Geride bıraktığımız yerel seçimler, İYİ Parti için hem 2023 seçimlerinde aldığı mağlubiyeti telafi etme fırsatı sunması hem de "hür ve müstakil siyaset" iddiasının sınanması bakımından oldukça önemliydi. Nitekim yerel seçim stratejisi de tamamen bu iddia üzerinden şekillenmişti. Ancak İYİ Parti'nin kuruluşundan bugüne miras kalan, 2023'te çözümü ertelenen veya halı altına süpürülen sorunlar, yerel seçimlerde çok daha güçlü bir şekilde ortaya çıktı.
31 Mart'ta parti, Türkiye genelinde yüzde 3,8 oranında oy alırken yalnızca bir il ve 24 ilçe belediyesi kazanabildi. Bu oy oranı İYİ Parti'nin birçok yerde ittifak dahilinde aday çıkarmayıp CHP'yi desteklediği 2019 seçimlerinin de altına düştüğünü gösterdi. Dolayısıyla parti içinde alınan kararlar ve partinin yürüttüğü strateji, yeniden tartışma konusu oldu.
Tartışmalar doğrultusunda seçimlerin hemen ardından İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Bilge Yılmaz, Akşener'i istifaya davet etti. Akşener, istifa etmemekle birlikte olağanüstü kongre kararı aldı. İlk aşamada ise kongrede yeniden aday olup olmayacağına dair bir bilgi vermedi. Ancak bu açıklamadan bir hafta sonra, 27 Nisan'da gerçekleştirilecek kurultayda aday olmayacağını duyurdu. Akşener'in yeri için öne çıkanlar adaylar ise TBMM Grup Başkanı Koray Aydın, TBMM Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu ve İYİ Parti Göç Politikaları Başkanı Mehmet Tolga Akalın oldu. İYİ Parti Antalya Milletvekili ve önceki dönem Genel Sekreteri Uğur Poyraz ise adaylığını ilan etmediğini ancak delegelerin kendisini aday göstermesi durumunda bu görevi üstleneceğini belirtti. Mevcut durumda ise Akşener'in Müsavat Dervişoğlu'na yakın olduğu görülmekte.
İdeolojik Kimlik Problemi
Aslında 2024 yerel seçimlerinde ortaya çıkan sonuçlar, İYİ Parti için yeni ve/veya şaşırtıcı değildi. Elde edilen sonuçların uzun zamandır ertelenen fakat değişmeyen, 2023 seçimlerinde kendisini tam anlamıyla açık eden ve 2024'te artık malumun ilanı niteliğini kazanan sorunlar olduğunu söylemek mümkün. İYİ Parti'nin kuruluşuna kadar geri götürülebilecek bu sorunlar ise lider, ideoloji ve güçlü siyaset başlıkları altında özetlenebilir.
İYİ Parti kurulduğu dönemde merkez sağda bir boşluk olduğu varsayımı üzerinden hareketle, bu boşluğu doldurma iddiasındaydı. Bir başka deyişle ilk aşamada kendisini merkez sağ parti olarak seçmenlere sundu. Ancak MHP'li birçok isim İYİ Parti'ye transfer edilmişti ve parti teşkilatlarında da MHP'liler ağırlığı oluşturmaktaydı. Dolayısıyla İYİ Parti, merkez sağ iddiası için "aşırı" milliyetçi parti teşkilatına sahipti. Nitekim teşkilatlanmayı da partinin kurucuları arasındaki en tecrübeli ülkücü olan Koray Aydın üstlenmiştir. Dolayısıyla bu durum en azından parti tabanının büyük bir kısmında MHP'nin benzeri bir yapılanma anlamına geliyordu. Dolayısıyla MHP'den farklılaşabilmek adına İYİ Parti'nin milliyetçiliği "seküler ve kentli milliyetçilik"e dönüştürülmeye çalışıldı.
Ancak bu noktada da İYİ Parti, özellikle içinde bulunduğu ittifak sebebiyle, yeni adıyla DEM Parti ile ilişki kurmak üzerinden suçlandı. Bu iddialara çoğu zaman etkin şekilde yanıt verilemedi. Bu defa da İYİ Parti, yeterince milliyetçi olamamakla suçlandı. Partideki milliyetçi kökenli birçok isim de istifa etti ve partiden ayrıldı. Diğer bir ifadeyle ittifak ortağı CHP'nin DEM Parti ile ilişkisinin olumsuz algısı İYİ Parti'ye de yansıdı. İYİ Parti bu algıdan kurtulabilmek için zaman zaman söylemini sertleştirdi. Ancak bu sefer de merkez sağ için aşırı milliyetçi olmakla suçlandı. Dolayısıyla ideolojik anlamda ne tam anlamıyla milliyetçi, ne de liberal bir merkez sağ parti olabildi. Bu da doğal olarak siyasal pozisyon anlamında bir belirsizliğe ve karmaşaya sebep oldu. Söz konusu sorunun halen devam ettiği de net bir biçimde ifade edilebilir.
Lider Krizi
İkinci önemli sorun ise lider özelinde yaşandı. Zira parti kurulduğunda liderlik meselesi de oldukça sıkıntılı bir konuydu. Çünkü kuruluş aşamasında Meral Akşener'in yanında Koray Aydın, Ümit Özdağ, Müsavat Dervişoğlu gibi isimler yer alıyordu. Bu isimlerin her biri genel başkanlık iddiasıyla MHP elitleri olarak hem Devlet Bahçeli ile hem de birbiriyle yarışmış isimlerdi. Akşener ise bu isimler arasında nispeten yüksek popülaritesi ve kamusal tanınırlığı ile ayrıştı ve bir uzlaşı neticesinde genel başkan seçildi. Dolayısıyla ortada Akşener'in mücadele ederek kazandığı bir liderlik değil, elitlerin ortak rızasına dayalı bir başkanlık modeli vardı. Nitekim Özdağ İYİ Parti'den ayrılarak Zafer Partisi'ni kurdu; Aydın ve Dervişoğlu ise mevcut durumda genel başkanlığa aday oldu.
İlerleyen süreçte Akşener'in "liderlik" performans da aldığı oldukça sıkıntılıydı. Özellikle alınan kararların arkasında güçlü bir şekilde durulamaması, çelişkili açıklamalar, geri adımlar sıkça yaşandı. Siyasette özeleştiri büyük bir erdem ve cesaret gerektirse de Akşener'in söylemleri özeleştiriden çok pişmanlık içeren itiraflar niteliğindeydi. Örneğin İYİ Parti kurulduğu dönemde CHP'den 15 vekil transfer edilmişti. İlerleyen dönemlerde Akşener, bu olay için "hayatımın en büyük pişmanlığıdır" dedi. 2018 seçimlerinde Abdullah Gül'ün çatı adaylığını kabul etmeyip ayrı aday oldu. Yine sonradan "müştereklerimizi öne çıkarıp bir bütünlük sağlamalıyız. Sonra böyle bedeller oluyor" diyerek pişmanlığını dile getirdi. 2018 seçimlerinden sonra parti içinde eleştirilerle karşılaşınca genel başkanlıktan istifa etti, ardından partililerin çok ısrar ettiği gerekçesiyle geri döndü. Akabinde 2023 seçimlerinde Kılıçdaroğlu'nun adaylığına karşı koyamadı.
Nitekim önemli kırılma noktalarından birisi de buydu. Zira Akşener, çok erken bir hamleyle "cumhurbaşkanı değil, başbakan olacağım" diyerek kendi adaylığının önünde set çekti. Öte yandan Kılıçdaroğlu'nu adaylığının önüne geçmek için sürekli olarak "kazanacak aday" vurgusu yaptı ve Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş'ın adaylığı üzerinden bu vurguyu sürdürdü. Ancak Kılıçdaroğlu, kurduğu altılı masa mekanizmasıyla kendi adaylığında diretti. Akşener ne masanın problemli işleyişine ve yapısına direnç gösterebilirdi, ne de masadaki diğer ortakları ikna edebildi. Üstelik çok önceden yaptığı açıklamalar sebebiyle kendi alternatif aday çıkışlarını da engelledi. Buna rağmen en orijinal ve en sert çıkışlarından birini yaparak masayı terk etti. Fakat bu sefer de CHP odaklı medya ve kamuoyu baskısına direnç gösteremeyerek geri adım attı. Reddettiği tüm seçenekleri kabul etti.
Tüm bunların neticesinde 2023'te sandıktan kötü sonuçlar alındı. Bunun üzerine Akşener "hür ve müstakil" siyaset kararı aldı. Ancak bu defa da aldığı kararı partililerin bir kısmına kabul ettiremedi. Yine son olarak cumhurbaşkanı olması için uğruna masayı terk ettiği ve "kardeşim" dediği İmamoğlu, hür ve müstakil siyaset kararından sonra Akşener'i karşısına aldı. Bu da Akşener'in tercihlerini partililer nezdinde tartışılır hale getirdi.
Özgün Siyaset Sorunu
Bunlarla birlikte özgün siyaset üretilememesi de İYİ Parti'yi bugün bulunduğu noktaya getiren sorunlardan biriydi. Bu sorunun en önemli sebebi, İYİ Parti'nin kurulduğu andan itibaren CHP desteğini alması ve hem varlığını hem kazanımlarını ittifaka borçlu hale getirmesiydi. İttifak içinde yer alması, her konuda bir şekilde ittifaka bağlı hale gelmesiyle sonuçlandı. İttifak içindeki uyum ve birliği bozmamak adına birçok konuda özgün bir söylem üretmedi. Neredeyse her konuda CHP ile eş güdümlü şekilde hareket eden bir parti oldu.
Özellikle 2019 yerel seçimlerinde İYİ Parti ile yaptığı ittifak sonucunda CHP beşi büyükşehir, beşi il olmak üzere on yeni belediye kazandı. Ancak İYİ Parti hiçbir büyükşehir ve il belediyesi kazanamadı. Bu noktada ittifak sayesinde herhangi bir kazanım edemezken "CHP'ye kazandıran parti" niteliğine sahip oldu. Ancak bu niteliği de altılı masa ile birlikte son buldu. Zira masanın kurucusu olan CHP, İYİ Parti'yi diğer partilerle eş düzeyde konumlandırdı.
Öte yandan özellikle DEM Parti ile ilişki iddiaları, ittifaktaki uyumu bozmamak adına sert ve net bir dille yanıtlanmadı. İYİ Parti, 2023 seçimlerine de özgün bir söylem ve politikadan yoksun bir şekilde, ittifak içindeki tartışmalar ve DEM Parti ile ilişki iddiaları eşliğinde girdi. Seçim süresince DEM Parti ile ittifak içinde olmadığını anlatmak durumunda kaldı. Bu durum ise İYİ Parti'ye hem vakit hem de enerji kaybettirdi. Seçim kampanyası vaatler, projeler ve adaylardan ziyade DEM Parti ile ittifak/ilişki iddialarının reddi üzerine kuruldu.
2023 seçim sonuçları, İYİ Parti ittifak siyasetinin partiye maliyetini açık bir şekilde gösterirken, bağımsız ve özgün siyaset ihtiyacını bu defa görmezden gelinemeyecek bir şekilde ortaya koydu. Seçimlerin hemen akabinde ittifak bitirildi, hür ve müstakil siyaset anlayışı benimsendi. 2024 yerel seçimlerindeki temel söylem ve strateji de bunun üzerine kuruldu. Ancak bu seçimlerde İYİ Parti en düşük oyunu alarak 6. parti konumuna geriledi.
Sonuç olarak İYİ Parti'nin bugün geldiği noktanın, kuruluşundan itibaren yaşadığı ancak ısrarla göz ardı edilen sorunların bir sonucu olduğu söylenebilir. Her ne kadar seçimli olağanüstü kongre kararı alınmış olsa da birbirini perçinleyen bu sorunlar, yalnızca genel başkan değişimi ile aşılabilecek durumda değil. İYİ Parti'nin varlığını sürdürebilmesi için ilk olarak ideolojik kimliğini sağlam bir şekilde inşa etmesi gerek. Bu da Türkiye'de dönüşmeye başlayan siyasi ve toplumsal eğilimlerin doğru okunması ile mümkün. Mevcut durumda zaman zaman göçmen karşıtı-popülist bir şekilde yürüttüğü milliyetçilik İYİ Parti'yi Zafer Partisi'nin bir benzeri konumuna düşürürken geleneksel çizgide sürdürülecek milliyetçilik ise MHP'den ayrışmasına engel teşkil edecektir. Öte yandan seküler ve kentli milliyetçilere yönelik vurgusu, CHP'ye oy geçişkenliğinin sağlanmasını ve partinin CHP içinde erimesini sürdürecektir. Tüm bunlar ise İYİ Parti'nin siyasi hayatına son verecek nitelikte ihtimallerdir. Nitekim partinin karizmatik bir lidere de en azından şimdilik sahip olmadığı düşünüldüğünde olumlu bir gelecekten bahsetmek mümkün görünmemektedir.