Mart ayında dünya genelinde gıda fiyatları yüzde 12.6 artış göstererek son 30 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Salgının başından itibaren ise toplam artış oranı yüzde 60'ı geçerek birçok ülkeyi derinden etkiledi. Ayrıca Mart ayındaki fiyat artışı kayıtlara geçen en yüksek aylık fiyat artışı oldu. Ukrayna savaşının bir yansıması olarak küresel gıda enflasyonundaki artış eğilimi Martta arpada yüzde 17.1, sebzede yüzde 23.2, şekerde yüzde 6.7 ve ette yüzde 4.8 olarak gerçekleşti. Ocak ve Şubat aylarına kıyasla Martta gıda enflasyonu tüm dünyada daha fazla güçlenerek birçok ülkeye yansımaya başladı. Karar alıcılar fiyatların artmasının yanında ürünlerde kıtlıklar yaşanabileceğine dikkat çekmeye başladılar. Son 5 yıldır etkisini daha fazla hissettirmeye başlayan artan sıcaklıklar da üretimi daha zorlu hale getirdi. Son bir yılda yüzde 100'den fazla yükselen enerji fiyatları ise tarımsal üretimi daha maliyetli ve zor hale getiriyor. Türkiye de yaşanılan süreçten etkilenen ülkeler arasında bulunuyor. Ancak Türk tarımının ulaştığı 56.3 milyar dolarlık üretim kapasitesi küresel gıda enflasyonunun Türkiye'ye olan etkilerini minimize etme potansiyeline işaret ediyor.
Küresel Gıda Enflasyonu
Salgın nedeniyle ortaya çıkan üretim zorlukları, tedarik zincirindeki kırılma, tarımsal ticarette kısıtlama, piyasadaki likidite bolluğu, enerji fiyatlarındaki artış ve iklim değişikliği gibi birçok olgunun etkili olduğu küresel gıda enflasyonu artış eğilimini sürdürüyor. 2021'de dünya tarımsal üretimi artmasına rağmen Ukrayna savaşı farklı ürün gruplarında fiyatları yukarıya taşıyor. Arpa, buğday, tarımsal gübre, ayçiçeği ve palm yağı üretiminde küresel fiyatları etkileyebilecek iki aktörün savaş, yaptırım ve tedarikteki zorluklar nedeniyle eski üretim seviyelerini yakalamaları uzun zaman alabilir. Son iki ayda enerji başta olmak üzere buğday, arpa ve ayçiçeğinde meydana gelen fiyat artışları bunun en önemli göstergeleri arasında. Enerji fiyatlarındaki artış ise süreci iki yönlü olarak etkiliyor. Tarımsal ürünlerin üretiminde kullanılan enerji fiyatlarının yükselmesi maliyetleri negatif etkiliyor. İkinci yön ise ulaşımda meydana çıkıyor ve gıda ürünlerinin tedarik edilmesinde ek fiyat artışlarına neden oluyor. Dünya ekonomisinde henüz salgının etkileri ortadan kalkmamışken enflasyon baskısıyla karşı karşıya. ABD, Hollanda, Almanya, İspanya ve Brezilya gibi ülkelerde son 40 yılın en yüksek enflasyon rakamlarını buna örnek olarak vermek mümkün. Üretici tarafından da enflasyon baskısı ciddi anlamda hissediliyor ve üretimi daha maliyetli hale getiriyor. Almanya ve Norveç gibi ülkelerde son 70 yılın en yüksek rakamına erişen üretici enflasyonu fiyat baskısının uzun bir dönem daha gündemde olacağını gösteriyor. Nisan ve Mayıs aylarında da küresel gıda enflasyonunun güçlü seyrini sürdürmesi muhtemel ancak yaz aylarına doğru artış eğilimi yavaşlayabilir.
Türkiye'nin Gıda Enflasyonu ve Mücadele Yöntemleri
Mart ayında Türkiye'de gıda fiyatlarında artış oranı yüzde 4.73 olarak gerçekleşti. Küresel gıda fiyatlarının martta yüzde 12.6 oranında arttığı göz önüne alındığında Türkiye'deki yükselişin düşük kaldığı söylenebilir. Ancak son bir yılda gıda fiyatları yüzde 70 artış gösterdi. Buradan hareketle küresel gıda enflasyon baskısının Türkiye tarafından da hissedildiği görülüyor. Özellikle orta ve alt gelir grupları açısından gelirlerinin daha fazlasını gıda harcamalarına ayırmasına neden olan mevcut durum kamu tarafından farklı önlemlerle iyileştirilmeye çalışılıyor. Türkiye ölçeğindeki bir tarım ekonomisi için ihracat kısıtlamaları ve arzı yönlü üretimi desteklemek önemli bir çözüm olarak öne çıkıyor. 2021'de 29,7 milyar dolar tarımsal ihracat gerçekleştirmiş bir ülke olarak Türkiye iç piyasanın yararına kısıtlamalara gidebilir. Rusya, Ukrayna ve Çin gibi ülkeler ise kısıtlamaları daha erken devreye aldılar. Çin daha farklı bir politika izleyerek gıda ürünlerinde stokları ciddi miktarda artırdı ve ithalat vergilerini revize etti. Türkiye'de küresel gıda enflasyonundan en az oranda etkilenmek için diğer ülkelerde olduğu gibi kısıtlamalara daha fazla başvurabilir. Türkiye'nin dünya tarım sektöründen yüzde 1.29 pay aldığı göz önüne alındığında küresel tarım piyasasını etkileme gücüne sahip olduğu söylenebilir. 38 milyon ton tahıl, 32 milyon ton sebze, 24 milyon ton meyve ve 23 milyon ton süt üretim kapasitesi bunun en önemli göstergeleri arasında bulunuyor.
Birleşmiş Milletler Tarım Ofisinin (FAO) verilerine göre Türkiye'nin tarımsal ürünlerde dünyadaki yeri daha yakından incelendiğinde mercimek, patlıcan ve ıspanakta dördüncü, incir ve kayısıda birinci, zeytinyağında dördüncü, şeftalide beşinci, elma ve domateste dördüncü, kiraz ve ayvada birinci, karpuz ve balda üçüncü, arpada sekizince, buğdayda on birinci ve koyun etinde en fazla üretim yapan dördüncü ülkedir. Salgın, Ukrayna savaşı ve küresel gıda enflasyonu nedeniyle Türkiye'nin maruz kaldığı fiyat baskısı üretim artışı yoluyla engellenebilir. Kamunun vereceği ek mali destek ve teşvikler ekim döneminde üretimi artırabilir ve fiyat dengesine katkı sağlanabilir. Son dönemde alınan tedbir ve önlemler kamunun sürece dâhil olduğunu gösteriyor.
Dünyanın en büyük onuncu tarım ekonomisi olarak Türkiye'nin gıda arz güvenliğine daha fazla önem vermesi de önemli bir çözüm yolu. Ukrayna savaşının göstermiş olduğu kendi kendine yeterli tarım sektörünün gerekliliği gelecek dönemin en önemli trendleri arasında bulunuyor. Ayrıca ani şoklar nedeniyle ortaya çıkan fiyat dalgalanmaları ve ürün yokluklarından etkilenmemek için Türkiye sahip olduğu tarım topraklarını daha verimli kullanmak zorunda. Türkiye dünya tarım topraklarının yüzde 0.8'ine sahip iken küresel çıktının yüzde 1.29'unu üretmesi mevcut potansiyele ve kapasiteye işaret ediyor.