Türkiye, 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleşecek yerel seçimlere odaklanmış durumda ve şehirlerimiz ve şehir yönetimleri gündemden düşmüyor. Halihazırda belediye başkanı olanlar yaptıkları ve yapmadıkları projelerin hesaplarını verirken, diğer taraftan adaylar gelecek projeksiyonlarıyla seçmenlerin gönlünü kazanmaya çalışıyor. Bizler de bu süreçte şehirlerimizin geleceğini tartışmaya devam ediyoruz.
Akıllı şehirler de son yıllarda bu tartışmalarda en çok gündeme gelen başlık. Bu başlık, sürekli konuşulduğu için genel itibariyle hemşerilerin zihninde bir şeyler canlanıyor akıllı şehir dendiğinde. Diğer taraftan bu başlık sürekli olarak değişerek gelişmeye devam ediyor. Hatta günümüzde hızla gelişen dijital teknolojiler eliyle artık akıllı şehirlerden değil, dijital şehirlerden bahsediyoruz.
Son on yılda daha hızlı ve etkili biçimde gelişen dijital teknolojiler, şehir yönetimlerinde kullanılan bilgi ve iletişim teknolojilerini geliştirirken yalnızca bir yönetim aracı olarak değişim sağlamıyor, buna karşına veri temelli olarak gelişen ve birbiriyle iletişim kuran teknolojilere dayalı bütüncül bir dijital anlayış gelişiyor. Bu süreçte de yapay zekâ, dijital ikiz, büyük ve açık veri, blokzincir, nesnelerin interneti, sanal ve artırılmış gerçeklik uygulamaları, robotik teknolojiler, eşyaların/nesnelerin interneti, WEB 3.0 uygulamaları ve metaverse gibi farklı başlıklar gündeme gelmekte.
Bu teknolojilerden en popüler olanı ise yapay zekâ. 13 Mart 2024 tarihinde Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen Avrupa Birliği Yapay Zekâ Yasasıyla (The EU AI Act) birlikte tüm dünyada tekrar tartışmalara konu olan, popüler bir başlık. ChatGPT dil modelinin de etkisiyle pek çok insanın dikkatini çeken yapay zekâ teknolojisi, şehir yönetimleri açısından da oldukça kritik.
Peki bu teknoloji şehirlerde ne işe yarıyor ve şehir yönetimleri için ne vaat ediyor?
Dijital teknolojiler, öncüllerinin aksine yalnızca bir yönetsel araç değil, doğrudan yönetimin bir bileşeni. Bu teknolojiler bir yandan şehre ve şehir sakinlerine yönelik verileri toplarken, diğer taraftan sorun alanları ve çözüm önerileri üzerinden yönetime katkı sunuyor. Bu yapılanma içerisinde bir yandan sosyal medya, bir yandan sensörler diğer taraftan blokzincir uygulamaları, kameralar, mobil uygulamalar, web siteleri, e-belediye uygulamaları dört bir yandan veriler topluyor. Şehir sakinlerinin kullanımları ve dijital araçların elde ettikleri bir araya gelerek kentsel büyük veriyi meydana getiriyor. Bu büyük veri ise yapay zekâ araçlarıyla karmaşık problemlerin çözümü, performans ölçümleri, kaynak etkinliği, iş birlikli yönetim anlayışının geliştirilmesi gibi pek çok alanda şehir yönetimlerine fayda sağlıyor. Bu veriler, kullanılan yapay zekâ algoritmalarıyla işlenerek veriye dayalı politika üretimi ve algoritmik karar alım süreçleri gelişebiliyor.
Şehir yönetimine dair somut örneklere baktığımızda, örneğin görüntü işleme yetkinliğine sahip yapay zekâ tabanlı gerçek zamanlı kamera işleme uygulamalarıyla akıllı kavşakların tesisi mümkün hale geliyor. Bu akıllı kavşaklar trafik yoğunluğuna bağlı olarak trafik ışıklarını düzenleyebiliyor ya da birim yöneticilerine gerçek zamanlı müdahaleyi mümkün kılıyor ve dolayısıyla şehrin ulaşım sorununun çözümüne katkı sunuyor.
Yapay zekâ, mevcut uygulamaların kullanımlarının iyileşmesine de katkı sunuyor. Örneğin nesnelerin interneti teknolojisiyle katı atık yönetim sistemi kurulumu oldukça yaygın bir uygulama. Burada takip sistemlerinde zaten yapay zekâ teknolojilerinden faydalanıyor. Ancak bu sistemi otonom hale getirerek rota çizimlerinin sağlanması, anlık takiplerin işlenmesi, bu sensörlerden elde edilen veriler yoluyla örneğin katı atık sisteminde ayrışmanın nasıl sağlanabileceğine yönelik yol haritasının hazırlanması da kolaylaşıyor.
Diğer yandan veriler eliyle vatandaşların talepleri ve şikayetlerini değerlendirebilmek de oldukça kolay. Pek çok belediyenin telefonla talep toplama merkezleri, web sitelerinde talep formları, şikayet bildirimleri ya da sosyal medya hesapları mevcut. Bu taleplerin/şikayetlerin bir veri olarak değerlendirilerek şehrin hem mikro bölgesel hem hizmet başlık odaklı hem demografik odaklı ya da pek çok farklı başlıkta beklentileri ortaya konabilir. Bu çıkarımlar, başarılı olmak isteyen şehir yöneticileri için bulunmaz bir kaynaktır.
Bu kaynaktaki akış aynı zamanda kurumayan devamlılığı olan bir veridir. Dolayısıyla sürekli olarak güncel bilgiye erişim, hemşehrilerin memnuniyet düzeyleri, hizmetlerin karşılık bulma durumu, belediye personelinin performansı, birimlerin performansı gibi pek çok başlıkta çıktı üretmek mümkün hale gelir. Dolayısıyla hem hizmet sunumunda hem de şehre dair politika üretiminde yapay zekâ eliyle bir tür altlık, tabanlık olacak altyapı ortaya çıkmaktadır.
Geleneksel yönetim anlayışındaki planlama aşamasından, karar vermeye, denetimden uygulamaya pek çok başlıkta yapay zekâ teknolojisi şehir yönetimlerine katkı sunmaktadır. Makine öğrenmesi ve derin öğrenmeye sahip yapay zekâ algoritmalarının kullanımı, bu aşamaları birleştirerek hızlı, kolay ve daha etkin yönetim kapasitesine katkı sunmaktadır.
İnsan kapasitesini aşan analizler sayesinde de yalnızca ana ya da geçmişe dair değil, geleceğe dair öngörüleri ortaya koymak imkânı doğmaktadır. Dolayısıyla geleceğin şehirlerinde, geleceği çizerken teknolojiler de aktif rol oynamaktadır. Yüksek hacimli verilerin doğal dil işleme, makine öğrenimi, derin öğrenme, yapay sinir ağları gibi yapay zekâ yöntemleri kullanılarak değerlendirilmesi şehirlerin yönetimini kolaylaştırdığı gibi şehre dair siyaset açısından analizlere imkan tanımaktadır. Örneğin kentsel büyük veri işlenirken konu bazlı, bölge bazlı, cinsiyet bazlı, yaş bazlı pek çok sınıflama yoluyla siyasete dair de çıkarımlar elde etmek mümkün hale gelmektedir.
Sıraladığımız pek çok husus yapay zekânın aydınlık yönüne dair avantajları ifade ediyor. Şehir açısından önemli avantajlar sağlasa da insan-makine etkileşimi boyutları ve insan bedenine yönelik yapay zekâ örtüşmeleri dikkate alındığında ciddi tartışmaların ve etik sorunların varlığında da söz etmek mümkün. Ancak yönetsel alana odaklandığımızda her bir dijital teknolojinin şehirlerdeki sorunları çözmeye katkı sunduğu ve mukimlerin yaşam kalitesini arttırdığı muhakkak.
Araçsal yaklaşımlar üzerinden kullanılacak teknolojileri, fayda odaklı olarak ele almak ve şehirlerimizin geleceğiyle vatandaşlarımızın yaşam kalitesini iyileştirecek çalışmalara ağırlık vermek öncelik olmalıdır. Bu açıdan 31 Mart seçimleri yeni bir eşikteyiz. Biz, seçmenler açısından da bu geleceğe katkı sunmak mümkün. Ya günü kurtaracak, kısa süreli ve çoğu yerine getirilmeyen vaatlere odaklanacağız ya da şehirlerin ve bizlerin geleceğini düşünen adayları tercih edeceğiz.