1979 yılından beri her beş yılda bir Avrupa Birliği(AB) vatandaşları sandık başına giderek AB'nin en önemli siyasi organlarından biri olan Avrupa Parlamentosu (AP)'nda görev yapacak milletvekillerini seçmektedirler. Bu yıl da 6-9 Haziran'da tüm AB üyesi ülkelerde yapılacak olan seçimlerde yaklaşık 400 milyon seçmenin oy kullanması beklenmektedir. AP'de görev yapan parlamenterlerin doğrudan halk tarafından seçiliyor olması, bu parlamenterlerin kendi ulusal kimliklerinden bağımsız olarak sadece Parlamento için görev yapıyor olmaları ve ulus-üstü nitelikte kararlar alabiliyor olmaları nedeniyle Parlamento, Birliğin en demokratik kurumu pozisyonundadır. Ayrıca 1987 yılında yapılan Tek Avrupa Senedi'nden başlamak üzere her temel anlaşmada yetkilerinin artırılmış olması -ki bu yetkilerin arasında Komisyon Başkanı ve üyelerinin onaylanması da bulunuyor- Parlamento seçimlerini daha da önemli kılmaktadır.
Parlamentoda milletvekilleri siyasi gruplara göre oturmaktadırlar. Merkez sağı Avrupa Halk Partisi (Hıristiyan Demokratlar-EPP), merkez solu ise Sosyal Demokratlar (Sosyalistlerin ve Demokratların İlerici İttifak-S&D) temsil etmektedir ve bu iki grup en büyük çoğunluğu oluşturmaktadır. Bu grupların dışında Avrupa aşırı sağın temsilcisi olan iki grup Kimlik ve Demokrasi Grubu (ID) ve Avrupa Muhafazakârlar ve Reformcular Grubu (ECR)'dur. Diğer gruplar ise Avrupa'yı Yenile Grubu (RE), Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı (Greens/EFA), Avrupa Birleşik Solu/Nordik Yeşil Sol (GUE/NGL) olarak sıralanmaktadır. Birleşik Krallık'ın AB'den ayrılmasının ardından 705 milletvekilinden oluşan AP'nin mevcut koltuk dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Avrupa Parlamentosundaki Siyasi Gruplar (2019)
Grup İsmi | Koltuk Sayısı |
Avrupa Halk Partisi (Hıristiyan Demokratlar) (EPP) | 187 |
Sosyalistlerin ve Demokratların İlerici İttifakı (S&D) | 145 |
Avrupa'yı Yenile (Renew) | 98 |
Kimlik ve Demokrasi (ID) | 75 |
Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı (EFA) | 73 |
Avrupa Muhafazakarlar ve Reformistler Grubu (ECR) | 62 |
Avrupa Birleşik Solu/Nordik Yeşil Sol (GUE/NGL) | 39 |
Bağımsızlar (NI) | 26 |
Avrupa Halk Partisi (Hıristiyan Demokratlar) (EPP) | 187 |
Toplam | 705 |
Merkez sağ eksende kendisine yer bulan Hristiyan Demokratlar, halkın hizmetinde daha güçlü ve kendine güvenen bir Avrupa hedeflemektedir. Sosyalist demokratlar ise Avrupa düzeyindeki tüm sosyalistleri, sosyal demokratları ve işçi partilerini bünyesinde barındırmaktadır. Son beş yıl boyunca merkez sağdaki Avrupa Halk Partisi (EPP), merkez soldaki Sosyalistler ile demokrat ve liberal eğilimli "Renew Europe", Avrupa Parlamentosu'nun üç önemli siyasi grubu olarak öne çıktı.
Tabloda da görüldüğü üzere aşırı sağı temsil eden en büyük grup olan Kimlik ve Demokrasi Grubu mevcut parlamentoda 75 milletvekili ile dördüncü sırada yer almaktadır. Bu grup içerisinde bulunan iki büyük parti Fransa'nın Ulusal Cephe Partisi (Rassemblement National) iken, diğeri de İtalya'nın Lig Partisi (Lega)'dır. Bu iki partinin yanı sıra Almanya, Avusturya, Belçika, Finlandiya, Çekya, Danimarka, Estonya ve Hollanda'dan da Avrupa kuşkucusu parlamenterler ID grubu içerisinde yer almaktadırlar. Aşırı sağın diğer temsilcisi durumundaki Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular Grubunun (ECR) ise başında İtalya Başbakanı Giorgia Meloni bulunmakta, İsveç Demokratları, İspanyol Vox Partisi, Polonya Hukuk ve Adalet Partisi de bu grupta yer almaktadır.
Önümüzdeki ay yapılacak olan seçimler için yapılan tahminlerin başında son üç dönem yapılan seçimlerde görüldüğü üzere aşırı sağın oylarını artırması gelmektedir. Bunun nedenleri arasında 2008 Ekonomik krizinden başlayarak ardı ardına yaşanan krizlere (Mülteci Krizi, İslamafobi, Brexit vb.) ilave olarak pandeminin etkisiyle ortaya çıkan ekonomik sorunlar ve enflasyonun yükselmesine bağlı hayat pahalılığı, Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında enerji fiyatlarındaki artış, göçmenlere karşı giderek artan hoşnutsuzluk sayılabilir. Yaşanan bu sorunlar Avrupa çapında vatandaşların AB'ye duydukları güvenin azalmasına sebebiyet vermiştir. Bu durum da göçmenleri istemeyen, AB politikalarına karşıt bir tutum izleyen aşırı sağ söylemin güçlenmesine ve oylarını artırmasına neden olmuştur. Sayılan bu koşullar bugün de devam ettiğine göre bu iki grubun yeni oluşacak parlamentoda daha fazla koltuk sayısına sahip olacakları tahmini oldukça rasyoneldir.
Aşırı sağın olası bir başarısında bu durum göç ve iklim değişikliği ile ilgili politikalar başta olmak üzere gelecek dönem AB politikalarının önemli oranda değişmesini beraberinde getirecektir. Öte yandan aşırı sağın daha önceki söylemleri önce Avro'dan sonra da AB'den ayrılma yönündeydi. Yeni durumda aşırı sağ partiler artık AB'den ayrılmak değil, onu dönüştürmek ve değiştirmek istiyorlar. Göçmen karşıtlığının temel söylem olduğu bu partiler, ekonomik sıkıntıları aşmak için gerek göç politikasında gerekse maliyetleri artırdığını ve çiftçi protestolarının da kaynağını oluşturduğunu düşündükleri Yeşil Mutabakatın kendi politikaları yönünde değiştirileceği vaatlerinde bulunuyorlar. 2019 seçimlerinden iyi bir sonuç elde ederek çıkan Yeşiller Grubunun bu seçimlerde oy kaybedeceğine kesin gözle bakılıyor. Eğer bu tahmin gerçekleşirse AB'nin iklim ve çevre konusunda koymuş olduğu 2030 Hedeflerinde de şaşma olabileceği anlamına geliyor.
Öte yandan son dönem AB ülkelerinde çok fazla yaygınlaşan LGBT Hakları ve cinsel yönelim özgürlüğü konusunda da muhafazakar bir tutuma sahip olan aşırı sağ partilerin parlamentoda yüksek sayıda koltuk elde etmeleri durumunda bu konuda da AB çapında yeniden bir revizyon olması beklenmektedir. Aşırı sağın yükselmesi durumunda ortaya çıkabilecek durumlardan biri de Ukrayna'ya destek konusundadır. Bu konuda her ne kadar iki aşırı sağcı grup arasında fikir ayrılıkları olsa da gerek Ukrayna'dan gelen göçmen sayısının giderek artması gerekse savaş sonrasında AB tarafından Ukrayna tahıllarına verilen ayrıcalık ve bu durumun Avrupalı çiftçilerin rekabeti üzerindeki olumsuz etkisi AB'nin bu ülkeye olan desteğinin sorgulanmasına neden olacaktır.
Seçim sonuçlarının tahminler doğrultusunda çıkması halinde oluşabilecek ittifakların başında her iki aşırı sağcı grubun – Kimlik ve Demokrasi Grubu ve Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular Grubu - olası ittifakı beklenmektedir. Her ne kadar seçim yaklaşırken Birliği'n en önemli ülkesi olan Almanya'da aşırı sağı temsil eden Almanya İçin Alternatif Parti (AfD)'nin Avrupa Parlamentosu seçimlerindeki baş adayı Maximilian Krah, geçtiğimiz hafta sonunda bir İtalyan gazetesine verdiği demeçte Nazilerin Waffen SS'lerinin "hepsinin suçlu olmadığı" yönündeki açıklaması sonrası Kimlik ve Demokrasi Grubu'ndan ihraç edilmiş olsa da yine de bu iki grubun birleşerek daha güçlü politikalar üretmeleri olası bir durumdur. Diğer bir senaryoda ise merkez sağın temsilcisi olan Avrupa Halk Partisi Grubu'nun bu iki aşırı sağ gruptan biriyle ittifak kurarak güçlü bir sağ temsili oluşturması düşünülebilir. Bu durum yukarıda da belirtildiği gibi AB'nin gelecek dönem politikalarını ciddi şekilde etkileyecektir. Bu politikaların arasında AB'nin en zayıf politikalarından biri olan dış politika da bulunmaktadır. Artan milliyetçilik, ABD seçimlerinde Donald Trump'un olası başkanlığı AB'nin ortak tutum belirlemekte zorlandığı gerek Rusya-Ukrayna Savaşı gibi kendi bölgesindeki sorunlarda gerekse İsrail'in Filistin'de yaptığı soykırım gibi olaylarda tek ses olarak hareket edememesi durumunu devam ettirecektir.