Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen yılın sonlarında başlattığı reform gündemi ilerleyen aylarda yeni anayasa çağrısı ile farklı bir boyuta taşındı. Cumhurbaşkanı birçok defa yeni anayasanın tüm reformların taçlanacağı bir aşama olacağını belirtti. En son AK Parti'nin olağan genel kongresinde yaptığı konuşmada yeni anayasaya uzun ve ağırlıklı bir yer ayırarak bu vurgusunu devam ettirdi. Ayrıca geçtiğimiz günlerde İnsan Hakları Eylem Planı faaliyet takvimi ve sorumlu kurumlar açıklanmış ve "İnsan Hakları Eylem Planı Takip Kurulu" kurularak çalışmaya başlamıştır. Bu gelişmeler reform iradesinin güçlü bir şekilde devam ettiğini göstermektedir.
Cumhurbaşkanı yeni anayasa konusundaki bütün konuşmalarında yeni anayasa ihtiyacını vurguladığı gibi başta ittifak ortağı MHP olmak üzere tüm toplumsal kesimleri ve siyasi partileri sürece katılmaya çağırdı. Bu çağrıya MHP olumlu yaklaşırken muhalefet partileri ilk baştan itibaren olumsuz karşılık vermeyi tercih etti. Oysa ki aynı muhalefet partileri uzun süredir hükümet sisteminin değiştirilmesi ve "güçlendirilmiş parlamenter sistem" adını verdikleri -literatürde "rasyonelleştirilmiş parlamenter sistem" olarak anılan- sisteme geçişi vadediyor. Hatta bu sistem değişimi neredeyse muhalefetin uzlaşma zemini ve 2023 stratejisi haline getirilmiş durumda. Böyle bir sistem değişimi zaten bir anayasa değişikliğini gerektiriyor. Ayrıca seçimlerden önce muhalefet partilerinin temsilcilerinin bir araya gelerek yeni anayasa toplantıları yaptıkları sonradan kamuoyuna yansıdı. Anayasa değişikliği ile hükümet sisteminde revizyon talep eden ve kendi aralarında anayasa görüşmeleri yapan muhalefetin AK Partinin şeffaf ve kurumsal bir düzeyde yeni anayasa yapımı talebini reddetmesi ciddi bir tutarsızlıktır.
MHP'nin anayasa önerisi
Cumhurbaşkanı'nın önerisine ilk baştan itibaren olumlu yaklaşan MHP ve lideri Devlet Bahçeli anayasa çağrısına hızlı cevap vermiş ve bir anayasa taslağı hazırlayarak kamuoyuna açıklamıştır. 4 Nisan Salı günü Bahçeli tarafından ana hatları kamuoyuna açıklanan MHP'nin anayasa önerisi yeni anayasa arayışının devamının habercisi olacak gibi. Önerinin tam metni henüz kamuoyuna açıklanmadı. Bu sebeple içeriğe dair ayrıntılı değerlendirme yapmak mümkün değil. Ancak anayasa önerisinin şekli unsurları, genel çerçevesi, getirdiği yenilikler ve dayandığı temel ilkeler Bahçeli tarafından açıklandı. "Cumhuriyetin 100. Yılında 100 Maddelik Anayasa" adıyla duyurulan anayasa taslağı 1982 Anayasası'na göre daha kısa bir metin. 1982 Anayasasında 177 madde olmakla birlikte yürürlükte olan madde sayısı 154'tür. Yani 23 maddesi yürürlükten kaldırılmış ama hala madde numarası olarak Anayasada yer almaktadır. Ayrıca 21 tane de geçici madde var. 1982 Anayasası'na yönelik önemli eleştirilerden birisi uzun ve kazuistik olması idi. MHP önerisinin daha kısa ve sade olacağını belirtiyor. Bu sebeple 100 maddeden ve 4 bölümden oluşan bir öneri hazırlanmış.
Öneride değiştirilemez maddelerin ve 2017 referandumunda kabul edilen Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin temel yapısının korunduğu belirtiliyor. Ancak sisteme ilişkin birtakım değişimlerin önerildiği de görülüyor. 2017 değişikliği hazırlanırken ABD başkanlık sisteminden farklı olarak Cumhurbaşkanı yardımcılarının Cumhurbaşkanı ile birlikte halk tarafından seçilmesi değil, Cumhurbaşkanınca atanması benimsenmişti. MHP'nin önerisinde bu düzenlemenin değiştirilmesi ve Cumhurbaşkanının iki yardımcısının da halk tarafından seçilmesi öngörülmüş. Ayrıca "başkanlık kabinesi"nin anayasal statüye dahil edildiği belirtilmiş. Buradan ne kastedildiğini metni görmeden anlamak zor ancak bakanlar kurulu ve kabine kavramı parlamenter sisteme özgüdür ve yanlış bir şekilde başkanlık sistemleri için de kullanılıyor. Hatta ABD'de de başkanın bakanlar ile yaptığı toplantıya kabine ismi veriliyor. Ancak başkanlık sisteminde yürütme yetkisi tek başına başkana ait olduğundan ayrıca bakanlar kurulu veya kabine gibi kolektif bir yapı yoktur. Cumhurbaşkanı bakanlar ile toplansa dahi bu ayrı bir hukuki varlığı olan kabineye/bakanlar kuruluna işaret etmez. Bu kabinenin genel siyaseti belirleme veya karar alma yetkisi yoktur, toplantı sonunda kararları yine başkan alır. Bu sebeple öneride kabineye nasıl bir anayasal statü verileceği sistemin niteliği açısından önem arz edecektir. Ayrıca TBMM'nin yetkilerinin güçlendirildiği ve başkanının tarafsız konumuyla işlevlerinin artırıldığı vurgulanıyor.
Yıllardır tartışılmakta olan anayasal kurumların yeniden ele alındığı öneride, Diyanet İşleri Başkanlığının "Türkiye Diyanet Kurumu" olarak yeniden yapılandırıldığı, Yükseköğretim Kurulu'nun oluşumunda TBMM'nin yetkilerinin artırıldığı, yeni bir kurum olarak "Türkiye Liyakat Kurumu"nun önerildiği ve Türkiye Merkez Bankasının anayasal kuruluş hâline getirildiği belirtiliyor.
Yargı başlığı altında da önemli yeniliklere yer verildiği görülüyor. Avukatlık ve arabuluculuk mesleklerine anayasal statü tanınan öneride, Hakimler ve Savcılar Kurulunun (HSK), "Yargı Yüksek Kurulu" adıyla yeniden düzenlendiği belirtiliyor. Hakim ve savcıların bütün özlük işlemlerini yapıyor olması sebebiyle yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatları açısından hayati bir kurum olan HSK'nın isminden ziyade oluşumu, üyelerinin seçimi, çalışma ve karar alma yöntemlerinin nasıl düzenlendiği önem taşımaktadır.
Literatürde uzun yıllardır tartışılan ve çelişkili yargı kararlarına konu olan Sayıştay ve Yüksek Seçim Kurulu'nun niteliğine açıklık getirilerek yüksek mahkemeler arasında yer verildiği belirtiliyor.
Anayasa Mahkemesi'nin yüksek mahkeme olarak değil özel statüde düzenlendiği ve yüce divan görevinin Anayasa Mahkemesi'nden alınarak yüce divan yargılamaları ve siyasi parti kapatma davalarına bakmak üzere "Yüce Divan" adıyla kurulacak yeni mahkeme oluşturulduğu görülüyor. Anayasa Mahkemesi 1982 Anayasası'nda yüksek mahkemeler arasında sayılmış olsa da kanuna bırakılmayıp Anayasada kapsamlı şekilde düzenlenişi, çalışma esaslarını kendi yapacağı içtüzükle belirleme yetkisi, bağımsızlığının ve kararlarının bağlayıcılığının ayrıca güvence altına alınması ve üyelerinin statüsü gibi birçok sebeple zaten özel statüde bir mahkemedir. Ancak MHP'nin önerisindeki özel statünün ne şekilde olduğunu ve 1982 Anayasası'ndan farklarını metin açıklandığında görmek mümkün olacaktır. Anayasa Mahkemesi'nin gerek hukukçu olmayan üyeleri gerekse hukukçu olup da ceza yargılaması tecrübesi olmayan üyeleri sebebiyle yüce divan sıfatıyla ceza yargılaması yapması eleştirilmekteydi. Buna rağmen çeşitli sebeplerle bu konuda bir değişikliğe gidilmemişti.
Önerinin tam metni açıklandığında, MHP'nin teklifini daha doğru değerlendirmek mümkün olacaktır. Ancak şimdiden sürece verilen destek açısından MHP'nin önerisinin değerli olduğunu söylemek mümkündür.