Artık şununla yüzleşsek iyi olur: Kültür, kapitalist bir işletmedir. Tekelci mi serbest rekabetçi mi olacağı ise bize kalmış bir şey...
***
Kültür endüstrisi vaat ettiği şeylerle tüketicisini mütemadiyen aldatır, kandırır. Daha çok daha çok mal mülk edinmeye, abartı hayatlara arzu istek uyandıran ve sözü geçen arzu isteği asla sonuca varmayacak şekilde kışkırtan bu ebedi illüzyon; ekranlardan üstümüze sıçrayan yalılar, konaklar, yasak aşklar, latan din karşıtı göndermeler veya enerjisi olmayan yüzeysel dini söylemler, lüks ve şehvet tapınıcılığı, kültür endüstrisinin kitleleri aldatma aracının aparatlarıdır.

Bu endüstrinin ürünlerinin tümü, seyirciden (veya okurdan) hayâl gücünü, arındırıcı insan hikayelerini, ilham alıcı düşünme melekesini esirgeyecek... Hatta bunu engelleyecek şekilde tasarlanmıştır. Bu "köşe yastığı" tarzındaki pasif tüketim biçimi, yayıncılar yapımcılar menajerler sahte ödüller ve reklam verenler tarafından önerilen bir sünepeliktir...
***
Kültür-sanat "endüstri" olunca ne olur? Gelin önce endüstri kelimesine bakalım: Endüstri, ham maddelerin işlenerek tüketim mallarına dönüştürülmesi ve büyük ölçekli üretim faaliyetleri...***
"Aldatılan kitlelere" dahil olmamız bizi sezdirmeden köle durumuna, kurban konumuna sokar. Sanatçılar da aynı durumdadır.
Sanatçı yetenekler, sponsorlar tarafından denetlenir ve yutulur. Onlar seyirciye sunulmadan çok önce işletmeye ait olurlar. Oyuncu ve yönetmenlerin bu Network'e bu denli hevesle uyum sağlamalarını, abuk sabuk siyasi çıkışlarını, ülkeyi karalamak için Avrupa'da ellerine tutuşturulan kağıtları okumaya çalışmalarındaki sakilliği başka türlü anlamak mümkün değildir.

Endüstrinin oligarkları tarafından baskılanmış ve birer aygıt, birer logaritma, birer esir durumuna gelmiştir bu arkadaşlar.
Elbette bu baş eğmenin karşılığını da milyon dolarla alırlar. Magazinlerde bunların saçtığı paralar resimlenir. Biz de o fotoğraflara bakarak muhayyilemizde olaya dahil olmaya çalışırız.
Böylece kişiliğimiz ve bilincimiz yarılır, bir tür sallantılı Frankeştayn'a dönüşürüz...
***
Devasa müzik, eğlence, dizi, sinema ya da medya şirketidir artık kültür. Yaratıcı kâbiliyetler, kendilerini kurumsal bir yapının içine hapsedilmiş bulurlar ve yaratıcılıkları bastırılır.***
***
Sanat; ilahi kaynaktan bize doğru çağıldayan estetiğin, güzelliğin, güzel düşünmenin... En aykırı konuyu özgürce ve dâhice anlatırken bile insana umut veren, iyiliğe duyulan ihtiyacı koruyan bir yoldur.
Kültür dediğiniz de bütün yapıp ettiklerimizin toplamıdır işte. Farklı psikolojiler olabileceği gibi farklı bakış açılarının olması da gayet normaldir. Fakat seviyesizliği para kazandırıyor ve oyalıyor diye göz ardı etmek kalitemizi ortasından çatlatır.
Zannımca kültür-sanat mevzusunda, zarafet ve fikri derinlikte yarışacak bir kulvar açılmalıdır...

Meraklısına: Adorno ve Horkheimer, Kültür Endüstrisi.