Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başlattığı yeni anayasa tartışması ve muhalefetin yürüttüğü "güçlendirilmiş parlamenter sistem" çalışması son günlerde gelişerek devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan yaklaşık altı ay önce yeni anayasa konusunu tekrar gündeme getirmiş ve katılımcı bir anayasa hazırlığı için tüm partilere çağrıda bulunmuştu. Bu çağrıya olumlu karşılık veren MHP 100 maddelik yeni anayasa teklifini hazırladı ve AK Parti'ye iletti. MHP'nin önerisinin ayrıntıları bilinmiyor ancak Devlet Bahçeli teklifin genel hatlarını ve dayandığı temel ilkeleri kamuoyu ile paylaştı. AK Parti'nin anayasa çalışmasının da belli bir aşamaya ulaştığı ve teknik çalışmayı yürüten bilim kurulunun metni tamamladığı medyaya yansıdı. Haberlere göre Bilim Kurulu –MHP'nin önerisinde olduğu gibi– kazuistik olmayan ve 1982 Anayasası'na göre daha kısa (128 maddelik) bir metne son halini vermiş durumda. Önümüzdeki günlerde her iki metnin veya AK Parti ile MHP'nin ortak teklifinin kamuoyuna açıklanıp tartışmaya açılacağını tahmin edebiliriz.
Bunun yanında muhalefetin uzun süredir dillendirdiği güçlendirilmiş parlamenter sistem talebi konusunda birtakım somut haberler çıkmaya başladı. Bu konudaki ilk adımı Gelecek Partisi atmış ve önerilerini geçen yılın sonlarında açıklamıştı. En son İYİ Parti de geçtiğimiz hafta 26 Mayıs'ta "İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" başlığıyla önerilerinin ayrıntılarını kamuoyu ile paylaştı.
Öncelikle belirtmek gerekir ki AK Parti'nin yeni anayasa önerisine ısrarla karşılık vermeyip yine anayasa değişikliği gerektiren önerilerle kamuoyunun karşısına çıkmak muhalefet açısından bir tutarsızlıktır. Cumhurbaşkanı ısrarla yeni anayasa için yüksek katılımlı bir çalışma modelini önerdi ve partileri katkı sunmaya davet etti.
Ayrıca literatürde güçlendirilmiş parlamentarizm olarak ifade edilebilecek bir model olmadığını da belirtmek gerekir. Parlamenter sistemin iki önemli zaafı olan istikrarsızlık ve güçsüz hükümetler sorununa çözüm üretmek amacıyla geliştirilen anayasal yöntemler "rasyonelleştirilmiş parlamentarizm" araçları olarak isimlendirilmektedir. Parlamenter sistemde aşırı bölünmüş parlamentolar sebebiyle siyasi istikrarın sağlanamaması ve yeterli parlamento çoğunluğuna sahip olmayan hükümetlerin güçsüzleşmesi az görülen sorunlar değildir. Nitekim özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası hazırlanan anayasalarda bu türden düzenlemelere sıklıkla yer verildiği görülmüştür. 1949 Alman Anayasası'ndaki "yapıcı güvensizlik oyu", "fesih tehdidi altında güvenoyu" ve "teşrii zorunluluk hali" gibi kurumlar ve 1958 Fransız Anayasası'ndaki "blok oylama" (ya yasanın tümünü kabul et ya da reddet) ve "giyotin" (ya yasayı kabul et ya da hükümeti düşür) gibi yöntemler hükümetlere istikrar ve güç kazandırmaya yönelik rasyonelleştirilmiş parlamentarizm araçlarıdır. 1982 Anayasası'nın ilk şeklinde yer alan hükümetin kurulmasını kolaylaştıran ve düşürülmesini zorlaştıran bazı düzenlemeler de literatürde bu başlık altında değerlendirilmekteydi.
Muhalefet partileri parlamenter sistemin veya Türkiye'nin eski hükümet sisteminin seçmen nezdindeki algısının kötü olduğunu düşünüyor olmalılar ki tekliflerini doğrudan parlamenter sistem şeklinde açıklamak yerine "güçlendirilmiş parlamenter sistem" olarak sunmayı tercih ediyorlar. Bu tercihin bir diğer sebebi de referandumla halkın kabul ettiği bir sistemden tekrar geri gidilmesinin önerildiği izlenimini vermemek olabilir. Ancak bu önerilerin yeni veya özgün bir model olmadığını –ki mutlaka yeni bir model geliştirilmiş olması da zaruri değil– literatürde uzun süredir bilinen "rasyonelleştirilmiş parlamenter sistem" olduğunu belirtmek gerekir.
Son olarak yeni bir anayasa veya hükümet sistemi değişikliğinin nasıl gerçekleşebileceğini hatırlamak sürecin geleceği açısından ipucu verebilir. 1982 Anayasası'na göre anayasa değişikliği için TBMM'nin üye tam sayısının en az beşte üç çoğunluğu gerekiyor (m. 175). Referandum zorunluluğu olmadan kabul için ise üçte iki yani 400 milletvekili lazım. Buna göre halihazırda TBMM'de her iki ittifak da toplamda beşte üç yani 360 milletvekilini gerektiren çoğunluğa sahip değil. Önümüzdeki seçimlerde bu aritmetiğin büyük oranda değişeceğine dair bir işaret de görünmüyor. Bu durumda siyasi partilerin ve ittifak bloklarının yeni anayasa ve hükümet sistemleri konusunda daha geniş bir uzlaşmaya ihtiyaç duyacakları çok açık.