İki yıl önce Ajax önce Real Madrid'i ardından Juventus'u Şampiyonlar Ligi'nde evine gönderdiğinde İtalyanlarda büyük tartışma başlamış ve takımı beş sezon arka arkaya şampiyon yapan Allegri yerine eski yıldızları Zidane'ı getirmek için görüşmelere başlamışlardı.
Juventus o gün bunu başaramadı, gelecekte bir gün Zidane'ın döneceğine inanıyorlar. Ajax, çeyrek asır sonra Avrupa sahnesinde assolistliğe soyunurken kulübün yönetiminde tepe nokta Edvin van der Saar vardı. Hollandalı kaleci, 1995'de Milan'ı devirip, kazandıkları ertesi sezon da penaltılarla Juventus'a kaybettikleri Şampiyonlar Ligi finallerinde Ajax kalesindeydi.
O günlerde Fransa'da Bordeaux forması giyen Zidane, Juventus'a geldikten sonra takım liderliğine soyunmuş, Fransa'ya da 1998'de Dünya Kupası'nı kazandırmıştı. Edvin van der Saar ve Zidane 1999'da takım arkadaşı oldular.
Juventus'un transfer ettiği Hollandalı kaleci Torino'daki tesislere geldiğinde Serie A'nın lüksleriyle tanıştı. Evet, Ajax'ta da idmana otobüsle gitmiyordu ama Juventus'un otoparkı ve takım arkadaşlarına bakakaldı.
Hepsi Ferrari ile idmana geliyor ve Dolce&Gabbana, Versace ve Armani'den başka bir şey giymiyorlardı.
Hollandalı kalecinin hayran olduğu isim Zidane oldu çünkü Cezayir asıllı Fransız yıldız, kulübün patronlarının sahibi olduğu FIAT markasının mütevazı bir modeliyle tesislere geliyordu, üzerinde de çoğunlukla Levis kot pantolon ve basit Adidas tişörtler oluyordu.
Van der Saar, Fransızca ve İtalyanca, Zidane da İngilizce bilmediğinden saha dışında çok fazla konuşamadılar ama Hollandalının yıllar sonra söylediği gibi: O basit FIAT'tan inen adam sahaya indiğinde 'başka' biri oluyordu...
***
Zlatan İbrahimoviç'in oynadığı hiçbir kulüpte 'takım içi dengesi' olmadı. Barcelona dışında her kulüpte takım arkadaşlarıyla kendi kazandığı arasında uçurum vardı. Saha içinde dengeleri bu kadar bozabilen bir adamın diğerlerinden fazla kazanması kadar doğal bir şey yok elbette futbolda. Bir takımda sadece kazandığınla ayrıcalıklı olmazsın. Tatilden geç dönersin, ses etmezler, loca istersin, ilk sana verirler. İstemediğin futbolcu vardır, eninde sonunda yollarlar, yeri gelir teknik adamı bile sen belirlersin, kulübün tesislerinde sana özel menü bile çıkar, şef senin tabağına fazla özenir. Otobüste arka tarafta oturursun.***