12 Haziran seçimleri öncesinde siyasal gündem, MHP'ye yönelik kaset ifşaatlarıyla çalkalanıyor. CHP'nin Baykal'a ait kasetle yeniden dizayn edilmesinden bir yıl sonra, MHP'li yöneticilere ait kasetlerin yayınlanması, henüz belirlenemeyen bir "odağın" bu defa MHP'yi dizayn etmeyi tasarladığını ortaya koyuyor. CHP'ye yapılan operasyon, "yeni CHP"den bahsetmeyi mümkün kılacak şekilde, hiçbir dirençle karşılaşmadan planlandığı üzere yoluna devam ediyor. MHP'ye yönelik operasyonun da aynı kolaylıkla sonuca ulaşıp ulaşmayacağı, bir süre sonra "yeni bir MHP"den bahsedip bahsedemeyeceğimiz henüz belli değil. Bu nedenle, bu yazıdaki değerlendirmeler, MHP'nin önümüzdeki dönemde nasıl partiye dönüşeceğini değil, nasıl bir partiye dönüştürülmek istendiğini, başka bir deyişle, kasetlerin nasıl bir MHP'yi öngördüğünü açıklamayı hedefliyor. Türkiye, son on yıldır, adım adım, eski Türkiye'nin sürdürülebilirliğini zayıflatıp yeni Türkiye'yi mümkün kılacak gelişmelere sahne oluyor. İç ve dış dinamiklerin birbirini besleyerek eski Türkiye'yi imkânsız kıldığını ilk fark eden parti AK Parti oldu. Bu değişim arzusunun ürünü olan AK Parti aynı zamanda bu süreci kendi önceliklerine göre şekillendiren önemli bir aktör konumunda. Diğer aktörlerin, Yeni Türkiye'nin inşasının geri döndürülemez bir ivme yakaladığını fark etmeleri 12 Eylül referandumuyla mümkün oldu. Yeni Türkiye'ye gidiş engellenemediğine göre, bütün siyasi partilerin bu yeni duruma göre konum almaları sağlanmalıydı.
CHP'deki değişim, MHP'deki değişimi tetikledi
Referandum, ilk etkisini ana muhalefet partisi üzerinde gösterdi. CHP, eski Türkiye'ye tutunma gafleti içinde uzun süredir kazanılması imkânsız bir savaş veriyordu. Referandum, CHP'nin pozisyon yenilemesini gerekli kılınca, doğal bir mekanizmayla yıllar alacak değişim ihtimali, dışarıdan müdahale ile bir haftada kotarıldı. Türkiye'nin en eski partisi olan CHP, referandumdan bu yana, genel başkanını, parti meclisini, muhtemel parlamento grubunu ve söylemini yenileyerek, Türkiye'nin en yeni partisi olarak 12 Haziran seçimlerine katılıyor. CHP'deki değişim, siyasal haritanın yeniden şekilleneceğinin ilk göstergesiydi. Yeni CHP'nin anlamlı bir projeye dönüşmesi için eski CHP'ye göre rota çizmiş diğer partilerin de stratejilerini değiştirmeleri gerekiyordu. Böylece, CHP'deki değişim, Baykal CHP'sinin en önemli müttefiki olan MHP'nin de değişmesini gerekli kıldı. MHP, son yıllarda, ancak milliyetçilik üzerinden telif edilebilecek iki farklı tabana yaslanmıştı. İç Anadolu'daki muhafazakâr seçmen ile batı Anadolu'daki seküler seçmen, referandumda birbirlerine ters düştüler. MHP, Batı'daki seçmeninin tutumunu benimseyince, İç Anadolu'daki seçmenini küstürdü. Bu başlı başına bir tehlike sayılmazdı, çünkü 2009 seçimlerinde, Batı Anadolu üs seçilerek ilk denemesi yapılan strateji, CHP-MHP işbirliğini tesis ederek AK Parti'yi zayıflatmak üzerine kurulmuştu ve kısmen de başarı göstermişti. Ancak, CHP'deki gelişmeler bu stratejiyi akim bıraktı. MHP'nin sıkıntısı da Baykal'ın gidişinden sonra arttı. Kılıçdaroğlu, Baykal'dan farklı olarak, AK Parti ile mücadelenin stratejisini CHP'nin oylarını arttırma üzerine kurunca, MHP ile kurulan ittifakın koşulları değişti.
MHP'yi baraj altına kim itiyor?
Baykal'ı fazla katı bulduğu için MHP'ye oy veren merkez-sağ bakiyesi seçmenin önemli bir bölümü, Kılıçdaroğlu'nun estirdiği rüzgâra kapıldı. Nitekim Mayıs 2010'dan beri yapılan anketler, CHP'nin yükselişi ile MHP'nin düşüşü arasındaki paralelliği gösteriyor. Batı'daki merkez sağ bakiyesi oylar ve CHP ile güç birliği uğruna İç Anadolu'daki seçmenini AK Parti'ye bırakan MHP, batıdaki seçmenini de "yeni CHP"ye kaptırma riski ile karşı karşıya kaldı. Böylece, MHP'nin son on yılına damga vuran strateji CHP'ye yönelik operasyonla açığa düştü. Dolayısıyla, MHP'yi baraj tehlikesi ile karşı karşıya bırakan en önemli etken, AK Parti'nin muhafazakâr- milliyetçi oyları çekmesi değil, Kılıçdaroğlu'nun seküler- milliyetçi oyları çekme riskiydi. MHP, doğal olarak, sahile tutunmaya ve Kılıçdaroğlu'nun rüzgârını durdurmaya yönelik bir siyaset yürütmeye başladı. Ancak, MHP'nin bu siyaseti, CHP'nin önünü açmaya çalışan iradeyi rahatsız etti. Kasetler, bu aşamada devreye girdi. CHP'nin büyümesi, örneğin %30 oy alabilmesi için MHP'nin oylarına ihtiyacı var. Ancak bu, tasarlandığı gibi kolay işlemeyebilir. CHP'nin yeni söylemi, Türkiye'nin yeni siyasal haritasına direnen batıdaki seçmen tarafından benimsenmediğinde yanı başında gideceği bir MHP var. Bu çerçevede, demokratikleşme çabalarına karşı sert bir milliyetçi söylemi sürdüren MHP, demokratik bir söyleme başvuran CHP'nin rahatsız ettiği tabana ikinci adres olabilir. MHP batıda kaldıkça, hem büyümenin ilk adresi olabilecek merkezsağ bakiyesi seçmenin CHP'ye geçişini zora sokabilir, hem de CHP'nin küstürebileceği muhtemel ulusalcı taban nezdinde ikinci adres olabilir. MHP'nin, yeni CHP imkânına ürettiği bu maliyetler, ancak batıdan çekilmesini sağlamakla ortadan kaldırılabilir. Kısacası, yeni CHP'nin başarısı için MHP'nin batıdan çekilmesi gerekiyor. Sonuç olarak, MHP'nin etrafında cereyan eden gelişmelerin öncelikli hedefi, MHP'yi baraj altında bırakmak değil. MHP, iki seçim üst üste baraj üstünde kaldığı vaki olmayan, daha önce de defalarca baraj altında kalan bir parti. Baraj tehlikesi söylemi, MHP'yi baraj altına itmekten öte baraj üstüne çıkarmayı amaçlıyor. İkincisi, kasetlerin öncelikli hedefi, MHP'yi baraj altına itmek değil; baraj altında kalsa da barajı geçse de, siyaset değişikliğine zorlamak. Üçüncüsü, MHP'ye çizilen yeni siyasi rota, MHP'yi ulusalcılığın sözcülüğüne zorlamak değil, MHP'yi muhafazakâr bir söyleme geri çekmek üzerine kurulu. Kasetlerin öncelikli hedefi, MHP'yi, İç Anadolu'da AK Parti ile mücadele etmeye ve batıyı Kılıçdaroğlu'na terk etmeye zorlamak. İç Anadolu'ya geri dönen bir muhafazakâr- milliyetçi MHP, hem CHP'nin önünü açacak, hem de AK Parti'yi muhafazakâr camianın tek aktörü olmaktan çıkaracak. Bu hesaplar tutar mı bilinmez ama öncelikle stratejinin neyi hedeflediğini doğru anlamakta yarar var.