Metaverse, özellikle Mark Zuckerberg'in konuya yönelik ilgisini açıklamasıyla, son ayların ana gündemlerinden birisi haline gelmiştir. Nitekim son günlerde Metaverse'de büyükelçilik açan devletler (Barbados örneğinde olduğu gibi), sanal mağaza açan birçok marka (örn. Samsung, H&M, Walmart) ve hatta turlara açılan şehirlerle (Los Angeles, Bari, Helsinki ve Ankara) karşılaşıyoruz. Buna ek olarak, bir çok kişi Metaverse'in ne olduğu konusunda net bir düşünceye sahip olmasa da bir çok kişi OVR, Decentraland veya The SandBox gibi metaverse platformlarında sanal arazi satın almak için milyonlar ödemektedir.
Aynı şekilde, Metaverse'in geleceği hakkındaki görüşler ise bu konuda çok hevesli ve umutlu olanlardan, insanlara ve onların güvenliğine getirdiği zorluklar hakkında şüpheci olanlara kadar değişmektedir. Aslında, Metaverse oluşumunun henüz başlangıç aşamasında olduğu ve tam teşekküllü bir Metaverse'ün gelişinin birkaç yıl alabileceğini düşünürsek, bize sunduğu fırsatlara veya zorluklara karşı bir duruş sergilemek için henüz çok erken olduğunu söyleyebiliriz.
Tek bildiğimiz, Metaverse'ün hala oluşturulmakta olduğu ve yaşamın fiziksel ile dijital alanlarını birleştirmeyi amaçladığıdır. Aslında bir şekilde kripto para kullanarak ya da sanal bir konsere katılarak bu deneyimin bir parçası olmuş olabiliriz. Yine de bu, Metaverse'ün gerçekte ne olduğuna dair çok küçük bir ön bakıştır. Şu anda görebildiğimiz kadarıyla, Metaverse oluşturulmasının getirdiği olasılıklar ve zorluklar sınırsızdır ve aynı zamanda bu belirsizlik, şu anda yanıtlaması zor olan birçok soruyu da beraberinde getirmektedir. Yine de bir nokta açıktır: Metaverse ulusal güvenliği etkileme potansiyeline sahiptir ve aynı zamanda mevcut uluslararası siyaseti ve sistemi etkileme olasılığı çok yüksektir. Spesifik olarak, uluslararası sistemdeki iki ana aktöre doğrudan meydan okunacaktır: Devletler ve uluslararası kurumlar.
Büyük olasılıkla devletler ve hükümetler Metaverse'ün oluşturulmasına karşı hareket etmeyecek ve sorumlu şirketleri destekleyerek, teşvik ederek ya da Metaverse'de kendi platformlarını oluşturarak katılım sağlayacaklardır. Durum ne olursa olsun, iki büyük rekabetin gerçekleştiğini görebiliriz: "Devletlere karşı büyük teknolojik şirketler" (Facebook veya Decentraland gibi) ve "devletlere karşı devletler."
İlk senaryoda da, şu anda yalnızca teknoloji şirketlerinin Metaverse oluşturma üzerinde çalıştığını düşünürsek, bu teknoloji devlerinin uluslararası sistemdeki bir sonraki güç simsarları olup olmayacağı sorusuna yol açmaktadır. Teknoloji devlerinin mevcut sistemdeki rolü, Metaverse'ün önemine bağlıdır. Spesifik olarak, Metaverse gerçek hayatla ne kadar bütünleşirse, önemi o kadar artar ve teknoloji devleri o kadar güç kazanır. Mevcut ekonominin Metaverse ekonomisine dahil edilmesi kaçınılmaz olduğundan, bu özellikle ekonomik açıdan doğrudur. Şu anda büyük teknoloji şirketleri Metaverse'ü oluştururken devletlerin koyduğu kurallara uymaktalar. Ancak güçleri arttıkça bu durum değişebilir ve kuralları koyanlar, teknoloji devleri olabilir.
İkinci senaryoda, devletlerin Metaverse kontrolü üzerinde uluslararası bir rekabet meydana gelebilir. Şu anda tanık olduğumuz gibi, ilk uygulayanlara sürükleyici avantajlar sunduğu düşünüldüğünde, yapay zekâ gibi gelişen teknolojiler açısından devam eden bir rekabet mevcuttur. Bu nedenle, daha güçlü teknoloji ve sermayeye sahip devletler, uluslararası sistem hiyerarşisine yansıyacak olan Metaverse'ün oluşturulmasından yararlanacaklardır. Buradaki bir diğer sorun ise şu an için Metaverse'ün Batılı bir kavram olması ve Batılı değerler ve kurallar dikkate alınarak oluşturuluyor olması. Burada Çin gibi devletlerin aynı yolu mu izleyecekleri ya da bu duruma meydan mı okuyacakları sorusu akıllara gelmektedir.
Uluslararası sistem için bir başka zorluk da uluslararası kurumlarla ilgilidir. Bu kurumların rolünün, etkinliğinin ve başarısının sorgulandığı bir dönemde, Metaverse'ün oluşturulması, zor durumda olan yapılarını daha da sarsacaktır. Burada uluslararası kurumların şu anda tanık olduğumuz teknolojik devrimlere cevap vermekte zorlandığını vurgulamak önemlidir. Bu nedenle Metaverse konusunda da aynısı yaşanacaksa, mevcut uluslararası kuruluşların önemi ve hareket etme kapasitesi azalmaya devam edecektir. Bu durum belki de büyük teknoloji şirketlerinin de dahil olacağı yeni uluslararası kuruluşların oluşturulmasının gerekliliğini doğurabilir.
Sonuç olarak, daha önce belirtildiği gibi burada radikalleşme, terörizm ve hatta uluslararası hukukun uygulanması dahil olmak üzere tam teşekküllü bir Metaverse oluşturulmasının getirdiği zorluklar sonsuzdur. Ancak, uluslararası sistemin mevcut ana aktörlerinin karşılaştığı zorluklara odaklanarak Metaverse'ün uluslararası sistem ve siyaset üzerindeki etkisinin bir şekilde farkına varabiliriz. Bundan yola çıkarak gerek devletlerin, gerekse dev teknoloji şirketlerinin, insan güvenliğini olumsuz etkilemeden herhangi bir kurumsal/sistemsel dönüşümü mümkün kılacak gerekli adımları atması önemlidir.