İdealleri için gençliğini harcayanlar kuşağından bahsedilir. Peki harcandı mı gerçekten? Yoksa ülkeyi kollamak için kırık pusulalarla yola düşenlerin vatan aşkı mıdır o? Yoksulluk, garibanlık, kimsesizlik, zapturapt bitsin diye, daha merhametli bir ülke olsun diye....
Geçmişin vicdan ehli gençlerinin bu ülke için göğüslerini paralamaları olsa olsa bir erken olgunlaşmaydı bence. Başını kuma gömen devekuşunun hava durumunu umursamadan başını çıkarması olarak da okunabilir belki...
***
Arapça RHM kökünden gelen merhamet, "acıma, şefkat" sözcüğünden alıntıdır. "Merhamet etti, kucakladı, şefkat gösterdi..."
Rahim: "Ana rahmi, döl yatağı" sözcüğünden... Sözcük Aramice/Süryanice/İbranice aynı anlama gelen, ta Akatça'ya kadar uzanan bir silsilenin tezahürü.
Merhamet, herhangi bir canlının acısını, kederini, mutsuzluğunu yüreğinde hissedip üzüntü duyma ve ona karşı yardım hisleriyle dolma, esirgeme, himaye etme, kanatlarının altına alma. Acıma.
Sözlükler böyle yazıyor da "Merhamet" ile "Acımak" aynı şey mi?
Acıma, hiyerarşik bir şey haddizâtında. Yukarıdan aşağıya doğru bir bakış, öyle hissediliyor. Merhamet ise tersine yatay bir duygu, göz hizasında. Ancak eşitler arasında bir anlam taşıyor. Daha doğrusu ıstırap çekenin yanında ve onunla göz göze, onun ıstırabını paylaşan bir bakış.
Merhametin kardeşi "Şefkat." Osmanlıca, koruyarak ve karşılık beklemeden gösterilen sevgi anlamına geliyor.
Öte yandan yapılan bilimsel çalışmalar, anne adayında hamileliğin sonlarına doğru salgılanmaya başlayan ve doğum sürecini başlatan 'oksitosin' isimli hormonun, doğum sonrasında da salgılanmaya devam ettiğini söyler. Bu hormon 'Bağlanma hormonu' olarak bilinir. Annenin süt üretmesini sağlar. Anne ile bebek arasında şefkatli bir bağ kurulmasına da yardımcı olur. Bazı babaların da oksitosin (Şefkat?) salgıladıkları söylenmiştir...
***
Özellikle entelektüel-aydın adıyla tanımlananlar, kitleleri aydınlatma yolunda kendilerine "Tanrı" rolü yakıştırdıklarından, bizzat kendilerine karşı merhametsizdirler. Sekter, huysuz ve hiddetli. Kendisiyle kavga etmekten bitap düşenlerin, karşı görüşlere tahammülü olmaz. Kendini affetmeyen kimseyi affetmez. Gündelik hayatımızda izlenen insafsızlık; şefkatsiz ve cazgır nümayiş oradan gelmekte.
Kişinin hem kendine hem de başkalarına karşı göstermiş olduğu merhametin iyileştirici ve olumlu duyguları güçlendirdiği yüzyıllardır bilinmekte. Pozitif duygularla ilgili bilimsel çalışmalara baktığımızda; merhamet, şefkat gibi duygular hissedildiği an beyinde "iç morfin" denilen endorfin, serotonin gibi mutluluk hormonlarının salgılandığını görüyoruz. Bu duyguların biyolojik etkilerinin yanı sıra insan ruhu üzerinde de sıhhat verici bir etkiye sahip olduğu ve bir toplumu diri tutan dinamikler arasında yer aldığı ifade edilmekte...
Barış Manço bunu demiş:
"Yaz dostum, yoksul görsen besle kaymak bal ile
Yaz dostum, garipleri giydir ipek şal ile
Yaz dostum, öksüz görsen sar kanadın kolunu
Yaz dostum, kimse göçmez bu dünyadan mal ile..."
***
Büyük insanlık ideali olanların, erdemin, hikmetin ve paylaşmanın peşine düşenlerin merhametin kaynağını idrak etmesi de kaçınılmaz. Çünkü rahmetle dolu olandan ilham almamak ya da merhametle yola çıkıp asıl kaynağa varmamak imkânsız. Kaynak belli; rahman ve rahim olan...
Kalbi kırık insanlar merhametli olur. Onu da demek isterim. Acıyı çeken başkalarının acısına ilgisiz kalamaz. Yolda kalmışa el uzatanlar, zulüm görmüşe kucak açanlar böyledir. Ağaç dikenler, toprağa ihtimam gösterenler. Onlar iyi insanlardır. Bizim millet olarak kendimizi soykırıma uğrayanlara, Kızılderililere yakın hissetmemiz, mağdur olana empati duymamız da öyle. Filistin'e bakışımız da öyledir. Dünyada merhamet ile merhametsizlik çarpışmaktadır...
Biz, Merhamet Medeniyetinin takipçileriyiz fikrimce...
Meraklısına:
Üsküdar Üni-Fatma Turan-Merhamet makalesinden faydalandım. Kubbealtı ve Etimoloji sözlüklerinden.