CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener arasındaki görüşme, geride bıraktığımız haftanın en dikkat çekici gelişmelerinden biriydi. Görüşmenin ana gündem maddesi önümüzdeki yerel seçimlerdi. Bu doğrultuda Özel'in Akşener'e İYİ Parti ile seçim iş birliği yapmak istediklerini ilettiği belirtildi. Dolayısıyla Özel tarafından Akşener'e İYİ Parti'nin "seçimlere hür ve müstakil" şekilde girme kararını en azından bazı yerlerde, özellikle de kritik büyükşehirlerde esnetilip esnetilemeyeceğinin sorulduğu kamuoyuna yansıdı. Akşener'in ise bu konuyu pazartesi günü yapılacak İYİ Parti Genel İdare Kurulu toplantısında gündeme getireceği açıklandı.
Öte yandan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da CHP ve partinin yeni genel başkanı Özgür Özel'e yönelik sert eleştirilerini sürdürürken sürpriz bir çıkış yaptı. Özdağ, kamuoyuna açık bir şekilde İYİ Parti'yi yerel seçimlerde ittifak yapmaya çağırdı. Cumhur ve Millet ittifaklarına alternatif, milliyetçi bir üçüncü ittifak kurulmasını önerdi. İYİ Parti'den ise söz konusu ittifak teklifine henüz kurumsal bir yanıt verilmedi.
Tüm bu gelişmeler ışığında muhalefet açısından ortaya çıkan tablo oldukça karmaşık. Zira CHP'de Özgür Özel, "sosyal demokratlığını" ve "farklılığını" kanıtlamak, HEDEP'in ve ona oy veren Kürt seçmenlerin dikkatini çekmek adına beklenmedik çıkışlar yapıyor. Öte yandan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, Akşener ile bireysel görüşmeler yapıyor. Diğer tarafta İYİ Parti içerisinde hem ittifaklara karşı çıkan hem de İstanbul ve Ankara'nın yeniden kazanılması için ittifakları savunan kişiler bulunuyor. HEDEP ise artık kurumsal açıdan muhatap alınmak istediğini ve somut kazanımlar istediğini açık ve net bir biçimde belli ediyor. Dolayısıyla muhalefetin 2024 yerel seçimlerinde nasıl bir strateji üreteceği halen çok belirsiz.
CHP'nin İkili Stratejisi
CHP açısından 2023 seçim mağlubiyetinin sebep olduğu bir diğer yıkım, belki de Kılıçdaroğlu'nun en büyük başarısı olarak adlandırılabilecek CHP-İYİ Parti-HEDEP iş birliğini sağlayan formülün de çöküşüydü. Zira bu formülün temelinde seçim başarısı vardı. Yine bu formül, 2019'da büyükşehirlerde getirdiği başarı sebebiyle 2023'te tekrarlanmıştı. Ancak seçim mağlubiyeti, hem İYİ Parti hem de HEDEP'in bu formülü taban ve seçmenlerine anlatmasını ve onları ikna etmesini imkansız kıldı. Buna ek olarak Kılıçdaroğlu'nun diğer partilerle yaptığı gizli protokoller, aktörler arası güven krizini de beraberinde getirdi.
Dolayısıyla CHP'deki yeni lider kadrosunun alternatif bir formül bulması ve İYİ Parti ile HEDEP'i buna ikna edecek güveni inşa etmesi gerekiyordu. Bu doğrultuda CHP'deki yeni yönetim yapısı fırsata çevrildi. Öyle ki İmamoğlu-Özel ikiliği, partinin ikili bir strateji de yürütmesini mümkün kıldı. Böylelikle Özel, sahip olduğu konum itibariyle kurumsal, İmamoğlu ise kişisel ilişkiler yürütecekti.
Bu stratejinin ilk emareleri Özel ve İmamoğlu'nun attığı adımlarda görüldü. Özel, HEDEP ve ona oy veren Kürt seçmenlerin dikkatini çekmek, dolayısıyla HEDEP'in resmi ve kurumsal şekilde muhatap alınma isteğini kabul eden birkaç çıkış yaptı. Öte yandan İmamoğlu, Akşener ile ikili ilişkisini öne çıkaran açıklamalar yaptı. Buna ek olarak Akşener ile bire bir görüşme gerçekleştirdi.
Ancak yapılanlar bununla sınırlı kalmadı. Bu stratejinin mihenk taşı, İYİ Parti'nin yeniden ancak bu sefer daha profesyonel bir şekilde kurumsal baskı altına alınmasıydı. Özel, İYİ Parti'nin "ayağına giderek" iş birliği teklif etti ve en azından İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlarının desteklenmesi gerektiğini söyledi. Böylelikle kamuoyu önünde İYİ Parti, gerçekleşmeyen ittifakın ve olası bir mağlubiyetin müsebbibi haline getirilecekti.
Buna ek olarak İYİ Parti'nin söz konusu büyükşehirlerdeki yerel aktörleri devreye sokuldu. Zira belediyeler, il-ilçe meclisleri ve teşkilatlar bazında bu iki ismin kurduğu ilişki yapısı, İYİ Partili aktörler açısından oldukça kazançlıydı. Rantın dağıtımından faydalanan İYİ Partili yerel aktörler, genel merkezi baskı altına alarak en azından iki büyükşehirde "partinin 2023 cumhurbaşkanı adayları"nın desteklenmesi gerektiğini savunacaktı.
İYİ Parti ve HEDEP'in Çıkmazları
CHP'nin bu profesyonel stratejisi işlerken İYİ Parti'nin en büyük dezavantajı, parti içerisinde yaşadığı kurumsal problemler oldu. Bu sebeple CHP'nin kendisini kuşatan stratejisine reaktif bir pozisyon alınamadı. Dolayısıyla Akşener'in genel merkezin "hür ve müstakil", yerel aktörlerin ise ittifak baskısını aynı anda yürütme kabiliyeti kısıtlandı.
Bu noktada Akşener'in girdiği çıkmazdan kurtulabilmek adına akla gelen en muhtemel senaryo, büyükşehirlerde "tavşan aday" çıkarmak. Zira parti içerisindeki iki kanadında razı olabileceği yegane alternatif seçenek bu. İYİ Parti'nin İstanbul ve Ankara adaylarını açıklamakta gösterdiği erteleyici tavır da bu olasılığa alan bırakmak şeklinde yorumlanabilir. Diğer alternatif ise parti içindeki iki taraftan birinin ikna edilmesi. Ancak bu alternatif, tavan ve tabanı arasındaki makas gün geçtikçe açılan İYİ Parti'de yeni bir kopma ve ayrışma riskini bünyesinde barındırmakta. Dolayısıyla Akşener açısından partiyi yönetme kabiliyetini daha da kısıtlayacak bu seçeneğin ilk tercih olmadığı gayet açık.
HEDEP açısından ise esas çıkmaz, Doğu ve Batı'daki seçmen gruplarını aynı anda ikna etme mecburiyeti. Zira son seçimlerde de görüldü ki özellikle batı büyükşehirlerindeki Kürt veya Türk fark etmeksizin partili seçmenler, olası bir memnuniyetsizlik durumunda başta TİP olmak üzere alternatif partilere yönelebiliyorlar. Dolayısıyla İmamoğlu başta olmak üzere büyükşehirlerdeki stratejinin dikkatle izlenmesi ve seçmenlerin olası tüm senaryolarda güçlü bir şekilde ikna edilmesi gerekiyor.
Doğu ve Güneydoğu'daki seçmen açısından ise HEDEP'in somut bir kazanım elde etmeden ve resmi/kurumsal muhatap kabul edilmeden kurduğu ittifak yapısını artık istemiyor. Zira HEDEP, kimlik siyasetini merkeze alan söylem ve stratejisine rağmen daha kendi kurumsal kimliğini kabul ettirmekten aciz. Dolayısıyla bir tür meşruiyet kazanma aracı olarak görülen ve razı olunan kapalı seçim iş birlikleri artık seçmenleri ikna etmekten oldukça uzak.
Sonuç itibariyle muhalefet açısından ortada çok bilinmeyenli bir ittifak denklemi mevcut. Bunu çözebilecek yegane aktör ise ana muhalefet partisi olarak CHP. Ancak Kılıçdaroğlu'nun miras bıraktığı güven krizi, daha önce çalışmış ittifak formülünün tekrarlanmasını zor hale getiriyor. CHP'nin kurumsal kapasite kısıtları ise alternatif modelleri her ne kadar zorlasa da hem İYİ Parti hem de HEDEP'in kendi kurumsal yapısı içerisinde yaşadığı çıkmazlar, muhalefetin hareket alanını kısıtlıyor.