütün olarak ekonomik anlamda daha iyi bir noktaya getirebilecektir. Nitekim benzer süreçler Körfez'in diğer ülkelerinin kararlarında da görülmektedir. Katar, Kuveyt ve Umman gibi ülkeler sanayileşme, küresel ticaret, deniz taşımacılığı, havacılık ve savunma gibi sektörlerde birçok girişimi hayata geçirmeye çalışmaktadır. Bu noktada kritik öneme sahip hedeflerden birisi Körfez ülkelerinin ekonomilerindeki petrol-dışı sektörlerin payının uzun dönemde artırılmasıdır. Bu açıdan değerlendirildiğinde Körfez bölgesinde ekonomilerin çeşitlendirilmesi, doğrudan yabancı yatırımların artması ve bölge ülkelerinin üretim ekonomilerine dönüşmesine yönelik girişimler özellikle önümüzdeki yıllarda çok daha kritik hale gelmektedir. Suudi Arabistan ve BAE arasındaki ekonomik rekabet de bu anlamda çabaların bir ürünü olarak da görülebilir.