Bu akşam Trabzon'da Trabzonspor-Galatasaray maçı var. İsterseniz gelin biz dokuz yıl öncesine dönelim. Trabzonspor'un Karadeniz Derbisi'nde Rizespor'u 4-0 yendiği 28 Ocak 2008'e... Maçı, galibiyeti değil, Trabzonspor ve kazanma kültürünü sorgulamıştım hiç yayınlanmayan bu satırlarda:
"Tamam belki de coğrafya bilgimiz kıttı ama Trabzon'u çok daha büyük bir şehir olarak kurgulamıştım kafamda çocukluğumda. Haritayla öğrenilmez ki hayat, gitmek lazım. İlk kez ayak bastığımda ve çarşıyı gördüğümde "Bu kadar mı?" demiştim. Sebebi Trabzonspor'du. Trabzon'u büyük gösteren şehrin futbol takımıydı. Kolay mı; o şampiyonluklar, gelen çıkamamış Avni Aker'den, ligin her zaman en sert deplasmanı.
Üç Büyükler'in yıllar boyunca "beraberlik iyi sonuç" dediği şehir Trabzon... O gidişlerin sayısı arttıkça sevdim Trabzon'u. Çardak Pide'de İstanbul'un 3'te 1 fiyatına karın doyurmayı; Maraş Caddesi ve Uzun Sokak'ta yürümeyi... Yol üzerine futbolcuların fotoğraf kağıdına basılmış kartpostallarını satan işporta tezgahı, envai çeşit bordo mavi aksesuvar. Meydanda çay bahçesinde süzgeç yüzü görmemiş demli çay. Anadolu'da çok şehirde o gün maç olduğunu bilmezsin, Trabzon'da deplasmanda olduğunu sana hatırlatırlar. Otelin iki cephesinde de birikir taraftar, maçın önemine göre sabaha kadar davul çaldıkları da olur kapı önünde. Rakip takım stada giderken 200 kişi otobüse tezahüratlarla gözdağı verir. Avni Aker alemdir, ilk 20 dakikada Trabzonspor atarsa o gün zor çıkarsın oradan, taraftarı şahlanır, dar eder sana sahayı. Formül, ilk golü atıp Trabzonsporlu futbolcuları taraftarın pençesine teslim etmektir. Sen aradan sıyrılıp, üç puanla dönersin memleketine. Sabahtan akşama kadar Trabzonspor'u konuşurlar şehirde."
KAZANMA KÜLTÜRÜ KORUNMALI
Her yeni transferde taraftar sorar biz futbol yorumcularına: "İş yapar mı?" Bazen doğru tespit yaparsın bazen yanılırsın, futbol bu; güzel ve zor oyun ama mesele bu değil... Dokuz yıl önce de teknik direktör Ersun Yanal'dı, 15 gün öncesine kadar da Ersun Yanal... Yönetimler değişir, teknik adamlar değişir, futbolcular değişir de değişmemesi gereken kazanma kültürü değil mi? Büyük takımları büyük yapan kazanma kültürü... Bir kere kulübün genlerine girdiğinde çıkmayan ama zaman zaman unutulan, unutturulan kazanma kültürü...
Son 15 yılda Avrupa futboluna damga vuran kupa bırakmayan Barcelona'nın tarihinde geçtiği karanlık tüneller, mağlubiyetler, hayal kırıklıkları yok mu? Borussia Dortmund iflas etmemiş miydi? Atletico Madrid, 1996'dan 2011 yılına kadar neredeydi? Milan ve Inter neden geçmişlerini arıyor?
Futbolu sevenler bu soruların cevaplarını biliyor. Trabzonsporlular da biliyor. O zaman bir zamanlar işleyen doğru formülü hatırlamanın vaktidir. Rol modeli Manchester City (yeni patron, büyük sermaye), Juventus (kulübün başkanı değil zengin sahibi Agnelli Ailesi), Bayern Münih (güçlü finansal kaynaklarıyla rakiplerinin aslarını satın alan) değildir.
BİZE HER YER TRABZON
Örnek Barcelona'dır çünkü Katalanların kulüplerine aidiyet duygusu Trabzon'da da vardır. Trabzonlu başka takım tutmaz. Hiçbir Anadolu şehrinde bu oranı yakalayamazsın. Türkiye'nin her deplasmanında o şehirde yaşayan Trabzonlu; illa ki doldurur tribünü, "Bize her yer Trabzon"dur kısaca...
Barcelona futbolcu yetiştirir ve değer verir. Trabzonspor da yetiştirir...
Örnek Real Sociedad'dır. Alt yapısından yetiştirdiği onca genci yanına aldığı seçme yabancı futbolcularla hem yarışmayı bilen hem de futbol kültürüne sahip İspanyol kulübü... Karadeniz gencinin futbol yeteneği de başardıkları da futbol tarihimizde yazılı...
Kaybedilen maçın ardından en bildik futbolcu repliğidir: "Önümüzdeki maçlara bakacağız." Trabzonspor'un önündeki maçlara bakması için geçmişini, o bir köşede unuttuğu kazanma kültürünün harmanını hatırlaması lazım... Bu akşam kazanıp, kaybetmekten çok daha ötesi mavi umuttur hayatta ve bordonun yanında...