"Gönüldendir şikâyet kimseden yoktur feryadımız / Ateş kesilir geçse sabâ gülşenimizden..."
Çok özel insanlar anlaşılamadan çekti gitti hayatımızdan. Kim köklerimize dönüp oradan çağdaş eserler ortaya çıkarmaya çalışsa, kim kendi duruşunda kompleksiz olsa, burun kıvırdık hep birlikte.
Kim dehâsını çalışkanlığıyla örse, yırtıp sökmek için harekete geçti cahil-i cemiyet de...
***
Ergüder Yoldaş 1939'da İzmir'de doğdu. Kuşağının en yeteneklilerinden biri olarak kabul edilen Yoldaş, Adnan Saygun ile Ankara Devlet Konservatuarı'nda bestecilik çalıştı. Arkadaşlarının aksine klasik müzik tarzında devam etmedi, farklı bir yol seçti. 1970'de kendi kurduğu Hafif Türk Müziği Oda Orkestrası ile yaptığı çalışmalarla, yerli ezgileri klasik müzik ve caz tarzlarında batılı enstrümanlarla uyarlamalara başladı. Geçti Dost Kervanı bunlardandır.
1983 yılında eşi soprano Nur Yoldaş'ın seslendirdiği Sultan-ı Yegâh albümüyle Türk Pop Müzik tarihinde devrim yaptı. Dâhiliğini tescilledi.
Bir Doğu-Batı sentezinin peşindeydi. Adeta mûsiki bir mucize olan albüm müzikal bir mükemmellikteydi.
Her parçayı Klasik Türk Müziği makamlarında bestelemiştir. Sanat müziğinin makamsal altyapısını batılı müzik formlarına yerleştirdi. Senfonik bir şahika olan albümde; Sultan-ı yegâh "Sultaniyegâh makamında", Mihrimah "Muhayyerkürdi", Sâki "Nihavent", Kömür Gözlüm "Hüseyni", Nedir Yarabbi Derdim "Ferahfeza", Nagehan Bustan Faslı "Hümayun", Sadâbad "Buselik" makamındadır.
Bugünden baktığımızda abidevî bir arayış olan Defter-i Divânımız ise Hicazdır.
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın çaldığı yaylılar, İstanbul Gelişim Orkestrası, elektro piyano, baslar, vurmalılar, yaylı tambur, ki onu da Üstad Sadun Aksüt icra etmiştir. Garo Mafyan da orkestradadır...
Sultan-ı Yegâh'da Attilâ İlhan'ın 1972'de 12 Mart darbesini eleştirmek için yazdığı şiirden bir pop şarkı çıkararak, 12 Eylül'ün en sert günlerinde bu dizeleri kullanacak bir cesaret göstermiştir.
"Nemli yumuşaklığı tende denizden gelen ahın / gizemli kanatları ruhta ölüm karanlığının..."
***
Sonra Esin Afşar için Mevlâna Şarkıları isimli bir albüm yapar ama bu çalışma maalesef insanlara ulaşamaz. Şöyle der:***
***
"Ben âşıkım, sözüm de benim âşıkânedir" diye gürleyen Fuzuli'nin üstünde nota sektiren Yoldaş, ta o yıllarda dünyaya seslenen halis Türk Müziğinin çağdaş kaldırımlarını adımlamaya çıkmıştı. Kimseyi taklit etmiyor sadece kendinle yarışıyordu. Mevlâna'ya açılmıştı. Ne var ki yarım kaldı. Birçok bestesi şimdi kim bilir nerede?***
Esas mesele ise şudur: Ergüder Yoldaş'ı unutmamalıyız. Bestecimizin zarif ruhunu onarmalı, eserlerini ortaya çıkarmalıyız.
Hatırlatırım şu çöl ortamında Defter-i Divânımız, Türkiye Yüzyılına muhteşem ilhamlar taşımakta...
***
Meraklısına::
Devlet Tiyatrolarını... Bu albümün bütününü bir müzikal olarak sahnelemeye çağırıyorum...
Bülent Tunga Yılmaz'a, Kadir Akbaş Eşin, Hakan Eren ve Nino Varon'a verdikleri bilgiler için teşekkür ederim...