Dış müdahalelere, komplolara, darbelere ve gayrı milli unsurlara karşı siyasetin yanında durmak Türkiye'nin yükselen değeridir. Olan bitene bu perspektiften baktığımızda zaman zaman tökezlese ve zor zamanlar geçirse de siyasetin yanında duran kişi ve kurumların kazandığını, siyaseti boğmaya çalışanların ise kaybettiğine tanık oluyoruz.
Bugün Devlet Bahçeli'nin liderliğindeki MHP'nin içine düştüğü durumu bu pencereden değerlendirmek mümkün. Bahçeli uzun süredir başında bulunduğu MHP'yi ve bölücü terör belasından dolayı oluşan toplumsal hassasiyete borçlu olduğu seçmen desteğini hoyratça kullandı. Adeta kadir kıymet bilmeyen bir mirasyedinin elinde avucunda nesi varsa hepsini har vurup harman savurması gibi, seçmenin kendisine ve partisine vermiş olduğu desteği siyaset karşıtı eylem ve projelere harcadı. 28 Şubat'ta darbecilerin yanında yer aldı, Gezi Parkı Şiddet Eylemleri'nde tabanın sesini dinleyip siyaseti savunacağına belli belirsiz bir iki tepki hariç mahcup bir sessizliği seçti, 17-25 Aralık girişiminde tapecilerin yanında yer aldı, 7 Haziran seçiminden sonra da siyaseti kilitledi...
Bu tercihlerin neticesinde kaybedenler arasında yer aldı. Önce seçmen desteğini yitirdi ve bugün gelinen noktada partisinin meclisteki sandalye sayısı HDP'nin altına düştü. Şimdi ise liderlik koltuğunu kaybetmek üzere, hem de şimdiye kadar kendisinin hoyratça kullanmaktan çekinmediği, siyaset dışı ve düşmanı bir müdahale ile. MHP tartışmalı bir mahkeme kararı ile sonu belirsiz bir olağanüstü kongre sürecine doğru sürükleniyor. Muhtemel bir kongrede Bahçeli'nin karşısına çıkacak rakiplerinin neredeyse hepsinin farklı siyaset dışı odaklarla ilişkisi tartışılıyor.
Siyaset üzerinde ameliyat yapmaya çalışan, bunun için CHP ve MHP'ye yaklaşmaya çalışan paralel yapılanmanın sözcüleri şimdi MHP'li olmuş durumda. Yine sureti haktan gözüküp MHP'nin ve Türkiye'nin selameti için olağanüstü kongre sürecini ve Bahçeli'nin rakiplerini destekliyorlar. MHP'nin olağanüstü kongre süreci hakkında HDP'lilerin de açıklama yapmaya başlaması, Bahçeli'nin siyaset karşıtı tutumunun vahim sonuçlarını göstermesi açısından tek başına yeterli.
Siyasete bu kadar ihanet eden bir liderin ve dahası o liderlik altında muhafazakar kimliğini günden güne kaybedip seküler milliyetçi bir çizgiye kaymış olan MHP'nin bugün içine düştüğü durum çok da şaşırtıcı değil. Ancak her şeye rağmen etrafına kötü kokular saçan bu olağanüstü kongre tiyatrosunda Bahçeli ve MHP'nin olmasa da siyasetin yanında yer almak gerekiyor.
Bahçeli gibi siyasetin seyrine direnip sonra pişman olmamak; önce paralel yapının yalanlarına dört elle sarılıp sonra "Bizim paralele teslim edilecek partimiz yok" dememek; küçük hesapların çarşıya uymadığını görüp pişman olmamak için; siyasete sahip çıkmak, siyasetin yanında olmak, siyaset dışı müdahalelere her şartta direnmek gerekiyor. Bahçeli gibi başarısız liderlerin koltuklarına kök salması Türk siyasetinin kritik bir sorunudur. Ancak bu sorun siyaset dışı odakların ameliyatları ile değil siyasetin kendisi ile ve taban iradesi ile çözülmelidir.