2023 seçimlerine çok az bir süre kala partilerin genç seçmenlere yönelik siyasi propaganda atağı oldukça yoğunlaştı. Bunun belki de en önemli sebebinin yakın siyasi tarihimizde örneğini çok görmediğimiz bir şekilde dört senelik seçimsiz bir süre içerisinde seçmen olmaya hak kazanan ve bu seçimlerde ilk defa oy kullanacak seçmen sayısındaki büyük sıçrama olduğu söylenebilir. Geçtiğimiz haftalarda Yüksek Seçim Kurulu'nun açıkladığı verilere göre ilk kez oy kullanacak toplam seçmen sayısı 5 milyon 177 bin 318'dir. 14 Mayıs seçimlerinde 64 milyon 113 bin 941 seçmenin oy kullanılacağı düşünüldüğünde ilk kez oy kullanacak genç seçmenler, toplam seçmenin yaklaşık yüzde 8'ini oluşturmaktadır. Bu da 14 Mayıs seçimlerinin baş başa ve kritik olduğu bir ortamda oldukça önemli bir oran olarak ön plana çıkmaktadır.
Öte yandan siyasi partilerin ve adayların, özellikle de muhalefetin gençlik üzerinden oluşturduğu söylem ele alındığında rasyonel olmaktan uzak ve tamamen popülist ve manipülatif bir strateji ortaya koyduğu görülmektedir. Bu noktada uzun zamandır kamuoyunda hatalı kavramlarla ve oldukça yanlış bir eksende yürütülen gençlik tartışmalarının söz konusu söylemde baskın olduğu, diğer bir ifadeyle siyasi söylem ve stratejinin bu hatalı gençlik yanılgıları üzerine inşa edildiği söylenebilir.
Gençlik Tartışmalarındaki Sorunlar
Son birkaç yıldır gençlik üzerine yapılan tartışmalarda, birtakım genellemelerin ön plana çıktığı görülmektedir. Bu bağlamda özellikle siyasi parti bağlarının ve ideolojik kimliklerinin zayıf olduğu gerekçesiyle gençlerin apolitik olduğu iddia edilmektedir. Bunun yanı sıra gençlerin dinden ve dindarlıktan uzaklaştığı, ateist veya deist olmaya başladığı; ailelerinden koparak bireyselleştiği, ülkesini terk etmek istediği ve bir şekilde gençlerin baskı altında olduğu öne sürülen iddialar arasında yer almaktadır. Ancak çeşitli bilimsel araştırma ve çalışmalar durumun sanıldığı gibi olmadığını ortaya koymaktadır.
Öyle ki birçok araştırma, gençlerin sanıldığı gibi apolitik olmadığını, ancak parti üyeliği gibi geleneksel siyasallaşma biçimlerini tercih etmek yerine "dijital aktivizm" gibi zamanın geliştirdiği şartlardan faydalanan yeni biçimleri kendilerine daha yakın gördüklerini ortaya koymaktadır. Yine benzer şekilde özellikle gençler ile diğer yaş grupları arasında dindarlık algısı bağlamında dini pratikler ve ahlak öncelikli ortaya çıkan farklılıklar gençlerin dinden uzaklaştığı şeklinde yorumlanmaktadır.
Bunun temel sebebi ise ne yazık ki gençleri siyasal açıdan araçsallaştıran, kamuoyundaki tartışmaları da bu yönde şekillendirerek gençleri manipüle eden bir yaklaşımdır. Diğer bir ifadeyle gençlik tartışmalarının odağında çoğunlukla gençliği anlamak yerine onları çeşitli motivasyonlarla araçsallaştırmayı hedefleyen "muhalif" bir eğilim bulunmaktadır. Bu eğilim ise aşırı genelleyici ve oldukça sübjektif varsayımlar ve argümanlar ile kamuoyunda yürütülen tartışmalarda kendini belli etmektedir.
Homojen Gençlik Yanılgısı
Ancak gençlik merkezli tartışmalarda yapılan en büyük hata, tüm varsayım ve argümanların adeta homojen bir gençlik yapısı varmışçasına üretilmesidir. Diğer bir deyişle özellikle 2023 seçimlerine doğru yapılan gençlik odaklı projeksiyon ve tartışmalarda, tüm genç bireylerin tek bir tip, "genç seçmen" grubunun ise salt bu tek tipten ibaretmiş gibi kabul edilerek yorumlanması hatalı sonuçlar doğurmaktadır.
Bu noktada Türkiye'de özellikle siyasette homojen bir gençlik olduğuna yönelik bir yanılgı olduğunu söylemek mümkündür. Oysa gençleri, kendilerine has özellikleri olmakla birlikte diğer yaş grubu üyesi seçmenlerden tamamen ayırmak mümkün değildir. Türkiye'de seçmen gruplarını farklılaştıran kimlik, kültür, ideoloji ve ekonomi odaklı ayrışmalar, gençler için de geçerlidir. Dolayısıyla gençler arasında da sosyoekonomik ve sosyopolitik ayrım odaklı çeşitlilikten bahsetmek mümkündür.
Buna paralel olarak gençlerin siyasal tercihleri ve oy davranışları da farklılık göstermektedir. Her ne kadar siyasi partilerin neredeyse tümü, kendilerini gençlerin asıl temsilcisi şeklinde tanımlayarak bir tür "gençlik popülizmi" yapsa da bunun güçlü bir dayanağı yoktur. Öyle ki siyasi partilerin kullandığı "Atatürk Gençliği", "Ülkücü Gençlik", "Teknofest Gençliği", "Cumhuriyetçi Gençlik" gibi farklı tanımlamalar, aslında gençlerin de kendi içinde ayrıştığını göstermektedir. Bu da homojen bir gençlik olmadığının bir diğer göstergesidir.
Benzer bir şekilde gençlerin muhalif olduğuna yönelik hatalı bir diğer genelleme daha bulunmaktadır. Bu noktada özellikle muhalefet partilerinin, söz konusu tartışmalar üzerinden çeşitli viral videolar, röportajlar ve suni reklamlar oluşturarak gençlerin bir bütün olarak muhalif olduğu algısını pekiştirmeye ve seçmen kümelerini kendi blokuna kanalize etmeye çalıştığı görülmektedir. Ancak 2002'den beri iktidar olan AK Parti'nin 2007-2018 arası genel seçimlerde 25 yaş altı seçmenler arasında en düşük yüzde 38-40 bandında oy aldığı bilinmektedir. Dolayısıyla tamamen muhalif bir gençlikten de bahsetmek mümkün değildir. Nitekim AK Parti gençler arasında, genel oy ortalamasına göre daha düşük bir oranda dahi olsa birinci parti konumunu söz konusu süre boyunca sürdürmeyi başarmıştır. Bu da gençler arasında homojenize bir muhaliflikten bahsetmenin mümkün olmadığını ortaya koymaktadır.
Yine toplumda olduğu gibi gençler arasında da bölgesel farklılıklar bulunmaktadır. Güneydoğu Anadolu'nun küçük bir şehrinde yaşayan genç ile Marmara'nın büyükşehirlerinden birinde yaşayan gencin sorun alanları, düşünceleri, zevkleri doğal olarak farklılık gösterebilmektedir. Tüm bu farklılıkları ve bölünmeleri göz ardı ederek homojen bir gençlik düşünmek ve bu gençliğin ortak zevkleri, eğilimleri üzerinden siyaset yapmaya çalışmak, gençlerin sorunlarının ihmal edilmesi ve azınlıkta kalan gençlerin görünmez hale getirilmesiyle sonuçlanmaktadır.
Sonuç olarak 2023 seçimlerine giderken yapılan gençlik tartışmaları, siyasi projeksiyonlar, genellemeler ve varsayımların sağlıklı bir zeminde yapıldığını söylemek mümkün değildir. Bu noktada gençliği kendine has özelliklere sahip bir toplumsal grup olarak kabul etmek ne kadar gerekliyse siyasi ve sosyolojik açıdan tüm toplumun bir parçası olduğunu ve bu açıdan toplumun diğer kesimleriyle benzerlikler gösterdiğini de kabul etmek gerekmektedir. Bir başka deyişle toplumda var olan sosyal, kültürel, ekonomik vb. farklılıklar, gençler arasında da mevcuttur. Dolayısıyla gerek sosyolojik, gerekse siyasi açıdan gençlere yönelik üretilen genellemeci anlayıştan, tek tipçi homojen bir gençlik varsayımından en azından bundan sonrası için vazgeçilmesi elzemdir.