Zeytin Dalı Operasyonu kapsamında gerçekleştirilen hava destekli kara harekatı neticesinde Afrin kent merkezi 18 Mart itibarıyla kontrol altına alındı. Böylece Afrin iki aydan kısa bir sürede PKK'dan temizlendi. Harekat boyunca uluslararası önemi haiz çeşitli think tank kurumlarının analizleri ve basın organlarının yayınlarında operasyonla ilgili yanlış ve yanlı bilgiler sunuldu. Hemen her evrede PKK/PYD inisiyatif sahibiymiş, harekatın hızını ve başarı şansını PKK tayin edebilirmiş gibi bir hava estirildi. Nitekim en son Afrin kent merkezi de PKK'dan temizlendikten sonra örgüt bu yenilgiye kılıf arayıp adeta "Kovulmadım, kendi isteğimle istifa ettim" demiş oldu ve bu absürt iddia kimi kalemlere makul geldi. Bu yazıda harekatın her evresinde yapılan yanlış ve yanlı bilgilendirmeleri ele alıp şu sıralar konuşulan "PYD Afrin'i stratejik bir tercihle terk etti, asıl şimdi kazanacak" iddiasına değinecek, örgütün bundan sonraki stratejisi olarak açıkladığı "gerilla savaşı" stratejisine giden süreci ve bundan sonrasını tartışacağım.
İlk olarak Türkiye Afrin'i PKK'dan arındırma kararını ilan ettikten sonra Ankara'nın böyle bir operasyona başlamayı göze alamayacağı söylendi. Açıklanan bu kararın bir blöf, kuru bir tehdit olduğu söylenildi durdu. Ancak Türkiye bir devlet ciddiyeti ve sorumluluğuyla müttefiklerine gerekli uyarı ve bilgilendirmeleri yaparak, aynı Fırat Kalkanı'nda olduğu gibi gayet net ve şeffaf bir şekilde tabiri caizse göstere göstere bu harekatı başlattı.
Türkiye'nin cesaret edemeyeceği söylenen operasyon başladıktan sonra ise TSK'nın ilerleyemediği, askeri kapasitesinin düşük olduğu, operasyonun başarısız olacağı iddiaları dolaşıma girdi. Sınıra yakın köyler bir bir temizlenip PKK unsurlarından arındırılırken bu sefer sınır boyundaki dağlık arazinin geçilemeyeceği söylendi. Geçildi. Akabinde TSK ve ÖSO'nun Cinderes, Raco gibi yerleşkelerdeki direnci kıramayacağı iddia edildi. Kırıldı.
Derken Fırat'ın doğusundan gelip rejim kontrolündeki bölge üzerinden Afrin'e geçen, çeşitli propaganda videoları ile dünyaya pazarlanan Amerikalı, İngiliz, İspanyol, Arjantinli pek çok yabancı militan Afrin'e giriş yaptıktan sonraki birkaç gün içinde TSK tarafından etkisiz hale getirildi. Ardından rejim yanlısı milisler rejim kontrolündeki Nubul ve Zehra üzerinden Afrin'e girip Cinderes ve Raco gibi kasabaların civarına yerleşmeye başladı. Bu destekle savaşın seyrinin değiştiği, Afrin kent merkezinde açılan Esed posterlerinin altında tecessüm eden PKK-Esed iş birliği sayesinde TSK'nın püskürtüleceği iddia edildi. Ne var ki Afrin'e doğudan giriş yapan milisler İHA'lar tarafından Afrin'in batısında konaklayacakları barınaklara kadar takip edilip imha edildi. Nitekim böylece kent merkezinden sonraki en önemli konumlar olan bu yerleşkelerde ciddi bir direnç görülmedi.
Cinderes ve Raco gibi önemli yerleşkeler bir bir ele geçirildikten sonra ise gerçek direnişin Afrin kent merkezinde olacağı söylendi. Hatta birtakım iddialara göre TSK Afrin kent merkezine -buradaki dirençten çekineceği için- girmeyecekti. Afrin kent merkezi PKK'dan kurtarılmadan daha on gün önce uluslararası basında YPG'nin özel eğitimli 1.700 savaşçısını Fırat'ın doğusundan Afrin'e kaydırdığı bilgisi(!) geçildi. Ancak TSK ve ÖSO güçleri Afrin'e girdiğinde karşısındaki manzara boş mevziler, içleri tıka basa mühimmat dolu halde terk edilmiş cephanelikler, erzak kolileri istiflenmiş YPG ofisleri ve dağınık şekilde Afrin çıkış yollarına serpilmiş, bir kısmı teslim olan bir kısmı da kaçmaya çalışırken yakalanan YPG militanlarından ibaretti. Anlaşılan o ki değil şehre 1.700 yeni savaşçı sokmak, PYD/PKK kenti uzun süre savunabilmek için hazırladığı erzak ve mühimmat depolarına rağmen içerdeki militanlarını bile cephede tutamadı.
Nitekim Afrin'in PKK'dan arındırılması sürecinde birbiri ardına sönen bu "direniş" güzellemelerinin ardından YPG yeni "strateji"sini açıkladı. Geçtiğimiz yıla kadar PYD'nin (eş) başkanlığını, son bir yıldır da Avrupa ile diplomatik temaslarını yürüten Salih Müslim ve örgütün Irak'taki yöneticilerinden Nurettin Demirtaş'a göre bu yeni strateji "gerilla savaşı" olacak. Ancak unutulmamalı ki bu yöntem PKK için hiç de yeni değil. PKK'nın Afrin'de ne yapacağını öngörmek için şimdiye kadar ne yaptığına bakmak yeterli.
PKK'nın gerilla savaşı dediği ne?
PKK Türkiye sınırları içinde hiçbir zaman alan tutup kendince bir düzen kuramadı. Bundan dolayı başlıca asimetrik savaş yöntemleri olarak kırsalda gerilla savaşı, şehirlerde terörizme sarılageldi. Hatta HPG yöneticisi Murat Karayılan'ın kitabında belirttiği üzere bir dönem kırsaldaki terör örgütü militanlarına sadece 120 adet mermi veriliyordu ki karşısında hiçbir şansa sahip olmadıkları TSK güçleriyle mevzi savaşına girmesinler.
Tabii PKK'nın gerilla savaşından ne anladığını da burada açmak gerekiyor. PKK kalekollar faaliyete geçmeden önceki dönemde Dağlıca, Aktütün, Alan gibi sınır karakollarına saldırırdı. İHA'lar ve kalekollar sonrası dönemdeyse PKK EYP, canlı bomba ve bombalı araçlarla güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza kayıp verdirmeye çalışırken ateşli silahlarla gerçekleştirdiği eylemlerde öğretmenler, çarşı iznindeki silahsız askerler, bölgedeki AK Parti'li Kürtler gibi yumuşak hedefleri tercih etti. Sadece 2016 yazından sonraki bir yıl zarfında 10'un üzerinde AK Parti'li Kürt (milletvekili adayı, ilçe başkanı, ilçe gençlik kolları başkanı vb.) PKK tarafından kaçırılıp infaz edildi. Gerilla savaşı PKK repertuarında işte bundan ibarettir. Yolunu kestiği köy öğretmeni Necmettin'i katledip Munzur Çayı'na atar, Van'daki AK Parti'li ilçe başkan yardımcısı Aydın Muştu'yu çocuklarının önünde öldürür, polis memuru Salih Eroğlu'nu hamile eşi ve 3 yaşındaki çocuğunun önünde katleder ve kaçar. PKK'nın "gerilla savaşı" dediği "vur-kaç" taktiği budur. Kırsalda kalekola saldıramayan, İHA'dan saklanamayan PKK silahsız vatandaşlarımızı vurup kaçar. Afrin'de de yapmak isteyeceği budur. Kent içinde ve kırsalda tuzakladığı patlayıcılar bir yandan Afrin ahalisini bir yandan da silahlı güçlerimizi katletme tehlikesi ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra Afrin'de TSK'yla barışık Afrinliler de Kürt, Arap, Türkmen fark etmeksizin katledilmeye çalışılacaktır. Bu şiddet yöntemi Türkiye için yeni değil. Bu yöntemle kırk yıldır Türkiye sınırları içinde bir köy bile "kurtaramayan" PKK Afrin'i de bu yöntemle geri alamayacaktır elbet. Ancak Türkiye bundan böyle Afrinli Necmettin öğretmenleri, Aydınları, Salihleri koruma yükünü de omuzlamıştır. Türkiye'nin Afrin'deki meselesi şehri yeni bir PKK işgalinden korumak değil, Afrinli kanaat önderlerini, öğretmenleri, siyasileri, tuzaklanmış patlayıcılardan habersiz koşturan çocukları PKK cinayetlerinden korumaktır.