31 Mart yerel seçimleri sonrasında çok da öngörülmeyen bir şekilde siyasi parti liderleri arasında bir görüşme trafiği başladı ve bu görüşmelerden olumlu mesajlar öne çıktı. Siyasette yumuşama olarak tanımlanan bu ziyaretler ve açıklamalar yeni anayasa konusundaki beklentileri yeniden canlandırdı. Aynı günlerde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, seçimden önce açıkladığı üzere, partilere yeni anayasa girişimi amacıyla ziyaretler yaptı. Bu gelişmeler üzerine hemen her platformda yoğun bir şekilde yeni anayasa konuşulmaya başlandı. Görüldüğü kadarıyla önümüzdeki aylarda uzun bir süre yeni anayasa meselesi, siyasetin önemli gündem başlıklarından biri olacak.
Yeni bir anayasanın yapılması konusunda ciddi zorlukların bulunduğu açık. Öncelikle 14 Mayıs 2023 seçimleri sonrası oluşan TBMM, son yirmi yılın en "dağınık" meclisi. Mecliste on dört siyasi parti ve altı siyasi parti grubunun yanında dört tane de bağımsız milletvekili var. Ne iktidar ne de muhalefet bloğu yeni bir anayasa yapacak çoğunluğa sahip. Zaten yeni anayasanın geniş bir uzlaşma ile hazırlanması da en doğrusu olacaktır. Fakat 2011 genel seçimleri sonrası oluşan dört partili Meclis yapısı ve o dönemki siyasi atmosfere rağmen büyük umutlarla kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu başarıya ulaşamamış ve bir anayasa metni üzerinde uzlaşamamıştı.
Mevcut TBMM aritmetiğinin yanında siyasi partilerin anayasa konusundaki pozisyonları da birbirlerine hayli mesafeli. Cumhur İttifakı, 2017 Referandumu ile kabul edilen cumhurbaşkanlığı sisteminin korunacağı bir yeni anayasa yapılmasını önermekte. Beş yılı aşan tecrübenin ışığında sistemde bazı revizyonların yapılabileceği ifade edilse dahi sistemin geliştirilmesi ve korunması isteniyor. Buna karşılık muhalefetin bu sistemin tamamen değiştirilmesi ve parlamenter sisteme dönülmesi konusundaki tercihi biliniyor.
Ancak bütün bu zorluklara rağmen Türkiye'de siyasetin çok dinamik olduğu ve kısa süreler içerisinde büyük değişim gösterebildiği unutulmamalı. Bu hızlı değişim potansiyeli seçim sonrasında, partiler arasındaki yakınlaşmada görüldü. O nedenle siyasetin yeni anayasa ümidini diri tutması ve motivasyonunu kaybetmemesi önemli.
Ayrıca belirtmek gerekir ki katılımcı bir yöntemle yürütülecek anayasa yapım süreci toplumsal ve siyasal sorunların ele alınacağı ve tartışılacağı bir platform olacaktır. Katılım, müzakere ve uzlaşmaya dayanan anayasa yapım süreci sayesinde bütün toplumsal kesimler ülkenin temel sorunlarının tartışılacağı meşru ve etkili bir platforma kavuşacaktır. Yeni anayasa sürecinin siyasal ve toplumsal meseleler konusunda taraflar arasında diyaloğu ve anlayışı güçlendirecek olumlu etkileri de olacaktır. Toplum, günlük siyasi tartışmaların ötesinde temel meseleler konusunda kalıcı çözümleri özgürce tartışma imkânı elde edecektir.
Son haftalarda görüldüğü üzere yeni anayasa, siyasi partiler arasında diyaloğun ve yakınlaşmanın bir aracı olma potansiyeline de sahiptir. Yeni bir anayasa hazırlanması konusunda başarı elde edilemese dahi siyasi partiler arasındaki yakınlaşma siyasette başka alanların açılmasını sağlayacaktır.
Yeni anayasa gündemine yönelik itirazlardan birisi de vatandaşın gündeminin anayasa olmadığı ve ekonomi başta olmak üzere başka temel meselelere odaklanılması gerektiğidir. Elbette ki vatandaş için yaşamını doğrudan etkileyen yakın sebepler birinci gündemdir. Bu açıdan fiyat artışları, maaşlar ve işsizlik gibi ekonomik konular onlar için daha önemlidir ve siyasetin toplumun bu hassasiyetlerine duyarsız kalması beklenemez.
Ancak siyasetin toplumun beklentileri doğrultusunda gündemdeki konuları yönetmesi ve gerekiyorsa uzun vadeli ihtiyaçlar sebebiyle anayasa gibi bazı konuları toplumun gündemine kendisinin sokması gerekir. Yani bazı konuları toplumun gündemine siyaset getirmelidir. Türkiye'de yeni ve sivil bir anayasaya ihtiyaç olduğu, uzun yıllardır bütün siyasi partilerin üzerinde uzlaştığı bir konu olduğuna göre bu konunun siyasetin gündeminden çıkarılması düşünülemez. Son on yıldaki bütün seçimlerde siyasi partilerin öne çıkan vaatlerinden birisi hep yeni anayasa olmuştur.
Son olarak değinilmesi gerekir ki, henüz bir yıl önce anayasa taslağı hazırlayıp altı parti olarak imzalayan ve seçime yeni anayasa taahhütleri ile giren muhalefetin şimdi toplumun başka öncelikleri var demesi inandırıcı olmayacaktır. Hatırlanacağı üzere aylar boyunca altılı masanın en önemli gündemi bu olmuştu. Toplumun temel meseleleri bu kadar kısa sürede değişmediğine göre, uzun bir süre boyunca anayasayı kendi gündemi yapan muhalefetin şimdi seçmenin öncelikleri farklı demesi tutarsızlık olacaktır.
AK Parti, muhalefete kendi hazırlayacağı anayasa teklifini dayatmıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan defalarca ön koşulsuz bir şekilde bütün siyasi partileri masaya davet etti. Bu durumda muhalefetin kendi önerisini hazırlaması ve kamuoyunun önüne çıkması gerekecektir.