ABD'nin Afganistan'dan askeri olarak çekilmesi, bununla birlikte Irak'taki ve diğer bölge ülkelerindeki askeri varlıklarını azaltması bir takım tartışmaları beraberinde getirdi. Bu tartışmalardan birisi ABD'nin çekilmesi ile bölgede doğacak güç boşluğunun Rusya ve Çin gibi aktörler tarafından doldurulması ihtimalini kapsamaktadır. Bir ikinci tartışma ise bölgedeki ABD ortaklarının –ABD'den temelde vazgeçilmese de- yeni alternatif ortaklar arayışını kuvvetlendirmeleridir. Bu minvalde, Körfez ülkelerinin son haftalardaki faaliyetleri dikkate değer bir eğilim oluşturmaktadır. Körfez ülkeleri, ABD'nin güvenlik garantörlüğü durumunun sorgulandığının farkında bir şekilde yeni ortaklar ve alternatifler ararken bir yandan yine de ABD ile ilişkilerden maksimum verimi alma gayreti içerisindeler.
Suudi Arabistan ve BAE gibi Körfez ülkeleri, ABD'nin bölgesel politikalardaki ritim değişikliğinden en çok etkilenen ülkeler oldular. Bu minvalde meydana gelen gelişmelere bakılırsa, her iki ülkenin de gerek Avrupa gerekse de Asya ülkeleri ile ilişkilerini çeşitlendirip, geliştirmeye başladıkları görülmektedir.
Suudi Arabistan'ın Ortaklık Arayışları
Bu minvalde, 24 Ağustos 2021 tarihinde Suudi Arabistan ve Rusya savunma bakan yardımcıları arasında bir askeri ortaklık anlaşması imzalandı. Suudi Arabistan'ın Rusya ile kısa sürede gerçekleştirdiği bu askeri ortaklık anlaşması ve sonrasında iki ülke arasındaki askeri ilişkilerin geliştirilmesinin hedeflendiğinin açıklanması, Suudi Arabistan nezdinde ABD'nin alternatiflerinin olduğunun mesajının verilmesi ile ilgiliydi. Bununla birlikte konuya dair bir diğer ihtimal ise, Rusya ile askeri ilişkilerin artırılarak, ABD'nin tekrardan Suudi Arabistan ile askeri ilişkilerini yoğunlaştırmasının sağlanmasıdır. Birbirine yakın iki ihtimalin de aynı oranda geçerlilik olasılığının bulunduğu ifade edilmelidir. Fakat ABD'nin Rusya-Çin-İran arasındaki askeri işbirliğine binaen gerçekleştirilecek deniz tatbikatlarından haberdar olduğu bir konjonktür içerisinde, Suudi Arabistan'ın Rusya'ya ne kadar alternatif rolünü atfedebileceğini de hesapladığı tahmin edilebilir. Bu anlamda Suudi Arabistan'ın Rusya'dan S-400 hava savunma sistemlerini satın alma işlemini gerçekleştirmesi ihtimali de masada bulunmak ile birlikte, yüksek oranda olası gözükmemektedir.
Rusya'nın yanında Suudi Arabistan son günlerde Çin ve Hindistan ile de yakın temaslar kurmakta ve ikili ilişkilerde önemli stratejik, ekonomik ve ticari gelişmeler yaşanmaktadır. Asya'da alternatif rotaların denenmesi ve var olan ortaklıkların geliştirilmesi aynı zamanda Asya ülkeleri açısından da bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Körfez ülkelerinden önemli oranda hidrokarbon ithalatı gerçekleştiren Çin, aynı zamanda bu ülkelere yönelik ticari faaliyetlerini artırmaktadır. Nitekim bu minvalde ticari ilişkilere bakıldığında, Ağustos ayını takip eden 9 aylık süreç içerisinde Çin'e en büyük miktarda ham petrolü sağlayan üretici yine Suudi Arabistan oldu. İki ülke aynı zamanda ticari ilişkilerinde petrol-dışı sektörleri de geliştirmekte kararlı gözüküyor.
Bunun yanında Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, geçtiğimiz hafta Hindistan başkenti Yeni Delhi'ye üç günlük bir ziyaret düzenledi. Hindistan da, Suudi Arabistan'ın ekonomik ve yatırım ilişkilerini geliştirdiği bir ülke. İki ülke yetkililerinin görüşmesi sırasında bölgesel meseleler ve Afganistan'da Taliban hükümeti ele alınsa da, ekonomik ve ticari konularda da mutabık kalınmış olması kuvvetle muhtemeldir. Nitekim henüz geçtiğimiz yıllarda Veliaht Prens Muhammed bin Selman Hindistan'a bir ziyaret düzenlemiş ve toplamda 100 milyar dolarlık yatırımların belirli sürelerde Hindistan'a gerçekleştirileceğini ifade etmişti.
BAE'nin Ortaklık Arayışları
Suudi Arabistan'ın yanında ABD'nin alternatifi olarak Asya ve Avrupalı ortakları ile ilişkilerini geliştiren ve yeni ortaklar arayan bir diğer ülke de BAE. Körfez monarşisi BAE'nin Çin ile geliştirdiği teknolojik ve askeri ilişkiler öyle yoğun seviyeye yükseldi ki, artık iki ülke arasındaki ilişkilerin boyutu ABD-BAE ilişkilerinde sorunlar yaşanmasına sebep olmaktadır. Yakın zamanda Çinli BGI firması ile Abu Dabi yönetici ailesi El-Nahyan ailesine yakın bir firma olan G-42'nin ortaklığında bir aşı merkezi kurulmuştu. Bu minvalde, ABD'nin BAE'deki diplomatik misyon çalışanlarına aşı servisi sunmayı teklif eden BAE, ABD tarafından kibarca reddedilmişti. Nitekim bu meselenin ardında ABD'nin Çin-BAE ilişkilerinin gelişmesine yönelik tepkisi olduğu ve ABD'nin gizlilik ile ilgili kaygılarının olduğu ifade edilebilir. Bunun yanında BAE'nin ABD tarafından yasaklanan HUAWEI firmasına çeşitli 5G projelerini tahsis etmesi, ABD'nin söz konusu kaygılarını artırmıştı. Kimilerine göre Suudi Arabistan'ın ve BAE'nin Asyalı ortaklara teknoloji ve askeri anlamda daha fazla yanaşmasının nedeni ise ABD'nin güvenlik garantörlüğü kapsamında Körfez ülkelerine sağlayabileceği askeri teçhizatlardır. BAE'nin ABD'den F-35 savaş uçaklarını alma sürecinde de BAE'li üst düzey yetkililer anlaşmanın sağlanamaması durumunda farklı alternatiflere yönelimin gerçekleşebileceğini ifade etmişlerdi.
Birçokları da BAE'yi ABD ve Çin rekabetinin Ortadoğu boyutunun gerçekleştiği yerlerden birisi olarak değerlendirmektedir. BAE'nin gerek Çin ile son dönemlerde geliştirdiği teknolojik ve askeri işbirliği, bölgenin geleneksel güvenlik garantörü ABD ile ilişkilerinde de gerginlikler ortaya çıkarıyor. BAE gibi Körfez ülkelerinin Çin ile ilişkilerini geliştirip çeşitlendirmesinde, ABD'de son 10 yıllarda keşfi gerçekleştirilen kaya gazı rezervlerine binaen Körfez'den hidrokarbon ithalatının aşamalı bir şekilde azalması da önemli rol oynamıştır. BAE ve Çin arasında 2018 yılında kapsamlı stratejik ortaklık anlaşmaları imzalanmıştı. Fakat Çin'in Ortadoğu'da Körfez bölgesinin askeri güvenliğini sağlama hevesinde değil, Körfez ülkeleri ile teknoloji alanında, askeri alanda, yenilenebilir enerji alanında, yapay zeka alanında ilişkiler geliştirmek istediğini belirtmekte fayda var.
BAE'nin Asya'da ilişkilerini geliştirdiği tek aktör Çin değil. Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan'ın ziyaretine benzer şekilde BAE'nin Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Thani Al Zeyoudi de bir heyet ile Hindistan'a ziyaret gerçekleştirdi. İki ülke bu ziyaret çerçevesinde pandemi öncesi 40 milyar dolar olan ikili ticaret hacmini 5 yıl içerisinde 100 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini ifade ettiler. Aynı zamanda iki ülke kapsamlı bir ekonomik ortaklık anlaşması imzalamayı da müzakere ediyor. BAE bu kapsamlı ekonomik ortaklık anlaşmasının bir benzerini de Endonezya ile müzakere etmeye devam ediyor.
Asyalı aktörlerin yanında BAE, bu hafta içerisinde Fransa ve İngiltere gibi aktörler ile de temaslarını artırdı. Muhammed bin Zayid'in öncülük ettiği heyetlerin gerek Paris ve gerekse Londra'da temel hedefi, ekonomik ilişkiler, dış yatırımların karşılıklı olarak artırılması ve ortak siyasi pozisyonların güçlendirilmesiydi. BAE'li yetkililer kısa zamanda İngiltere'ye gerçekleştirilecek yatırımların 10 milyar doları aşabileceğini ifade etti.
Sonuç olarak, gerek Suudi Arabistan gerekse BAE'nin ABD'nin bölgedeki azalan etkisini telafi etmek amacıyla Avrupalı ve Asyalı ortaklar ile ilişkileri geliştirme yoluna gittikleri görülmektedir. Fakat her iki ülke de, geleneksel garantörlüğün verdiği yapısal gereklilikler sebebiyle tamamen ABD'den bağımsız bir yakın gelecek dahi tahayyül etmemekte ve kısa dönemli stratejiler uygulamaktadır.