Merhamet medeniyetiyiz evet ama bunun suiistimalinin pek yaygın olduğu bir ülkeyiz.
Geçtiğimiz yıllarda bir adada yaşıyordum. Ada, sokak kedileriyle ve de sokak köpekleriyle meşhurdu. Özellikle kışın bu hayvancıklar aç kalırdı. Adanın kış halkı, -ki onlar gecekondularda oturan bahçıvan, bekçi, tamirat tadilat insanlarıydı- ellerinden geldiği kadar etrafa yemek bırakır, sokakta sahiplenir, kasaplar kasa kasa kemiği, sakatatı çıkarıp ada tepelerine dağıtır, gönlü büyük insancıklar heybelerinde getirdikleri mamaları kenar köşeye bırakırlardı...
Kışın ıssız ada yollarından iskeleye inerken bu güzel insanları görürdüm. Sessiz sedasız infaklarını yaparlar, sonra yine öyle ortadan kaybolurlardı. Birisini hiç unutmuyordum. Ufarak bir adamdı. Başında yeşil bir takke olurdu. Öyle yaşlıydı ki adanın yokuşlarını nasıl tırmandığına şaşıp kalırdım.
O adam aynı zamanda adanın müthiş florası, bitki örtüsü hakkında bilgi sahibiydi. Bir gün bana adada yetişen şifalı otlar hakkında bilgi vermişti. Ümraniye'de oturuyormuş. Ta oradan her hafta geliyormuş. Sonra yanında kırmızı kepli bir kadıncık peyda oldu. Kışın ada yollarında renkli bir şenlik gibiydiler. Bir merhamet şenliği...
Onun sayesinde ben de vapura inerken çantama mama koymaya belli noktalara bırakmaya başladım...
***
Ama asıl sorun vahşi köpekler sorunuydu. Zengin yazlıkçıların çocukları yaz biterken köpeklerini sokağa bırakıyorlar, bunlar ürüyor ve aç sürüler halinde geziyorlardı.
Adanın tepesi maki ormanıydı. Bu çalılıkların arası atılmış yataklar ve çerçöple doluydu. Köpek sürüsü buralarda barınıyordu. Kışın aç kalan hayvanlar geceleri tavuk kümeslerine, kuzu besleyenlerin kuzularına, küçük çocuklara, koca kızlara saldırıyorlardı. Öyle ki her sene hastaneye kaldırılan bir-iki insan oluyordu. Hava kararınca kimse dışarı çıkamıyordu. Ben evimin oradaki nispeten küçük sürüyle yemek vere vere tanışmıştım. Ama gelen misafirlerim arasında panik atak geçirenler de vakiydi...
Sonra
Gezi eylemleri vuku buldu. Bir takım ahali adaya taşındı. Bunların içinde o günlerde sos-medyada yalan dolan videoların üretildiği ajanslardan birinde internet içerik üreticisi olarak çalışan biri, hayvan dostu bir dernek kurdu. İç manifestoları ise enteresandı:
"O partiye oy veren Müslümanlar hayvan düşmanıydı. Bunlar ise sevecen ve modern."
Bir karar aldılar, yazın ada yollarında köpek taklidi yaparak dört ayak dolaşacaklardı. Neyse ki bunu fiiliyata dökemediler. Komediyi fark etmişlerdi. Sonra bu ekip Avrupa Birliği Türkiye fonlarından destek almaya başladılar. Bina tuttular. Adanın her yerine mama kutuları koydular. İlk önceleri gayet güzel filan derken... Bir bakıldı ki köpekler tüylerini döküyor, kadidi çıkıp iskelet oluyor, kediler hızla sürüler oluşturup hastalanıyorlardı. Mikrop kapmışlardı...
Sonra etrafta fondan alınan paraların yendiği, ucuz ve riskli mamaların dağıtıldığı haberleri dolaşmaya başladı. Derneğe üye olan bazıları bu yüzden ayrıldılar. Derneğin başındaki şahsın bir miktar bütçeyle ortadan kaybolduğu söylentisi yayıldı. Grup iki üç fraksiyona bölündü. Resmî kurumlar olayı görmedi. Bir ihtimal o gerilimli günlerde hayvan düşmanı yaftası yemekten korkmuşlardı...
***
Bütün bunlar herkesin gözü önünde olup bitti. O sokak hayvanları gönüllüsü kepli ihtiyarcıklar kenarda kaldılar...
Şimdi oradan uzağım. Sonuç ne oldu bilmiyorum ama bir şey var ki onu çok iyi biliyorum; rahman ve rahim olan bir Tanrıya doğru bakanlar kaçınılmaz olarak merhametlidirler. Biz nebatata da hayvanata da öyle bakarız.
Vahşi köpek sürülerinin çoluk çocuğu paramparça etmesine izin verilemez, orası da bir gerçek.
Ama hayvan sevgisini suiistimal eden bir kısım hileli endüstrinin var olduğunu ve birçok kurnazın buradan kendine alengirli çıkarlar sağladığını da unutmamalı.
Ayrık otları temizlenmeli. Onu demek isterim. Merhamet, denetimsiz menfaatten ayrılmalı.
Art niyetli cazgırlık derseniz, o da şefkat ehlini asla ürkütmemeli...