Çeyrek asır önce Gordon Milne doğru hocaydı, Metin-Ali- Feyyaz da okumuş çocuklar, Atom Karınca Rıza gerilerek ortaları keser, Kartal coşardı. Üç yıl şampiyonluk, ardından Galatasaray'ın dörtlemesiyle sonuna geldiğimiz yüzyıl... 100. yılda Lucescu ile kazanılan kupa ardından altı yıl süren hasret. Beşiktaş, Türk futbolunda bir asırdır yarıştığı ezeli rakiplerinin gerisinde kaldığı son 20 yılın acısını doğru yönetim, doğru teknik adam, kadro ve yeni stadyumuyla çıkartıyor. Son iki sezonun şampiyonu şimdiden yeni sezonun da en büyük favorisi. Peki Kartal'ı yüksekten uçuran ne?
SONU FEDA İLE BİTEN YILLAR
Galatasaray'ın Rijkaard'lı dönemde başlayan transfer çılgınlığı Fatih Terim'in 3. döneminde hedefi 12'den vuran transfer politikasıyla son buldu. Beşiktaş yönetimi de ezeli rakibinin düştüğü hataya düştü ve hikayenin sonunu feda sezonuyla getirdi. G.Saray'ın Drogba ve Sneijder'li süperstar projesinin bir benzerini Beşiktaş, Mario Gomez, Talisca ve Pepe transferiyle taçlandırdı. Galatasaray'da Melo ne verdiyse, Atiba da onu verdi Beşiktaş orta sahasına...
FİKRET ORMAN VE DOĞRU YÖNETİM
Bizim kulüplerimizde gelenektir, son sözü başkanlar söyler. Bu yüzden 15 kişiden oluşan yönetim kurulları iş icraata kalınca söz haklarının olmadığını düşündükleri için bir zaman sonra sahneden çekilir ve başkanı yalnız bırakırlar. Beşiktaş Başkanı Fikret Orman'ın yönetimi sahaya iyi yayılan bir futbol takımı gibi. Herkes elini taşın altına koyuyor, transferler, sponsorluk anlaşmaları, iletişim gibi farklı alanlarda yetkili isimler Kartal'ı biraz daha yüksekten uçurmak için çabalıyor.
STADYUM BAŞKA SEMTTE OLSAYDI
Eski stadyumunu yıkıp yenisini aynı arazi üzerinde yapan iki kulüp var yakın geçmişte. İspanya'da A.Bilbao ve Beşiktaş. Vofadone Park bugün İstanbul'un bir başka köşesinde olsaydı Kartal'ın bu tribün atmosferini yakalayabilmesi mümkün değildi. Semt kültürü, dört koldan ulaşım kolaylığı, teknolojinin nimetlerinden faydalanmış, ağzına kadar dolu bir stadyum... Bir takım sahaya çıktığında dolu tribünlerden başka ne ister ki.
SPONSOR ÖNEMLİ
Avrupa'da uzun süreli sponsorluk kontratlarında amaç marka ve kulübün bir kazan-kazan projesi yaratmasıdır. Elbette işin uçunda milyonlar var ama kimse bir kucak dolusu parayı sırf formanın üzerinde adını görmek için vermez. Beşiktaş ve Vodafone arasındaki sponsorluk anlaşması ve üretilen projeler futbol tarihimize örnek olarak geçecek. Arka planda iş geliştirmecilerin, reklamcıların ve iletişim uzmanlarının kafa kafaya verdiği, bir markayla bir kulübün evliliğini mesut kılan, markayı sevdirirken kulübe de verdiklerini hatırlatan bir anlaşma oldu bu...
TAKIM OMURGAN KADAR KAZANIRSIN
UEFA'nın finansal gözetiminde aldığı kadar satmak zorunda olan bir kulüp nasıl şampiyon olacağı kadroyu kurabilir? Beşiktaş'ı son iki sezonda transfer hovardalığından uzaklaştıran, kiralama formülüyle maliyeti düşüren, sattıklarıyla da (Demba Ba, Sosa, Atınç, Ersan) başarıya koşturan işte bu "yasak" oldu. Futbolda sahadaki onbirinin omurgasının kalitesi kadar sesin çıkar. Maç kurtaran kaleci, oyunu iyi okuyan bir stoper, rakibi bozan bir orta saha, golcünün ardında filmin senaryosunu yazan bir futbol aklı ve rakip filelerin tozunu alan usta bir bitirici. Beşiktaş, omurgasını sağlam kurduğu kadrosuyla iki sezonu da süpürmeyi bildi. Pepe transferi de o omurganın kalitesine yapılan bir enjeksiyondur işte...
YARIŞTIRAN VE YETİŞTİREN HOCA
Şenol Güneş hem yarıştıran hem de yetiştiren bir hoca. Sadece genç oyuncuları değil, kariyeri tıkanmış futbolcuları da parlatıp tekrar vitrine çıkarmakta usta olan Güneş, son iki sezonda elindeki kadrodan maksimum verim alarak mutlu sona ulaştı. Futbolun yıldızlar değil teknik adamların üzerinden okunduğu son 15 yılda, Beşiktaş'ın en büyük talihi elbette ki doğru hocayı seçmesiydi. Hem Kartal kazandı, hem de Şenol Güneş...