Yapay Zekanın (YZ) hızla gelişimini sürdürdüğü günümüzde, teknoloji şirketleri bu teknolojik gelişmelere ayak uydurmak için çaba sarfetmektedir ve bir diğer taraftan hükümetler yapay zekanın potansiyel olumsuz etkilerinden vatandaşlarını korumak amacıyla bu teknolojik gelişmeleri düzenlemeye çalışmaktadır. Özellikle üretken yapay zeka gibi önemli gelişmeler, hükümetlerce bu teknolojinin kullanımına ve etkilerine dönük politika tartışmalarında merkezi bir konumda yer almaktadır. Uluslararası sistemdeki her aktör, yapay zekanın inkar edilemez bir gerçek olduğunun ve dikkatle ele alınması gereken bir konu olduğunun altını çizmektedir.
Bu bağlamda, teknoloji uzmanları dahil olmak üzere konu bağlamında birçok uzman, yapay zekanın geri dönülemez bir noktaya ulaşmadan önce düzenlenmesinin kesin bir gereklilik olduğunu vurgulamaktadır. Yapay zekanın denetimsiz kullanımının bireyler, toplumlar ve küresel sistem için ciddi tehditler oluşturduğuna dair birçok uyarı farklı kurum ve kuruluşlarca yapılmıştır ve karar mercileri için bu potansiyel tehlikelere dikkat çekilmiştir. Teknolojik ilerlemenin hız kazanması ve düzenlemelere yönelik artan arz nedeniyle, devletler ve organizasyonlar, yapay zekanın kullanımına yönelik potansiyel önleyici düzenlemeler üzerinde tartışmalar başlatmıştır.
30 Ekim 2023 tarihinde, Başkan Biden, Amerika Birleşik Devletleri'nde yapay zeka kullanımına dair bir yol haritası çizen önemli bir adım atmıştır. Bu adım, yapay zekanın potansiyellerini korurken teknolojiyle ilişkilendirilen riskleri minimize etmeyi hedeflemektedir. Bahsi geçen bu başkanlık emrinde yapay zeka teknolojilerinin geniş kullanım potansiyeli ve etkilerini içeren bir dizi kritik konu değerlendirilmiş ve birçok öneri sunulmuştur. Böylece Amerikan vatandaşlarının yapay zeka sistemlerinin olası risklerinden korunması için yeni bir yapay zeka güvenlik anlayışının ve güvenlik standartlarının oluşturulmasının kapısı aralanmıştır.
Başkanlık emri, Kongreyi vatandaşların gizliliğini güven altına alacak olan iki taraflı veri gizliliği yasasını kabul etmeye davet etmektedir. Emir aynı zamanda eşitlik ve medeni hakların geliştirilmesini de öncelemekte ve bu haklara dikkat çekmektedir. Emir kapsamında, yapay zekanın sorumsuzca kullanımının adalet, sağlık ve barınma gibi kritik başlıklarda toplumda ayrımcılığı, önyargıyı ve istismarı şiddetlendirebileceğine dikkat çekilmektedir. Emirde bir diğer kritik odak noktası ise iş ortamlarında artan iş yeri gözetimleri, işçi-işveren arasında yükselen önyargılar ve yapay zeka uygulamaları nedeniyle oluşacak iş kayıplarıyla ilişkilendirilen tehlikeler olmuştur.
Başkanlık emri her ne kadar öncelikle ulusal meselelere odaklanmış olsa da emir kapsamında küresel konulara da temas edilmiştir. Emirde ABD'nin uluslararası liderliğinin desteklenmesi için yapay zeka kapsamında iş birliği sağlayan ikili, çok taraflı ve paydaş platformlarda gerek duyulan temasların genişletilmesine dikkat çekilmiştir. Konu dahilinde uluslararası ortaklarla iş birliği içinde yapay zeka standartlarının belirlenmesinin gerekliliği vurgulanmıştır. Başkanlık emri inovasyonunun ve pazar içi rekabetin teşvik edilmesi gerekliliğinin de altını çizmektedir. Yapay zeka araştırmalarının hızlandırılması ve rekabetçi bir pazarın oluşturulmasını tavsiye etmenin yanı sıra, emir kritik alanlarda yüksek vasıflı göçmenler ve yabancılar için Amerika Birleşik Devletleri'nde eğitim, barınma ve çalışma fırsatlarının genişletilmesinin önemini özellikle vurgulamıştır.
Görülebildiği üzere, bu karar sadece iç meselelere değinmekle kalmamaktadır ve aynı zamanda müttefikler arasındaki iş birliğini ve Amerika'nın yapay zeka alanındaki küresel liderliğini ele alarak uluslararası konuları da değerlendirmektedir. Karar Amerikan vatandaşlarının yapay zekanın kötü niyetli uygulamalarından korumasına odaklı gibi görünse de bahsi geçen bu emir daha derin bir başlığı içermektedir. Bu başlık şüphesiz, yapay zeka standartlarının ABD tarafından belirlenmesi ve böylece uluslararası yapay zeka geliştirme-uygulama-yönetimi yarışında üstünlüğün elde edilmesidir. Bu yaklaşım içerisinde, bir devletin belirli bir alanda standartları belirlemesiyle alan içi hakimiyeti elde edeceği kabul edilmektedir. Devletlerin yapay zeka düzenlemelerindeki yaklaşımları ve seçimlerinin teknolojinin gelecekteki gelişim rotasını şekillendireceği ve uluslararası ilişkileri derinlemesine etkileyeceği kolaylıkla söylenebilmektedir.
Biden yönetimi bir süredir yapay zeka düzenlemelerinde kritik bir gereklilikle karşı karşıya kalmıştır. Bu gereklilik, ABD'nin diğer ülkelerin önünde olduğu kabulünün açık bir anti tez ile yanlışlanabilmesinden kaynaklanmaktadır. Özellikle AB Yapay Zeka Yasası, Çin'in mevcut düzenlemeleri ve İngiltere'nin yapay zeka güvenliğinde liderliği elde etme çabaları bunun örneklerinden yalnızca bir kaçıdır. Rakip ülkeler ve kurumsal girişimler tarafından öncülük edilen bu hızlı küresel ivme, ABD'nin yapay zeka gibi kritik bir teknolojide liderliğini sürdürebilmesi için hızla harekete geçmesi gerektiğinin göstergesidir.
Bu çerçevede, her ne kadar belirtilmese de yapay zeka hakkında standartları belirleme konusunda devam eden sessiz bir rekabet bulunmaktadır. Özellikle standartları belirleyen ve bu standartları en geniş coğrafyalara yaymayı başaran aktörler, yapay zekanın gelişiminde ve uygulanmasında avantajlı bir konumda olacaktır. ABD'nin yapmaya çalıştığı şey, bu alandaki üstünlüğünü sürdürmesini sağlayacak olan küresel bir yapay zeka düzenleme/yönetim şablonu oluşturmaktır. Bu nedenle başkanlık emri, ABD ve müttefikleri arasındaki ortaklığa büyük bir vurgu yapmaktadır ki aslında bu yaklaşım Biden tarafından diğer dış politika başlıklarında da izlenmektedir.
Bu başkanlık emrinin sadece Amerikan vatandaşlarını koruma ile ilgili olmadığını, küresel yapay zeka rekabetiyle ilgili olduğunu yansıtan bir diğer unsur, kararda Savunma Üretim Yasasının yer almasıdır. Bahsi geçen yasa dahilinde, sivil ve askeri amaçlar için kullanıma açık yüksek performanslı yapay zeka geliştiricilerinin ulusal güvenlik, ekonomik güvenlik ve halk sağlığına dönük riskler oluşturduğu düşünüldüğünde araçlarının/uygulamalarının kritik ayrıntılarını ve güvenlik test sonuçlarını ABD hükümetine ifşa etmesi gerekli kılınmaktadır. Konu dahilinde belirtilmelidir ki Savunma Üretim Yasası kriz ve ulusal acil durum zamanlarında devlet başkanına yerel sanayi tabanını şekillendirmeye dönük geniş bir yetki alanı vermektedir. Kore Savaşı sırasında 1950 yılında kabul edilen bu yasa, ulusal savunma için gereken kritik malzemelerin, ekipmanların ve hizmetlerin erişilebilir kılınmasını sağlamaktadır. Savunma Üretim Yasası özellikle savaş, ulusal acil durumlar veya ulusal güvenlik çıkarlarının söz konusu olduğu durumlarda ülkenin endüstriyel ve teknolojik kapasitesini güçlendirmek için bir araç olarak kullanılabilmektedir. Bahsi geçen başkanlık emri ile yapay zeka teknolojisinin bu yasa dahiline alınmasıyla Amerika'nın ulusal güvenliğinin ve uluslararası rekabetteki üstün pozisyonunun korunmasının başkanlık emrinin temel amaçlarından olduğu söylenebilmektedir.
Alınan bu karar, Amerika ve Çin'in başlıca oyuncuları olarak yer aldığı uluslararası yapay zeka yarışı bağlamında incelenmelidir. Ayrıca konu bağlamında, yeni Amerikan yaklaşımı ile Çin'in stratejisi arasında bir paralellik bulunmaktadır. Çin'de yürütülen ve ulusal güvenlik çıkarları dikkate alınarak merkezi yönetimin teknoloji geliştiricilerini ve teknoloji çıktılarını yönlendirebildiği yaklaşım ile ABD'nin ortaya koyduğu düzenlemenin arasında önemli benzerlikler bulunmaktadır. Bu hem ABD'nin hem de Çin'in yapay zeka alanındaki liderlik iddialarını güçlendirmeye yönelik bir çabadır ve uluslararası arenada etkileyici bir rekabete işaret etmektedir.
Yayımlanan bu başkanlık emrinin efektifliğini değerlendirmek için biraz daha zaman gerekmektedir çünkü verilen bu emrin başarısı bürokrasi tarafından verilen desteğe bağlı olacaktır. Ancak, bu kararın, süregelen küresel yapay zeka yarışı içinde Amerikan yaklaşımını aydınlatan erken bir yol haritası olarak görülebilmektedir. Bu direktif, mevcut yönetimin büyük teknoloji şirketlerinin güçlerini sınırlayan daha proaktif ve iddialı bir rol benimsemeye istekli olduğunu göstermektedir. Bu, ABD'nin yapay zeka düzenlemelerinde ve yönetiminde çok daha fazla liderlik üstleneceğinin bir göstergesidir.