Tam ve resmi adı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu olan OHAL Komisyonu 17 Temmuz 2017'de kuruldu ve başvuruları almaya başladı.
Başvuru süresi 60 gün olduğundan 14 Eylül'de yani geçtiğimiz perşembe başvuru süresi doldu. Hukuki bir zorunluluk olmamakla beraber Komisyon başvuru süresi olan 60 gün dolduktan sonra başvuruları ele almaya ve bu süre boyunca hazırlık yapmaya karar verdi. Böylece Komisyon önümüzdeki hafta dosyaları incelemeye başlayacak ve ilk kararlarını verecek. Hemen belirtmek gerekir ki bu süreler 17 Temmuz 2017'den önceki kanun hükmünde kararnameler (KHK) içindir. Daha sonra yayımlanan kararnamelerle yapılan işlemlere karşı yapılacak başvurularda süre, kararnamenin Resmi Gazete'de yayımlanmasından sonra 60 gündür. Örneğin en son 25 Ağustos 2017'de yayınlanan 693 ve 694 sayılı Kararnameler ile ilgili başvuru süresi yayın tarihinden itibaren 60 gündür ve bu kişilerin 24 Ekim'de başvuru hakkı sona erecektir.
Komisyonun kurulması ile OHAL KHK'larıyla yapılan ve idari ya da yargısal denetimi mümkün olmayan işlemler idari denetime açılacak ve sonrasında bunlar hakkında tam bir yargı denetimi mümkün olacaktır. Her ne kadar kuruluş sürecinde hakkında birtakım önyargılı yorumlar yapılmışsa da atanan üyelerin yüksek profili, raportör/tetkik hakimi sıfatıyla yüksek mahkemeler ve bakanlıklardan sağlanan uzmanlar ve diğer yardımcı personel Komisyona verilen önemin göstergesiydi. Bu hususları önceki yazımda ele aldığım için ayrıntılı olarak tekrar etmeye gerek duymuyorum. Ayrıca Türkiye'nin Kıbrıs'taki mülkiyet sorunları, terörle mücadeleden doğan zararlar ve uzun yargılamalar konusunda benzer komisyonlar kurduğunu ve bunların AİHM tarafından etkili bir iç hukuk yolu olarak tanındığını yani Türkiye'nin bu konuda önemli bir tecrübeye sahip olduğunu unutmamak gerek.
OHAL Komisyonu'nun önemi
Bütün bunların yanında OHAL Komisyonu'nun FETÖ ile mücadelenin meşruiyeti ve toplumsal desteği açısından önemini vurgulamak gerekir. 15 Temmuz ve sonrasında Türkiye'nin milli güvenliği ve anayasal düzenine yönelik hayati tehditlere karşı yoğun bir mücadele başlatıldı. Siyasi, idari, toplumsal ve yargısal yönleri olan bu mücadele mevcut anayasal sistem ve hukuk düzeni içinde yürütülüyor. FETÖ'ye ait kurumlar kapatılıyor, şirketlerin yönetimi ve mülkiyeti devlete aktarılıyor, devlet içinde örgütlenen ve kamu hiyerarşisinin dışında hareket eden FETÖ mensupları kamudan ihraç ediliyor, suç işlemiş olanlar hakkında ceza soruşturmaları ve kovuşturmaları açılıyor. Ancak FETÖ'nün gizli ve sinsi örgütlenme modeli, farklı kimlik ve kılıklara bürünme yeteneği ve mücadeleyi bulandırmak için başvurduğu yöntemler birtakım zorluklara sebep oluyor.
FETÖ ve teröre karşı yürütülen bu mücadeleye verilebilecek en büyük zararlardan biri mücadelenin amacından sapması, hukukun sınırlarının dışına çıkılması ve haksız mağduriyetlere sebep olmasıdır. Genel olarak terörle mücadele ve özelde ise FETÖ'ye karşı yürütülen bu mücadelenin haklılık ve meşruiyetinin korunması, uzun vadede tehdidin ortadan kaldırılması ve başarıya ulaşılması açısından son derece önemlidir. İşte OHAL Komisyonu, kararnameler ile yapılan işlemlerdeki varsa eğer hukuka aykırılıkların, hataların giderilmesini ve mağduriyetlerin ortadan kaldırılmasını sağlayacaktır. Böylece tartışmasız bir haklılığa sahip olan FETÖ ve terörle mücadelenin üzerine gölge düşmesinin ve özellikle AİHM gibi uluslararası süreçlerde Türkiye'nin mahkûm edilmesinin önüne geçilecektir. Komisyon bunu gerçekleştirmek için yürürlükteki mevzuata, tarafı olduğumuz uluslararası anlaşmalara ve hukukun temel ilkelerine göre çalışacak ve karar verecektir. Birtakım zorluklara rağmen Komisyonun yaptığı hazırlıklar ve sahip olduğu personel desteği ile hızlı bir şekilde çalışması, yapılan başvuruları sonuçlandırması beklenmektedir. OHAL Komisyonuna yönelik beklentilerin yüksek olduğu ve bu açıdan Komisyonda görev alan kişilerin önemli bir yükün altına girdiklerini söylemek gerek. Türkiye'de şu anda OHAL yürürlükte ancak OHAL hukuk dışı, denetimsiz ve keyfi bir yönetim biçimi değildir. Sadece devletin yetkileri ve temel hak ve özlüklere yönelik müdahale alanı artmaktadır. Bu açıdan 1982 Anayasası'nın OHAL KHK'larını yargı denetimi dışında bırakan 148. madde hükmünün oluşturduğu denetim açığını bu Komisyon kapatacaktır. Nitekim AİHM ve Anayasa Mahkemesi, OHAL KHK'ları ile yapılan işlemlere karşı açılan davaları reddetmiş ve etkili bir başvuru yolu olarak OHAL Komisyonuna işaret etmiştir.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın Komisyona müracaat süresinin sona erdiği 14 Eylül Perşembe günü yaptığı açıklamaya göre toplam başvuru sayısı 98 bin 252'dir. Bu sayı bir miktar daha artmış olabilir. Komisyonun bu başvuruları bağımsız ve tarafsız bir şekilde sadece hukuka bağlı olarak ele alması, varsa eğer yapılan yanlışları gidermesi, FETÖ ile mücadelede amacın bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olduğunu gösterecektir. Hem içeride hem dışarıda bu hayati süreçte devletin elini güçlendirecek, hukuki ve siyasi meşruiyetini artıracaktır. Bu sebeple Komisyona alan açmak ve bağımsız bir şekilde çalışmasına imkân tanımak gerekir.