Önümüzdeki hafta, ülkece büyük acılar yaşadığımız Kahramanmaraş Depremlerinin birinci yıldönümü. 6 Şubat sabahına milyonlarca insanımız hüzünle, kayıplarla ve acılarla uyanmıştı geçen sene. Yaklaşık 53 bin insanımız yaşamını kaybetti, kimimiz akrabasını kimimiz arkadaşını kimimiz komşularını kaybetti. Hep birlikte hüzünle doluyuz. Devlet bir yandan millet bir yandan yaraları sarmak için çabaladı ve hala yapılacak çok şey var. Ama şüphesiz bunlardan en mühimi bir daha böyle bir acı yaşamamak için çabalamak olmalı. Muhakkak Allah'ın kaderine teslimiz ve tevekkül edeceğiz, ancak biz üzerimize düşeni yaptıktan sonra rızaya yöneleceğiz. Peki bu acıları bir kez daha yaşamamak için, afetlerle mücadele için neler yapabiliriz? Ne yapmalıyız?
İşte bu soruyu sürekli sormaya ve sürekli güncel olan bir afet yönetimine ihtiyacımız var. Bu köşede merkezi yönetimlere verilen sorumlulukları, yürütülen çabaları daha önce ele almıştık, ancak işin diğer boyutunda yerel yönetimler olduğunu unutmamamız gerekiyor. İmar planlarından, oturum izinlerine, denetim faaliyetlerinden şehir planlamasına pek çok konuda yetkili olan belediyelerimizin rolünü atlamamamız gerekiyor. O zaman soruyu spesifik hale getirdiğimizde, yerel yönetimler özellikle belediyeler neler yapmalı diye sormamız gerekiyor.
Burada genel bir vizyona ihtiyacımız var. Tekil örneklerden ziyade ülke genelinde ihtiyaç duyulan dönüşümlere dair bir taahhüde ihtiyaç var. Adayların afetlere ve özellikle depremlere karşı bir hazırlık mücadelesine gireceğini beyan etmesi çok kıymetli, öte yandan tüm belediyeler için böyle bir taahhüde ihtiyaç var. Ülke çapında böyle bir vizyonu sorgulayabileceğimiz metinler ise partilerin yerel seçim beyannameleri olacaktır. Belediyeler açısından yapılacak çalışmaların çerçevesinin çizildiği, hedeflere dair vizyonun ortaya konduğu metinler olarak yerel seçim beyannameleri bu doğrultudaki planlamaları gösterecektir.
Halihazırda takip edebildiğimiz kadarıyla yalnızca AK Parti bir yerel seçim beyannamesi yayınlamış durumda. 30 Ocak'ta açıklanan beyannameyi afetlerle ve özellikle 6 Şubat'ın yıldönümünde depremlerle bağlantılı olarak incelemek, bu vizyona dair neler sunulduğunu bize gösterecektir.
AK Parti 2024 Yerel Seçim Beyannamesi temelde sekiz bölüm ve gerçek belediyecilik tanımlamasından oluşuyor. Bölüm başlıkları incelendiğinde AK Parti yerel yönetim vizyonuyla başlayan ve çevreden dijitalleşmeye, şehir ekonomilerinden sosyal politikalara, kültür belediyeciliğinden hizmet ve eser üretimine farklı başlıklar yer alıyor. Bugün ele aldığımız konu üzerinden en dikkat çeken başlık ise dirençli şehirler adıyla tanımlanan bölüm ve içeriği.
Dirençli şehirler başlığında dört alt alan göze çarpıyor. Bunlar; Yerinde Yeni Yaşam, Kentsel Risk Kalkanı, Gerçek Belediyecilik'te Göç Yönetimi, Güvenli Şehirler ve Sokaklar başlıkları.
Metnin girişinden itibaren dirençli şehirler yaklaşımının bütüncül bir anlayış olduğu vurgusu yapılıyor. Zaten başlıklardan da görüldüğü üzere yalnızca depremlere yalnızca afetlere değil, genel olarak tüm şok ve krizlere karşı hazırlık anlayışının hakim olduğu vurgulanıyor.
İlk olarak afetlerle mücadelenin afet öncesi hazırlıktan geçtiği vurgusu ve doğal afetlerden insan kaynaklı krizlere tüm şok ve risklere tedbirler alınması gerekliliği dirençli şehir yaklaşımı açısından oldukça tutarlı. Yine dirençli şehirlerin yalnızca sağlam binalar yapmak olmadığı; "şehirlerin ekonomi, yönetişim, toplum ve çevre boyutlarıyla dirençli hale getirilmesi" ve "doğal afetlere, iklim ve su krizlerine, hava ve su dahil çevre kirliliğine, sel ve yangınlara, sosyoekonomik risklere, yoksulluk ve yoksunluğa, kültürel ve düşünsel ayrımcılığa karşı direnç" ifadeleri dirençli şehirler vizyonunun geniş bir çerçevede ele alındığını gösteriyor.
Bu bağlamda AK Parti iktidarları döneminde afet yönetimi bağlamında yapılan mevzuat değişiklikleri, kurumsal dönüşümler ve uygulamalara yer verildikten sonra spesifik taahhütler geliyor. Bu kapsamda "sosyal ihtiyaçlara uygun sürdürülebilir şehirleşme modeli", "kentsel dönüşüm seferberliği", risk ve şoklara karşı kırılganlığı azaltacak tedbirler, etkin su yönetimi ve sünger kent yaklaşımları, afet risk azaltma çalışmaları, köylerde de afetlerle mücadele, "şehir-medeniyet ilişkisini göz ardı etmeyen, mevcut şehir dokusunu koruyan, kimlikli, sosyal, kültürel, açık ve yeşil alanlarıyla örnek yeni yaşam alanları ve yatay mimari" vurgusu bu çerçeveyi ortaya koyan alt hedefler olarak öne çıkıyor.
Tüm hedeflerin ise katılımcı yöntemlerle alınacağının, vatandaş odaklı bir yaklaşım benimseneceğinin taahhüt edilmesi kıymetli. "Katılımcı şehir tasarımı", "STK, üniversite ve yerel yönetim iş birliğinde ortak yol haritaları" gibi ifadelerle bu bağ defaten öne çıkarılıyor. İş birliği noktasındaki diğer bir yön ise merkezi yönetim ve yerel yönetim arasında tanımlanıyor. Daha önce kurulan ve yerelden verileri toplayarak merkeze ileten YERELBİLGİ sistemi bu açıdan ismen zikredilmiş ve afet yönetimi açısından da veri temelli yaklaşımda kullanılacak bir araç olarak öne çıkarılmış.
Dirençli şehirlere yönelik ortak hedeflerin yanında iki büyük projenin de tasarlandığı görülüyor: Yerinde Yeni Yaşam ve Kentsel Risk Kalkanı
Yerinde Yeni Yaşam, beyannamede; "geleneksel ihtiyaç ve hizmetlerin tamamlandığı ve ortaya çıkan yeni fırsatlar ile risklere yönelik tedbirlerin alındığı yenilikçi bir yaklaşım" olarak tanımlanmış. Alt boyutlar açısından bakıldığında ise; riskli alanların dönüştürülüp güvenli yaşam alanlarının oluşturulacağı, sosyal refahın şehrin bütününe yaygınlaştırılacağı, şehirlerin gelecek planlarının vatandaşlarla ve bilimsellik ilkeleriyle gerçekleştirileceği, tüm dönüşüm süreçlerinin şeffaf, hesapverebilir ve vatandaş memnuniyeti öncelikli olacak şekilde tasarlanacağı bir anlayış olarak açıklanıyor Yerinde Yeni Yaşam Modeli.
Bu yaklaşımda vatandaş memnuniyeti kısmında katılımcılık vurgularının öne çıkarıldığı, e-oylamalar, e-forumlar, e-bilgilendirmeler gibi dijital araçların kullanılacağı ifade ediliyor. Yine teknoloji bağlamında Dijital Şehir İkizleri vurgusu dikkat çekici. Burada dijital ikiz teknolojisinin ülke çapında şehirlerde kullanımının yaygınlaştırılacağı vurgulanıyor.
Konut stoku için veri yönetim sistemleri kurulması, dezavantajlı gruplara yönelik sosyal konut uygulamaları yapılması, afetlerden daha çok etkilenen hassas gruplara yönelik risk temelli analiz çalışmaları, veri temelli afet yönetim yaklaşımlarının güçlendirilmesi ve bütüncül afet yönetim yaklaşımı vurguları ve tüm yenilikçi yaklaşımların yanında doğayı, doğal kaynakları ve ekosistem çeşitliliğini koruyacak bir anlayış olarak konumlandırılmış Yerinde Yeni Yaşam.
Kentsel Risk Kalkanı ise daha çok afetlere yönelik önleyici bir yaklaşım olarak öne çıkarılmış. Modele göre her şehrin afet ve risk analizleri yapılmasının ve düzenli olarak güncellenmesinin hedeflendiği ifade edilmiş. Yine bu analizlere göre proaktif stratejiler üzerinden hazırlıklar yapılacağı vurgulanıyor. Deprem öncesi, sırası ve sonrası yapılacaklar listelerinin her şehre özgü olarak hazırlanacağı, afet ve risk analizleriyle birlikte paydaşlar iş birliğinde her şehre özgü Kentsel Risk Kalkanı modeli geliştirilmesi de öne çıkan bir hedef.
Hızlı müdahaleler için bilgi ve iletişim teknolojilerinden faydalanılması, yerel yönetimler ve taşra teşkilatı arasındaki iş birliğini arttıracak dijital altyapı projeleri geliştirilmesi, afet iletişimini sağlıklı sürdürecek uzman iletişim birimleri ve itfaiye birimlerini yeni nesil risklere hazırlıklı hale getirecek İtfaiye Akademileri kurulması yine bu kapsamdaki hedefler olarak sıralanmış.
Dirençli şehirler başlığındaki diğer iki alt hedef ise göç yönetimi ve güvenli sokaklar olarak sıralanabilir. Burada kaçak göçle mücadele, geçici koruma statüsündeki sığınmacıların gönüllü geri dönüşlerinin teşviki, düzensiz nüfus hareketlerinin olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması gibi politikaların yer aldığı ve merkezi yönetim ile yerel yönetimlerin iş birliğinde uygulamalara devam edileceği beyan edilmiş. Öte yandan sağlıklı, sürdürülebilir ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı bağlamında şehircilik çalışmalarının yürütüleceği ve bu kapsamda artan sahipsiz sokak hayvanlarının neden olduğu toplumsal ve çevresel sorunlara yönelik hem yasal hem idari düzenlemeler yapılacağı beyan edilmiş. Bu kapsamda belediyeler bağlamında hayvan bakımevi sayısının ve niteliklerinin arttırılması ve hem ulusal bazda hem şehirlere özgü eylem planları geliştirileceği ifade edilmiş.
Genel itibariyle bakıldığında sadece dirençli şehir başlığında başlı başına büyük bir hedefler silsilesinden söz edilebilir. Şehirlere yönelik koruyucu tedbirleri öne çıkaran, afetler, şoklar ve risklere karşı hazırlık çalışmalarını önceleyen ve bütüncül bir yaklaşım olarak tanımlanmış dirençli şehirler. Bu doğrultuda Türkiye genelinde şehirleri daha yaşanabilir kılacak, daha sürdürülebilir, daha güvenli, daha müreffeh ve daha yeşil alanlar haline getirecek bir vizyon bildirgesi sunulmuş.
Beyannamenin belediye başkanları için bir yemin metniyle başladığını da ayrıca vurgulayarak seçimden sonra tüm bu hedeflerin gerçekleşmesi için çalışmalar yapılması adına ümitli olalım. AK Parti yerel seçim beyannamesinde ortaya konan bu vizyon, Türkiye'deki tüm adaylar için, yapılacaklar listesi de sunmuş oluyor. Bizler şehir sakinleri olarak bu hedeflerin hızla ve en iyi şekilde gerçekleşmesini istiyoruz ki bir daha hiçbir yerleşim yerimizde acılar yaşamayalım, bir daha canımız yanmasın.
Tekraren kayıplarımız için rahmet diliyor, tüm acılarımız için sabırlar diliyorum.