Mısır'daki Sisi rejimi son dönemde artırdığı gazetecilere yönelik baskı ve tutuklama dalgasında uluslararası medya kuruluşlarını da hedef almaya başlamıştır. Bunun son örneği Mısır güvenlik güçlerinin Anadolu Ajansı'nın Kahire'deki ofisine baskın düzenleyerek biri Türk, üçü Mısırlı dört gazeteciyi gözaltına alması ve ofisteki tüm teknik ekipmana el koyması olmuştur. Mısır yönetiminin resmi iletişim kanalı Devlet Bilgilendirme Servisi tarafından yapılan açıklamada baskına gerekçe olarak "yalan haber yaymak" ve "ulusal güvenliği tehdit etmek" suçlamaları getirilmiştir. Açıklamada ayrıca Anadolu Ajansı'nın yayınlarıyla Mısır'ın imajını karaladığı iddia edilmiştir. Anadolu Ajansı'nın Mısır'daki faaliyetlerinin 2013'te durdurulduğuna işaret eden açıklama kuruluşun faaliyetlerinin yasa dışı olduğunu vurgulamıştır.
Konuyla ilgili dikkat çeken husus Kahire'de yıllardır çalışmalarını yürüten Anadolu Ajansı'na faaliyetlerini durdurması konusunda herhangi bir resmi bildirim yapılmamış olmasıdır. Mısır makamlarının izni dahilinde çalışmalarını yürüten Anadolu Ajansı'nın Kahire ofisi, Türkiye'deki genel merkeze haber akışı sağlamaya devam etmiştir. Bu çalışmaları uluslararası gazetecilik ilkelerine uygun bir şekilde yapan Anadolu Ajansı dünyanın birçok ülkesinde saygın bir yayın kuruluşu olarak görülmektedir.
Mısır rejiminin baskına yönelik gerekçeleri ve açıklamaları hem Türkiye hem de küresel kamuoyu tarafından da tepkiyle karşılanmıştır. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptığı açıklamada Mısır polisinin AA ofisine yaptığı baskının kabul edilemez olduğunu belirtmiş ve gözaltına alınanların derhal serbest bırakılması gerektiğini ifade etmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Özgür Özel de "Mısır hükümeti hukuka uygun davranan bir hükümet değildir. Türkiye olarak Anadolu Ajansı'na yönelik baskın kabul edilemez" şeklinde açıklamalarda bulunarak yaşanan hadiseye tepki göstermiştir.
Baskın haberinin duyulmasının hemen ardından Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, ABD, Almanya, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ve Azerbaycan Ulusal Haber Ajansı Azertac gibi ülke ve kuruluşlar Mısır yönetimine yönelik sert açıklamalarda bulunmuşlardır. Almanya Dışişleri Bakanlığı "Anadolu Ajansı'nın ofisine yönelik baskın endişe vericidir. Mısır hükümeti gazetecilere yönelik tutumunu gözden geçirmelidir" açıklamasını yapmıştır.
Gelen uluslararası baskılar üzerine Mısır gözaltına alınan Türk vatandaşını önce serbest bırakmış daha sonra da sınır dışı etmiştir. Ofiste çalışan bir diğer Türk vatandaşı da sınır dışı edilmiştir. Gözaltında tutulan Mısır vatandaşı gazetecilerin de serbest bırakılması için girişimler devam etmektedir.
Mısır yönetiminin gazetecilere karşı keyfi uygulamaları 2013'teki askeri darbenin ardından artışa geçmiştir. Özellikle 2019'un sonlarına doğru Sisi rejiminin ülkedeki muhalif gazetecilere yönelik baskı ve tutuklama kampanyasını yoğunlaştırdığı gözlemlenmiştir. Eylül'de ülke genelinde gerçekleştirilen protesto gösterilerini takip eden aralarında Al-Akhbar, Akhbar Al-Youm, Masrawy ve Masr Al-Youm gibi medya kuruluşlarında çalışan altı gazeteci gözaltına alınmıştır. Protestoları izleyen dönemde de Sisi rejimi gazetecilere yönelik baskıcı tutumunu devam ettirmiştir. Ülkede muhalif yayın yapan ender kuruluşlardan olan Mada Masr'ın ofisine yönelik Kasım'da yapılan baskında en az altı gazeteci gözaltına alınmıştır.
Aralık'a gelindiğinde rejim karşıtı en az 22 gazeteci göz altına alınırken, bu kişilerin akıbetlerine yönelik endişeler devam etmektedir. Nitekim birçok kişiye getirilen "yalan haber yaymak" şeklindeki suçlama büyük oranda siyasi bir karardır. Yalan haber yayarak ulusal güvenliği tehdit etmekle suçlanan gazeteciler ülkedeki baskı rejiminin keyfi uygulamalarına maruz kalmaktadır.
Bu süreçte Mısır rejimi uluslararası gazetecileri ve araştırmacıları da hedef almaktadır. Bu noktada uluslararası düzeyde ses getiren olay 2019'un Şubat ayında yaşanmıştır. ABD'nin önde gelen gazetelerinden New York Times'ın Kahire büro şefi David D. Kirkpatrick'in ülkeye girişine izin verilmemiştir. Kahire Havalimanı'nda gözaltına alınan Kirkpatrick sorgulanmasının ardından sınır dışı edilerek tarifeli seferle Londra'ya gönderilmiştir. Daha önce yaşanan benzer olaylarda ABD'li araştırmacı Michelle Dunne, Tunuslu yazar Amal Grami, İnsan Hakları İzleme Örgütü Direktörü Kenneth Roth ve kuruluşun Ortadoğu ve Kuzey Afrika sorumlusu Sarah Leah Whitson da farklı gerekçelerle Kahire Havalimanı'ndan sınır dışı edilmişlerdir. Bu kişilerin ortak özelliği ise Mısır'daki Sisi rejiminin baskıcı politikalarını, insan hakları ihlallerini ve bölge siyaseti açısından büyük bir tehdit oluşturduğunu objektif biçimde uluslararası kamuoyuna yansıtıyor oluşlarıdır.
Uluslararası öğrenciler de hedefte
Uluslararası üniversite öğrencileri de Sisi rejiminin bir paranoya haline getirdiği "ulusal güvenlik" meselesi nedeniyle baskı politikalarına maruz kalmaktadır. İngiltere'nin Manchester şehrine üniversite eğitimine devam eden İngiliz vatandaşı Muhammed Fethi Abdulkasım 2018'in Aralık ayında kısa süreli ziyaret için geldiği Mısır'da ajanlık suçlamasıyla göz altına alınmıştır. Abdulkasım daha sonra serbest bırakılmıştır. 2019'un Ekim ayında İngiltere'deki Edinburgh Üniversitesi'nde eğitim gören ABD vatandaşı Aaron Boehm başkent Kahire'de gözaltına alınmıştır. Telefonunda Mısır yönetimine karşı eleştirel yazıların bulunması üzerine ajanlıkla suçlanan Boehm dört gün gözaltında kaldıktan sonra ülkeden sınır dışı edilmiştir. Edinburgh Üniversitesi olaya büyük tepki göstermiş ve değişim programı kapsamında Kahire'de bulunan dokuz öğrencisinin derhal ülkeden ayrılmalarını talep etmiştir.
2013'teki askeri darbe ile göreve gelen Sisi rejimi ülkedeki tüm muhalif grupları kapsayan bir baskı sürecini kademeli olarak uygulamaktadır. Önce Müslüman Kardeşler üyelerini hedef alan rejim, hareketi terör örgütü ilan ederek faaliyetlerini büyük oranda sonlandırmıştır. İzleyen süreçte liberal, seküler ve sosyalist gruplara yönelik baskı siyaseti yürüten rejim ideolojik ayrım gözetmeksizin ülkedeki muhalefeti tamamen sindirmiştir. Bu süreçte sivil toplum kuruluşları, sendikalar, öğrenciler, araştırmacılar ve gazeteciler gibi farklı kesimler de rejimin hedefi haline gelmiştir.
Tüm bu baskı süreçlerine rağmen Mısır'daki muhalif kitle giderek genişlemektedir. Rejimin sert politikalarına rağmen zaman zaman kitlesel gösteriler yaşanmaktadır. Bu bağlamda 2019'un Eylül ayında yaşanan gösteriler rejime karşı rahatsızlığı ortaya koymaktadır. Her ne kadar rejim bu tür gösterileri sert biçimde bastırsa da önümüzdeki dönemde Sisi karşıtı gösterilerde artış yaşanabilecektir. Sisi rejiminin baskı rejimini kalıcı hale getirme çabası Mısır'da demokrasi talebinden vazgeçmeyen kitlelerin direnciyle karşı karşıya kalmaya devam edecektir.