İspanya 23 Temmuz'da gerçekleşen seçimlerle birlikte önemli bir süreci geride bıraktı. Parlamentonun üst kanadı Senato ve alt kanadı Temsilciler Meclisi için seçimler normalde bu yılın sonunda gerçekleşecekti. Ancak 28 Mayıs 2023'te yapılan yerel seçimde iktidardaki Sosyalist İşçi Partisi'nin (PSOE) beklediği sonucu alamaması ve muhalefetteki sağ partilerin beklenenin ötesinde oy kazanması üzerine Başbakan Pedro Sanchez, daha fazla kan kaybı yaşamamak için genel seçimin erkene alınması yoluna gitti. Buna karşın seçim sonuçları gösteriyor ki ne Sanchez'in partisi ne de liderlik ettiği sol blok, dışarıdan desteğe gerek duymadan hükümeti kurabilecek yeterli milletvekili sayısına ulaşabildi.
Seçim Sonuçlarının Anlamı
İçişleri Bakanlığı, nispi temsil sisteminin ve yüzde 3'lük barajın uygulandığı seçime katılım oranını yüzde 70 olarak açıkladı. Sıcak yaz ayları, tatil sezonu ve İspanyolların günlük siyasete ilgisizliği dikkate alınırsa 37,5 milyon seçmenin yüzde 70'inin sandığa gitmesi gayet yüksek bir oran olarak görülebilir. Daha önemlisi bir önceki seçimde 89 milletvekili çıkarıp ana muhalefet görevini üslenen merkez sağın partisi Halk Partisi (PP), bu seçimde büyük bir başarı sergileyerek yüzde 33 oyla 136 milletvekili çıkardı. PP böylece yarışı az bir farkla ilk sırada tamamladı. Bir önceki seçimde 120 milletvekili çıkaran iktidar partisi PSOE ise büyük bir başarı ortaya koyamasa da bu seçimde yüzde 31,7 oyla 122 milletvekili çıkarak ikinci parti oldu.
Nasıl bir sonuç elde edeceği merak edilen aşırı sağcı Vox, Mecliste daha önce sahip olduğu 52 sandalyenin 19'unu kaybedip 33 sandalye almasına rağmen üçüncü büyük parti olmaya devam etti. Ancak ciddi bir oy kaybı yaşadığı için PP ile ikili koalisyon hükümeti kurma fırsatını kaçırdı. Seçim sürecinde PSOE'nin hükümet ortağı olarak adlandırılan Sumar ise 31 sandalye ile dördüncü sırayı aldı. Son olarak Katalunya merkezli partiler Junts ve ERC 7'şer sandalye alabildi. 350 sandalyeden oluşan Temsilciler Meclisi için kalan 14 sandalye ise diğer partiler tarafından paylaşıldı. Ayrıca 208 üyesi genel seçimle belirlenen 266 sandalyeli Senatoya PP 120, PSOE 72 ve diğerleri 16 temsilci gönderecek. Nereden bakılırsa bakılsın bu sonuçlar İspanya'daki seçimlerden en fazla kazanç sağlayan tarafın merkez sağ, en fazla kayıp yaşayan tarafınsa aşırı sağ olduğunu gösteriyor.
Bunların yanı sıra hiçbir parti Mecliste tek başına hükümeti kurmak için gerekli olan 176 sayısına ulaşamadı. Böylece sandıktan İngilizlerin askıda/ asılı parlamento (hung parliament) olarak adlandırdığı belirsizlik sonucu çıktı. Bu nedenle mecburen koalisyon kurulması gerekiyor. Koalisyon lideri olabilecek iki parti bulunuyor: PP ya da PSOE. Ancak PP'nin hükümeti kurma şansı daha az; çünkü Vox ile ittifak yapsa bile toplam milletvekili sayısı 169'da kalıyor. Güvenoyu için 7 milletvekilinin daha destek vermesi lazım fakat diğer partiler PP-Vox koalisyonuna karşı çıkıyor. Bu noktada önemli bir husus olarak not etmek gerekir ki eğer PP-Vox öncülüğünde bir koalisyon hükümeti kurulursa aşırı sağ İspanya'da yaklaşık yarım asır sonra yeniden iktidara gelmiş olacak.
Hükümeti kurabilecek diğer parti PSOE de benzer bir durumun içerisinde. PSOE, Sumar ile ittifak yapsa bile toplam 153'te kalıyor. Hükümeti kurabilmeleri için dışarıdan 23 milletvekilinin desteğine ihtiyaçları var. Bu noktada PSOE-Sumar ikilisi, sadece Katalunya ve Bask bölgesindeki partileri ikna edebilirse yeni hükümeti kurabilir. Ancak Katalanların eski Başbakanı Carles Puigdemont'un destek verdiği Junts, seçim sürecinde PSEO-Sumar koalisyonuyla arasına mesafe koydu ve seçim sonrasında olası bir hükümette yer almama yönünde sinyal verdi. Yine de PSEO-Sumar ikilisinin Junts'u ikna etme ihtimali yüksek; çünkü yeniden erken genel seçime gidilirse bunun PP ve Vox'a yarar sağlayacağı düşüncesi hâkim.
Öte yandan resmi seçim sonuçları önümüzdeki ay ilan edildikten sonra yeni milletvekilleri ve senatörler mazbatalarını alacak ve iki kamaralı Parlamento açılacak. Devlet Başkanı Kral Felipe'nin hükümeti kurma görevini önce seçimin galibi PP lideri Alberto Nunez Feijo'ya vermesi bekleniyor. Eğer Feijo, hükümeti kuramaz ya da kurup Meclisten güvenoyu alamazsa görevi mecburen iade edecek. Bu durumda Kral Felipe'nin hükümeti kurma görevini PSOE lideri Sanchez'e vermesi gerekecek. O da hükümeti kuramazsa Meclis feshedilecek ve yılsonunda yeniden erken genel seçime gidilecek. Bu da ülkedeki belirsizliğin uzamasına sebep olacak.
Aşırı Sağ Zayıfladı Ama Yok Olmadı
Seçim sürecinde adından sıklıkla bahsettiren aşırı sağ parti Vox'un aldığı sonucu özel olarak değerlendirmek gerekiyor. 2019'daki genel seçimde yüzde 15 oyla 52 milletvekili çıkaran Vox, bu seçimde 3 puanlık oy kaybı yaşadı ve yüzde 12 oyla sadece 33 çıkarabildi. Bu sonuç, öncelikle ülkede aşırı sağa olan toplumsal talebin azaldığına ve bir önceki seçimde aşırı sağa oy veren seçmenin merkez sağa yöneldiğine işaret ediyor. Zira 2019 ve 2023 seçim sonuçları coğrafi olarak mukayese edildiğinde Vox'un oy kaybı yaşadığı yerlerde PP'nin oyunu artırdığı görülüyor. Dolayısıyla 2023 seçimleri İspanya siyaseti açısından aşırı sağın zayıfladığı ve merkez sağın güçlendiği bir seçim olarak okunabilir.
Aşırı sağın iktidardan uzaklaşması, İspanya'nın ötesinde Avrupa siyasetinin geleceği açısından olumlu bir gelişme olarak yorumlansa da Vox'un geçen seçimde olduğu gibi bu seçimde de en çok oy alan üçüncü parti olduğunu unutmamak lazım. Dahası seçimlerdeki başarı grafiği inişli çıkışlı bir seyir izlese de Vox nezdinde aşırı sağın varlığı İspanya siyaseti açısından artık yapısal bir gerçeklik haline gelmiş durumda. Yani İspanya için aşırı sağ bir anomali olmaktan çıkalı uzun zaman oldu. Bu nedenle Vox, önümüzdeki süreçte var olmaya ve hem İspanya hem de Avrupa siyasetini etkilemeye devam edecek.
Türkiye-İspanya İlişkilerinin Geleceği
23 Temmuz'daki sonuçlar ekseninde Türkiye-İspanya ilişkilerinin geleceğine dair de birtakım çıkarımlarda bulunulabilir. Bu bağlamda öncelikle belirtmek gerekir ki Türk-İspanyol ilişkileri uzun yıllardır olumlu yönde seyrediyor ve ikili ilişkilerin gündemini meşgul eden ciddi bir bölgesel ya da küresel problem yok. Bunda iki ülkenin yürütme organlarının sık sık bir araya gelerek diyalog kanallarını açık tutması ve iki devleti rekabete sürükleyecek bir konunun olmaması önemli role sahip.
Ayrıca İspanya, Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinin aksine Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı çıkmıyor. Tam tersine Madrid yönetimi, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine aktif destek veren ülkelerin başını çekiyor. Türkiye'nin Kovid-19 salgının ilk günlerinde İspanya'ya hibe ettiği sağlık ekipmanları ise ülke gündemindeki yerini hala koruyor. Dahası Madrid yönetimi, yine Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinin aksine terör örgütleri PKK ve FETÖ'ye bilinçli bir destek sağlamıyor. Bu da Ankara'yı memnun ediyor. Dolayısıyla ikili ilişkileri bozma tehdidi içeren herhangi bir siyasi gündem yok. Son olarak yeni hükümeti liderlik etmesi beklenen iki büyük merkez parti PP ve PSOE'nin Türkiye aleyhinde bir tutumunun söz konusu olmadığını not etmek lazım.
Diğer taraftan Türkiye-İspanya toplam ticaret hacmi son yıllarda artış eğilimi gösteriyor. Ticaret hacmi geçen yıl 16,6 milyar dolara ulaşarak 20 milyar dolar hedefine iyice yaklaştı. Türkiye, geçen yılın verilerine göre İspanya ile ticaretinde 2,6 milyar dolar fazla verdiği için avantajlı konuma sahip. İki ülke toplumunun birbirleriyle ilgili olumlu intibaı, karşılıklı turizm verilerinin olumlu seyri ve iki ülke arasındaki profesyonel spor faaliyetlerinin yoğunluğu; Türkiye ve İspanya arasındaki sivil bağların diri kalmasını sağlıyor. Tüm bunlara dayanarak İspanya'da kurulacak hükümetin yapısından bağımsız olarak Türkiye-İspanya ilişkilerinin yeni dönemde de karşılıklı güven ve müşterek fayda ekseninde ilerleyeceği rahatlıkla söylenebilir.