Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BİLAL BAĞIŞ

EYT Düzenlemesi: Evet Ama Nasıl?

Son dönemin enflasyonist ve resesyonist ortamında, üretimi ve istihdamı (hatta cari açık odağı üzerinden tasarrufların artırılmasını) desteklemeyi öncelikli bir konu olarak gören hükümet; çalışanların EYT mağduriyetinin giderilmesi için de yeni bir adım atmaya hazırlanıyor.

Türkiye'de 1999 ve 2008 arası sosyal güvenlik ile ilgili düzenlemeler, bu alandaki en ciddi ve kapsamlı düzenlemeler olarak bilinir. Son 20 yılda alınan yol ile sosyal güvenlik sisteminin açıkları ve merkezi hükümete maliyeti önemli oranda azaltıldı. Bu düzenlemelerin önümüzdeki birkaç on yılda Türkiye'de iş yaşamını, sermaye birikimi, tasarruflar, sosyal güvenlikteki bağımlılık oranı, iş yaşamına katılım, işgücü arzı ve ekonomik aktiviteyi ciddi anlamda pozitif etkilemesi beklenmektedir.

Ancak, aynı zamanda, 8 Eylül 1999 düzenlemesi ile o dönemin koalisyon hükümeti oyun oynanırken oyunun şartlarını değiştirdi. Haliyle, EYT kapsamında mağdur olan çok fazla insan var. Bu yüzden de söz konusu EYT tartışmalarının hukuki, insani ve iktisadi yönlerini iyi anlamak gerekiyor.

Her şeyden önce, EYT'lilerin yaş haddinden dolayı emekli olamamaları, adil bir uygulama değil. Yani, daha önce hukuki olarak sahip olunan bir hak, 8 Eylül 1999'daki bir kanun değişikliği sonrası bazı çalışanların ellerinden alınmış durumdadır. Yeni EYT düzenlemesi ile de bir tarafta kazanılmış haklar iade edilirken; diğer yandan da yeni istihdam alanları açılmış olacak. Maliyetin çok fazla artmaması için ise ince eleyip sık dokumak gerekecek.

Maliyet Yönü
Yeni EYT düzenlemesi ile adaletsizlikler giderilirken, sosyal güvenlik sisteminin, AK Parti iktidarı öncesi Türkiye'deki batık durumunun geri gelmemesi için önlemler alınması da elzemdir. Nitekim, dünyanın bugün birçok ülkesinde sosyal güvenlik sistemleri ciddi sorunlar yaşamakta, kamu maliyesine ciddi yükler getirmektedir.

Elbette, kamu kurumlarının açıkları, borçlanılarak veya karşılıksız para basılarak da çok rahat finanse edilebilir. Kısa vadede bir şekilde sürdürülür bu açıklar, ancak uzun vadeli maliyet de bir o kadar önemlidir. Bu tür makro maliyetleri minimize etmek gerekir. Uzun vadede enflasyonist etkiler yaratmayacak, farklı vergilerle halkın sırtına tekrar yük bindirmeyecek çözümlere odaklanmak gerekir. Bu da fazlasıyla dikkatli hareket etmeyi gerektirir.

Bu tür finansal maliyetlerin yanında, muhtemelen en kritik konulardan biri de yetişmiş insan gücü kaybının işletmelere getireceği ekstra maliyetlerdir. Bu yüzden de beşeri sermayenin iş yaşamında tutulması için tamamlayıcı düzenlemeler de düşünülüyor.

EYT düzenlemesi ile bağlantılı kıdem tazminatları mevzusu da işverenler açısından önemli bir başka sorun konumundadır. EYT'nin yasalaşması ile emeklilik için başvuracak kişilere "haklı sebeple" işten ayrılacakları için tazminatları hemen ödenmek zorunda. Bu da işletmeleri ciddi anlamda zorlayacak.

Aslında bu tazminat, çalışanlar henüz çalışıyorken, işveren tarafından tasarruf edilmek zorunda olduğu için, zaten hazır olması gereken bir para. Türkiye'de ise emeklilik zamanı son dakikada denkleştirilmeye çalışıldığı için, çok fazla emekliye ayrılacak çalışanın tazminatı da işverenleri ciddi anlamda zorlayacaktır.

Bunun da mevcut sorunlu küresel resimde, üretimi ve ekonomiyi olumsuz etkilememesi önemli bir konudur. Hükümet, işverenlere, mevcut fonlar üzerinden uzun vadeli ve ucuz finansman imkânı sunacağını açıkladı. Bu adım da şüphesiz hem işverenleri hem siyaseti ciddi anlamda rahatlatacaktır.

İnsani Yönü
8 Eylül 1999, Türkiye'de SGK düzenlemeleri açısından önemli bir milattır. Bu tarihte en ciddi SGK reformlarından biri gerçekleştirildi. Ancak, bu yapılırken, mağduriyetler de oluştu. EYT kavramı da 8 Eylül 1999'daki SGK düzenlemesinden sonra gündeme geldi.

Malum, 8 Eylül 1999'da yürürlüğe giren 4447 sayılı yasa ile emekli olmak için aranan

Sigortalılık süresi (erkek için 25, kadın için 20 yıl) ve

Prim ödeme (5000 gün) şartlarının yanına bir de

Yaş şartı (kadın için 58, erkek için 60 yaş)

getirildi.

Yani emekli olmak için sigortalılık süresi, prim ödeme ve yaş şartı gibi 3 koşulun birlikte sağlanması aranmaya başlandı. 2008 SGK reformu ile de kadınlar ve erkeklerde prim ödeme gün sayısı artırıldı. Yeni EYT düzenlemesi tartışmaları da 8 Eylül 1999 tarihinden önceki sigorta koşullarını yerine getiren (prim ödeyen), prim günü kriterini ve ödemesini sağlayanların yaşa takılmaksınız emekli olması durumunu ifade ediyor.

Sigortalılar için tek tip bir düzenleme ile (sadece yaş şartını ortadan kaldıracak) yaş sorunu halledilerek, sorun aşılmaya çalışılmaktadır. Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) için düşünülen böyle bir yeni düzenlemenin 2022 yılı bitmeden Meclise gelmesi ve önümüzdeki ayın (Ocak 2023) başı itibariyle yasalaşması bekleniyor.

Düzenlemenin ayrıntıları ile ilgili de şimdilik kesin olan, daha önce konuşulan Alman ve Finlandiya modelleri yerine Türkiye modeli benimsenecek. Muhtemelen, 1999'daki düzenleme öncesi gibi çok basit ve sade bir düzenleme söz konusu olacak. Buna göre de 8 Eylül 1999 öncesi uzun dönemli sigorta girişi olan ve prim gün sayısı ile sigortalılık süresini dolduran adaylar emekli olmaya hak kazanacak.

Yeni Mağduriyetler Oluşmamalı
EYT meselesi, Türkiye'nin kapanamayan yaralarından biri haline geldi. Bu veya önümüzdeki bir dönemde, ancak, mutlaka bir şekilde çözülmesi gerekiyor. AK Parti iktidarı bu konuda da proaktif hareket ediyor.

Ancak, EYT düzenlemesinin, yeni mağdurlar bırakmadan herkesi kapsayan genel bir düzenleme olarak çıkması da önemli. Son dönem odağı da oraya doğru kayıyor. Örneğin, 1999 düzenlemesi sonrası ortaya çıkan yaş şartı gibi yeni şartlar ortaya koyulmaması önemlidir.

Stajyerlik ve çıraklık dönemi şu an EYT kapsamında değerlendirilmiyor, buna yönelik farklı düzenleme düşünüldüğü zaman zaman konuşuluyor. Stajyerlik ve çıraklık dönemleri de işyerinde geçtiği için bu noktada da mağduriyet ortaya çıkmaktadır. Daha uzun vadede ise, sadece, EYT'liler için değil, tüm emekliler için iyileştirici düzenlemeler düşünülmeli.

Görünen odur ki asgari ücretteki güncellemeye ek olarak; seçim dönemine dek veya seçim sonrası, yaşam kalitesini, gelir seviyesini ve hayat pahalılığı ile mücadeleyi destekleyecek yeni düzenlemeler de beklenmelidir. Son dönemin enflasyonist sürecinin olumsuz etkilediği satın-alma gücünün yeniden yükseltilmesi önemli bir öncelik olmaya devam edecek gibi görünmektedir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA