Reel ekonomideki dinamizmden sonra, finansal istikrar da güçleniyor. Küresel çalkantılı süreçte oluşan enflasyon ve resesyon ikileminde daha fazla büyüme, ihracat, üretim, yatırım ve istihdamdan yana tercihte bulunan Türkiye, global enflasyonist süreci pozitif reel büyüme ile sürdürüyor. Türkiye ekonomisi büyümeye ve silkinmeye devam ediyor. 2022'nin ilk 6 ayında büyüme oranı %7,6, işsizlik oranı da %10 seviyesinde gerçekleşti. 2022'nin genelinde de rahatlıkla %5'in üzerinde büyüme öngörülmektedir.
Ancak finansal parametrelerin de düzelmeye devam etmesi önemlidir. Döviz kuru, enflasyon ve faiz, makro-finansal istikrar için kritik üç önemli değişkendir. Nihayetinde, makro-finansal istikrar da bugün zaman zaman sorunlu bir hal alan ve Türkiye için kritik verilerden biri olan cari açığın dengeye oturmasına ciddi destek sunabilir. Faiz oranı, enflasyon oranı ve döviz kuru şeytan üçgenine dikkat etmekte fayda var. Bu üç değişken arasında da karşılıklı önemli etkileşimlerin bulunduğu malumdur.
Örneğin 2022 Ekim enflasyonu yüzde 85,5 seviyesinde gerçekleşti. Yüzde 85 seviyesindeki enflasyonun en önemli yıkıcı etkisi ise refah kaybı üzerinden gerçekleşir. Bireylerin sahip olduğu gelirlerin ve servetin satın alma gücü önemli ölçüde azalır. Aralık ayı sonrası, hem baz etkisi hem kur istikrarı ancak en önemlisi de değişen beklentilere paralel olarak enflasyonda da istikrarlı bir gerileme beklentisi mevcut.
Rezervler Artıyor
TCMB resmi rezervleri toparlanmaya devam ediyor. Toplam rezervler, Ocak 2022 başındaki 109,4 milyar dolar seviyesinden, Kasım 2022 ortasında 117,5 milyar dolara yükselmiş durumda (aşağıdaki şekildeki yeşil çizgi). Ancak, elbette, geçmişte olduğu gibi, bugün de bu rezervlerin bir kısmı (100 milyar dolar civarı) bankalara ait (zorunlu karşılıklar, mevduatlar vb.), bir kısmı da (60-70 milyar dolar civarı) swap gibi diğer ülkelerden ödünç alınan döviz kaynaklarından (swap sözleşmeleri) oluşmaktadır.
117,5 milyar dolarlık ciddi rezerv hacmine rağmen, bu brüt rezervlerin özellikle de (en azından) kısa vadeli toplam dış borcu (ki mevcut durumda 186 milyar dolar seviyesinde seyretmektedir) karşılayacak ölçüde olması önemlidir. Rezervleri artırmaya devam etmekte fayda var. Turizm, enerji ve fabrika yatırımları ile nükleer santral yatırımı gibi büyük ölçekli projeler aracılığıyla gelen döviz rezervleri önemlidir. Ocak 2022 başından, Kasım 2022 başına kadarki 10 aylık dönemin rezerv değişimi de aşağıdaki gibidir (Kaynak: TCMB EVDS).
Liralaşma Stratejisi ve Kur İstikrarı
Aralık 2021'de, o dönemin görece yüksek kur hareketliliği ile mücadele amacıyla Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması başlatılmıştı. Bu sayede de küresel, bölgesel ve ulusal sıkıntılı bir süreçte TL'nin değerinin korunması, finansal istikrar ve kur istikrarı noktasında önemli kazançlar sağlandı. Aşağıdaki şekilden de görüldüğü üzere, kurdaki volatilite önemli ölçüde azaldı. Örneğin son 3,5 ayda kurdaki oynaklık yüzde 4'ün altında.
KKM ise yeni bir enstrüman olarak, 2 milyonun üzerinde hesap ile de tabana yayıldı ve benimsendi. Son 1 yılda atılan bu adımlarla kur istikrarı sağlanmaya başlandı. Kurdaki yatay seyrin katkısı ile KKM'deki Hazine yükü de azalıyor. Kurdaki bu görece istikrar ile Ekim ayından sonra artık merkezi yönetimin KKM'deki kur farkı ödemeleri sonlanabilir.
Veriler, KKM'nin yıl boyunca hazineye yükünün 90 milyar TL civarında olduğunu göstermektedir. Merkez Bankası'na maliyetin ise daha az olduğu tahmin ediliyor. Ancak döviz kuru istikrarı ve makro-göstergelere olumlu yansımalar daha fazla.
Bunların yanı-sıra;
Temmuz 2022 sonu ve Kasım 2022 ortası arası son 3,5 aylık dolar/TL kur hareketleri aşağıdaki gibidir (Kaynak: TCMB EVDS).
Cari Denge ve Dış Ticaret
Türkiye ekonomisinin güçlü yönlerinden ihracat, ekonominin son bir yıldaki yüksek büyümesinin de kritik dinamiklerinden biri konumunda. İhracatta rekabetçilik ve katma değer artıyor. Makro-finansal istikrar da güvene alınabilse, Türkiye hızla büyümeye çoktan hazır. Kur istikrarı sağlandıkça ve enerji fiyatları da oturdukça, makro-finansal istikrarın da katalizör etkisi ile Türkiye hızla şaha kalkışını emin adımlarla güçlendirerek sürdürecektir.
Türkiye'nin yeni yüzyılda, ihracat atağı ile yeni bir başarı hikayesi yazması ve yeni bir ekonomik patlama yapma ihtimali yüksek. Ancak, Türkiye'de bugün, ihracat artarken, ithalat da kur, maliyet ve fiyat yapışkanlığı gibi nedenlerle daha çok artıyor. İhracat rekorlar kırarken, ithalat da yükseliyor. Enerji ise bu denklemdeki en temel risk faktörü. Kur kaynaklı ithalat fatura artışı da diğer bir önemli faktör.
Artan kur, yükselen ithalat maliyeti ve enerji faturaları ise ithalatı yüksek tutarak, cari açığı ve dış ticaret dengesinin resmini olumsuz göstermektedir. Cari açık, hem kur etkisi (ithalatın maliyeti artıyor) hem enerji gibi fiyat artışları kaynaklı olarak artıyor. Dış ticaret açığı ve cari açık, GSYH'nin %3'ünün üzerine çıkabilir. Makro-finansal istikrar ise önümüzdeki dönemler cari açığın tekrar dengeye oturmasına destek olabilir.